ÖNCE İŞSİZE İŞSİZ DİYECEKSİN!
Türkiye İstatistik Kurumu eylül ayına ilişkin işgücü “istatistikcikleri”ni yarın açıklayacak. Sayılar ağustostan eylüle geçişle birlikte biraz değişecek ama temelde hiçbir fark olmayacak.
Türkiye İstatistik Kurumu eylül ayına ilişkin işgücü “istatistikcikleri”ni yarın açıklayacak. Sayılar ağustostan eylüle geçişle birlikte biraz değişecek ama temelde hiçbir fark olmayacak. Biz de o yüzden ağustos ayının tablosunu vererek tuhaflıkları hatırlayalım istedik.
Tüm hesaplamayı dört dörtlük yapıyorsunuz diyelim. İstatistiki veri derlemede de, hesaplamada da hiçbir eksik, hiçbir hata söz konusu değil. Ama peki hiç mi dikkatinizi çeken tuhaflık, gerçeklerle örtüşmeyen bir durum yok!
İnsaf edin artık; önünüze bir sonuç geliyor, hesaplama tamam, harika; iyi de öbür tarafta bir de hayatın gerçekleri var; bu veriler gerçeklerle örtüşüyor mu, bir kere olsun bakmak gerekmez mi…
Dedik ya, tablo ağustos aylarındaki durumu gösteriyor ama eylülde temel bir değişiklik olmayacak.
15 yaş üstü kurumsal olmayan nüfus, yani çalışma çağındaki nüfus artıyor mu, artıyor ve bu doğal.
Peki çalışan sayısı artıyor mu; hayır, hatta gerileme var, son dört yılın en düşük düzeyi bu yıl ortaya çıkmış.
Çalışma çağındaki nüfus artıyor, ama çalışan artmıyorsa demek ki işsiz sayısı artmış olmalı değil mi; hayır, işsiz sayısı da azalıyor. Geçen yılın ağustosundan daha az işsiz var.
İşsiz sayısı azalınca haliyle işsizlik oranı da geriliyor.
Bu nasıl oluyor peki, yanıtı “kağıt üstünde” çok kolaylıkla verilebiliyor. Çünkü işgücüne dahil olmayan nüfus, yani çalışmak istemeyen nüfus artıyor.
Haksız mıyız “İnsaf edin artık” demekle!
Böyle istatistik olur mu?
Bunun adı istatistik değil, olsa olsa “istatistikcik”tir!
İŞSİZ, İŞSİZ SAYILMAZSA BÖYLE OLUR!
TÜİK’in hesaplamasının işsizlikle ilgili gerçek durumu yansıtmadığını ne zaman söylesek, yazsak, her seferinde bu hesaplamanın Uluslararası Çalışma Örgütü metodolojisine uygun olduğu görüşü dile getiriliyor. İyi güzel de, o metodoloji bize uymuyorsa ne olacak! Nitekim gerçek bu.
Ne yapayım ben Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ne dediğini! O söylenen Türkiye gerçekleriyle örtüşmüyor ki!
Kim bilir bu yıl kaç kez yazdık, sayısını unuttuk…
Fiilen işsiz olana, işsiz kalana “işsiz” demiyoruz ki gerçek durumu görelim.
Pandemide işten çıkarmak yasaklandı ve milyonlarca insan günde 40 lirayı bile bulmayan bir ödemeyle aylar geçiriyor, bu insanlar aslında işsiz ama kağıt üstünde işsiz değil.
Kimi işyerleri idari kararlarla kapatıldı; ama orada çalışırken işini kaybedenler işsiz sayılmıyor.
Belli yaş gruplarındakiler sokağa çıkamadığı için çalışamıyor ama onlar da işsiz sayısına eklenmiyor.
Ve en tuhafı da, pandemi ekonomiyi alt üst etmişken nasıl oluyorsa insanlar çalışmak istemiyor ve işgücü piyasasından çıkıyor. Baksanıza, ağustostan ağustosa son bir yılda çalışmak isteyenlerin sayısı 2.6 milyon kişi azalmış. Herkes biliyor ki örneğin evin erkeği işini kaybetmişse kadın mecburen işgücü piyasasına giriyor, girmeye çalışıyor. Peki nasıl oluyor da insanlar işgücü piyasasından çıkıyor, cevap yok; var da tatmin edici cevap yok.
İŞSİZLİK… EKONOMİ KÜÇÜLÜRKEN DÜŞÜK, BÜYÜRKEN YÜKSEK!
Ekonomide bazı veriler birbirini tamamlar, bir şekilde örtüşür.
Bakın Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde pandemi yüzünden yüzde 9.9 küçüldü. Bu oran gayet normaldi. Ama normal olmayan bu küçülmenin yaşandığı nisan, mayıs ve haziran aylarındaki işsizlik oranıydı. Bu üç ayın ortalamasını gösteren mayıs ayındaki işsizlik oranı yüzde 12.9 oldu.
Geldik üçüncü çeyreğe, bu sefer ekonomi tahminlerin üstünde yüzde 6.7 oranında büyüme gösterdi. Normal olan ekonominin hızla büyüdüğü bu dönemde işsizliğin gerilemesi, değil mi! Evet, normal ve makul olan bu. Ama bakıyorsunuz üçüncü çeyrekteki işsizlik oranı yüzde 13.2.
Ekonominin yüzde 9.9 küçüldüğü çeyrekte yüzde 12.9 olan işsizlik oranı, ekonominin yüzde 6.7 büyüdüğü çeyrekte düşmek bir yana yüzde 13.2’ye çıkmış.
Büyüme oranları mı yanlış, işsizlik mi; yoksa ikisi birden mi?