ORHAN BİRGİT ; “BAŞBAKAN’IN SİNDİRİM SORUNU”
ORHAN BİRGİT ; “BAŞBAKAN’IN SİNDİRİM SORUNU”
Sakarya’da bir açılış töreninde konuşurken partisinin iktidar oluşunu içlerine sindiremeyenlere, “Beğenmiyorsan da AKP’yi içine sindirmek zorundasın. Demokrasi budur. İleri demokrasi…” diye seslenirken Başbakan Erdoğan haklıdır.
Ama aynı konuşmada, kendi iktidarı tarafından sendikal hakları alınmak istendiği için direnen TEKEL işçilerini ajitasyon yapmakla suçlayan, dahası genel grev uyarısında bulundukları için onları azarlamaya kalkışan, hatta yasal kovuşturma başlatmakla tehdit eden Başbakan’a ne demeliyiz?
Çağımızın siyasal iktidarlarını oluşturanlara, Başbakan’ın deyimi ile “ileri demokrasi”nin yargı organları, önlerine gelen davaları karara bağlarlarken eleştirilere tahammüllü olmalarını boşuna mı söylüyor?
Çağımızın demokrasilerinde, halkın verdiği oylarla iktidara gelmiş olan partilerin, elbette yine aynı şekilde, yani sandıktan çıkacak oyla o iktidarı bırakacakları biliniyor.
Ancak, sandığa giden yolun iki yanında siyasal partilerin, örgütlenmiş olan sivillerin ve özellikle onların arasındaki sendikaların ellerindeki silahların etkisi yok mu?
O silahların başında elbette grev hakkı gelir. Çağımızdaki demokrasilerde, uyarı grevi ile sonuç alınamazsa, sendikalar dayanışma kararı ile genel grev haklarını kullanırlar. Yani üretimi durdururlar.
Üretimin durduğu bir toplumda hayat da duracağı için, acil çözüm olarak, hükümetlerin önüne istifa ya da seçimleri yenileme yollarından birisini kullanmak seçeneği çıkacaktır.
Grev gözcüsü gömleği giyen başkan
Grevi yapanlar kadar, işçilerin kullandığı bu silahın başarıya ulaşması için onları destekleyen siyasal partilerin, derneklerin ve sade yurttaşların da, bu tür eylemlere arka çıkma hakkı olduğunu en iyi bilenlerden birisinin de Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belgeleyen bir fotoğraf yakın günlerde yayımlanmıştı.
O fotoğrafta Refah Partisi İl Başkanı olduğu dönemlerde, bir grev çadırını ziyaret eden, grev gözcüsü gömleklerini giyerek destek veren Erdoğan’ı, kimsenin ajitasyon yapıyorsun diye suçladığını anımsayanımız var mı?
Ama Başbakan, TEKEL işçilerinin üye olduğu Tek Gıda-İş Sendikası başkanlığının yanı sıra Türk-İş Konfederasyonu genel sekreterliğini de uhdesinde bulunduran Mustafa Türkel’i, gerekirse genel greve gideriz dediği için; AKP il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, “Sen kimsin, haddini bil. Avucunu yalarsın” sözleri ile azarlayabiliyor.
Mersin’li çiftçiye “Ananı da al git” dediği için, eleştirilmiş olmaktan zerre kadar pişmanlık duymamış olan bir başbakanın, bir sendika başkanının sözlerine karşı gösterdiği bu tepki, Allah’ın günü başkalarına demokrasi dersi veren AKP medyasında eleştirilmek şöyle dursun beğeni ile veriliyor!..
Tek bir konfederasyon başkanı ya da sendika sözcüsü, işçileri “haddini bil” diye azarlayan Başbakan’a yanıt veremiyor.
Çünkü hazretin kızdığı zaman; kime nasıl ve ne yapacağından korkulan, çekinilen bir dönem yaşıyor Türkiyemiz.
Elmadağ’da cumartesi günü bir yol açılış töreninde yaptığı konuşmayı, “sadece beş televizyon kanalının vermiş olmasından” mutsuz, geride kalanlara “Bakın ne yaptığınızın çetelesini tutuyorum, sizlere gösteririm” der gibi, bir gün sonra üstü kapalı tehditler yapmaktan geri durmayan bir başbakan mı, kendisini beğenmeyenlere sindirim dersi vermeye kalkışıyor?
Dahası, sivil dikta sözünü sarf eden yazarlara karşı demokrasiden söz eden eyyamcılar korosunun sesleri yükseliyor.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, politikacının herkesten fazla hazımlı olmasını gerektirir. Erdoğan, hak arama mücadelesine girmiş olan TEKEL işçilerine, direnme güçlerini sergiledikleri için ateş püskürecek kadar hiddetleniyor. Bileklerini kolaylıkla bükemeyişini, başkentin göbeğinde sürdürdükleri ve kırk günü aşan eylemlerini sona erdirmemekte ısrar etmelerini bir türlü anlamıyor.
Buyurganlığının geri tepmesini hazmedemiyor. Kamuoyunun bu kara kışta ölüm yolculuğuna çıkmayı göze alarak direnen işçilere verdiği desteği kesmek umuduyla, milletin AKP’ye emanet ettiği hazineyi soydurmayacağını söylüyor.
Günümüzde millet hazinesinin sağlam ve güvenilir bir bekçisinin görev başında olduğunu söyleyebilenler varsa, Kutsal Kitap’a el basarak yemin etsinler…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi