ÖZELLEŞTİRME VE SENDİKALARIN ALTERNATİF YARATMA ÇABALARI
Türkiye’de 1990’lı yıllarda ve özellikle de 24.11.1994 gün ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun çıkmasının ardından, özelleştirme hızlı bir biçimde başlatıldı.
TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ
Hak-İş’in Kardemir ve Et-Balık özelleştirmelerinde (dolaylı bir biçimde) taraf olması, sendikaların özelleştirmede yer almaları ve genel olarak sendikaların işletmecilik yapması konularını gündeme getirdi.
ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI SIRASINDA İŞÇİLERİ VE SENDİKALARI ORTAK ETME ÇABALARI
İşçilerin ve sendikaların özelleştirme sürecine alıcı olarak girmeleri bir taraftan hükümetin desteğiyle, diğer taraftan işçilerin ve sendikaların, işsizliğin arttığı koşullarda, işyerlerinin kapanması önleme çabasının sonucu olarak gündeme geldi.
Dünya Bankası tarafından 1992 yılında yayınlanan Özelleştirme: Deneyimden Çıkan Dersler isimli kitapta şöyle deniliyordu: “Özelleştirme için destek sağlamak amacıyla, ücretlilerin mülkiyete katıldıkları programlar kullanılabilir.” “Özelleştirmeden korkan veya özelleştirmeye karşı çıkan işçilere, yeni özelleştirilmiş şirketlerde parasız veya düşük bedelli hisse senedi biçiminde ‘tatlandırıcılar’ sağlanabilir.” (Kikeri, S., Nellis,J., Shirley,M., Privatization, The Lessons of Experience, World Bank, Washington,D.C., 1992, s. 60 ve 76)
Türkiye’de Parlamento’da temsil edilen tüm siyasal partilerin özelleştirmeyi savundukları veya en azından kabullendikleri koşullarda, yalnızca Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi ve bazı meslek örgütleri ve demokratik kuruluşlar özelleştirmeye karşı çıktı. Bu koşullarda, hükümet önce işçilerin ve sendikaların direnişini kırmak için hisse senedi satışı yoluna başvurdu. Ancak bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanınca, bazı sendikalara özelleştirmeden pay vererek, sendikacılık hareketini bölmeye ve sendikaların direnişini sona erdirmeye çalıştı.
İşçilerin ve sendikaların bir bölümü ise, özellikle kamu kesiminde 1989-1993 dönemi toplu iş sözleşmeleri ile artan ücretlerin ardından, işsiz kalmamak için kolay gözüken bir yol olarak, özelleştirilecek kuruluşlara talip olmayı seçti. Bazı işyerlerinde işçiler ve sendikacılar, özelleştirme sürecine alıcı olarak müdahalede bulunarak, özelleştirmeyi geciktirmeyi amaçladı ve bazı durumlarda da geciktirdiler. Bir kısım işçi ve sendikacı ise, çok ucuza özel sektöre aktarılan işletmeleri satın alarak, hiç olmazsa arsasından yararlanmayı düşünmeye başladı.
Ancak işçilerin ve sendikacıların işletmeleri satın alma girişimlerinin ardındaki belirleyici etmen, işletmelerin kapatılmasının önlenmesi çabasıydı. Dünya Bankası’nın yukarıda sözü edilen raporunda, işletmelerin özelleştirilmemesinin alternatifinin işletmelerin kapatılması olduğunun işçilere ve sendikalara iyi anlatılması gerektiği belirtilmektedir. (Kikeri-Nellis-Shirley,1992;59) İşçiler ve sendikalar özelleştirmeye karşı çıktılar; ama bu engelleme sonucunda gündeme kapatma gelince, bir kısmı özelleştirmeyi kabullenirken, bir kısmı da alıcı olma çabası içine girdi.
1985 yılında Lazard Preres isimli bir A.B.D. şirketi, özelleştirme konusunda THY üzerinde örnek bir çalışma yapıyordu. Bu danışmanlık şirketi, işçilerin işyerine yüzde 10 oranında ortaklığını öneriyordu: “THY personeli, özelleştirme süreci içinde kuruma yardımcı olabilir veya engel oluşturabilir. Bu nedenle çalışanların hissedar olmaları kuruluşun geleceğine ilişkin tutumlarını olumlu yönde etkiler. Çalışanların kuruluşlara ortaklığı üretkenliği, verimliliği ve kuruluşun kamuoyu nezdindeki itibarını yükseltir. Ortak konumundaki çalışanlarla işveren arasındaki sürtüşmeler en aza iner.” (Cumhuriyet, 14.11.1985)
Hükümet, Dünya Bankası’nın da önerdiği bu anlayış doğrultusunda hareket ederek, özelleştirilecek kuruluşlardaki işçilere de hisse senedi satmaya çalıştı. TELETAŞ’ın yüzde 40’lık hissesi kamuya aitti. Bu hissenin yüzde 22’lik bölümü 1988 yılı Şubat ayında 3,1 milyon hisse senedi halinde satışa sunuldu. Şirket çalışanlarına bu hisse senetlerinden almaları konusunda bir kolaylık sağlandı. Senet bedellerinin 4 eşit taksitte aylıklarından kesilmesi olanağı yaratıldı. Şirket çalışanlarının hemen hemen tümü hisse senedi satın almak için başvuruda bulundu. 2286 şirket çalışanına ortalama 500’er adet hisse senedi satıldı. Böylece satılan hisselerin yüzde 37’si Şirket çalışanlarına verildi. Ancak Teletaş 1994 yılında alacaklarını tahsil edemeyerek, konkordato isteminde bulundu. (Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı, Türkiye’de Özelleştirme, 21 Ekim 1994, s.14; Cumhuriyet, 5.1.1988)
Sümerbank Genel Müdürü Erkan Tapan, 1988 yılı başlarında, Sümerbank’ın eğitim ve dinlenme tesislerinin, 1943 yılında kurulan Sümerbank Mensupları Yardımlaşma Vakfı’na satılmasına çalışıldığını açıkladı. Sümerbank bünyesindeki işletmelerde çalışan 32 bin işçinin 7 bini bu Vakfa üyeydi. Vakfın huzurevi ve hastane kurması, gezici sağlık aracı sağlaması bekleniyordu. (Cumhuriyet, 2.2.1988)
Afyon, Ankara, Söke, Pınarhisar ve Balıkesir Çimento şirketleri 1989 yılında Fransa merkezli bir şirket olan SCF’ye satıldı. Satış sözleşmesine, bu şirketlerin hisselerinin yüzde 40’ının beş yılı aşmayacak bir süre içinde şirket çalışanlarına ve halka arz etmesi koşulu getirildi.
1991 yılında Tofaş Oto Ticaret A.Ş.’nin yüzde 16’sını alan Fiat Auto S.p.A. için de, bu payın bir bölümünün halka ve çalışanlara satılması koşulu kondu. (Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Kamu İktisadi Teşebbüsleri 1990 Genel Raporu, Ankara, 1992, s.327; Kamu İktisadi Teşebbüsleri 1991 Genel Raporu, Ankara, 1993, s.315)
PETKİM’in hissesinin yüzde 8,09’luk bölümü 1990 yılı Haziran ayında PETKİM çalışanlarına ve halka satıldı. Ancak PETKİM hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda değer yitirince, Şirket çalışanlarının bir bölümü hisse senetlerini iade ettiler. (Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı,21 Ekim 1994;10) Petrol-İş Sendikası, hisse senetlerinin alınmaması konusunda üyelerini uyardı. 2500 liradan satılan hisse senetlerinin borsadaki fiyatı 1992 yılı ortalarında 575 liraya kadar düştü. (Gündem, 4.7.1992)
Türk Hava Yolları’nın yüzde 1,55 oranındaki hissesi 1990 yılı Kasım ayında halka satıldı. Beher hissenin satış fiyatı 3000 liraydı. Bu hisse senetlerinin yüzde 12’sini 795 THY personeli satın aldı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda THY hisse senedi fiyatlarının 1000 liranın altına düşmesi üzerine, THY personelinin satın aldığı 539 bin hisse senedinin 61 bini iade edildi. (Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı,1994;10)
Adana Kağıt Torba A.Ş. 15.3.1991 tarihinde ÇİTOSAN Memur Yardımlaşma Derneği’ne satıldı.
Ordu Soya San.A.Ş. ise 1986 yılında 4 tarım satış kooperatifi ile Sümerbank Mensupları Sağlık ve Yardımlaşma Vakfı’na satıldı. Bu işyerinin satılmasına ilişkin ilk sözleşme iptal edildi ve 1991 yılı Eylül ayında yeni bir sözleşme yapıldı.
1991 yılı ortalarında TÜPRAŞ’ın hissesinin yüzde 1,64’ü ve Petrol Ofisi’nin hissesinin yüzde 4,02’si halka arz yoluyla satışa çıkarıldı. TÜPRAŞ ve Petrol Ofisi çalışanlarına kredili satış hakkı tanındı. (Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu,1993;315)
1992 yılında sendikacılar arasında yapılan bir araştırmada, Hak-İş Genel Başkanı Necati Çelik, Basisen Genel Başkanı Metin Tiryakioğlu ve Türk Metal Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Behzat Erdal, sendikaların işletme kurmalarını kabul ederken, Petrol-İş Genel Başkanı Münir Ceylan ve Deri-İş Genel Başkanı Yener Kaya kâr amaçlı işletmeciliğe karşı çıkıyorlardı. (İkibin’e Doğru, 5.1.1992;30-31)
Aşkale Çimento Fabrikası 17.6.1993 tarihinde Erzurum’da çok ortaklı bir anonim şirket olarak kurulan Erçimsan’a satıldı. Çimento Fabrikası’nda çalışanların yüzde 30’u Erçimsan’a ortaktı. (Cumhuriyet, 26.4.1993) Özelleştirme sonrasında fabrikanın açılışını işletmenin en kıdemli işçisi Behçet İnanç yaptı. İnanç, işten çıkarılma endişelerinin sona erdiğini, işlerini aksatmadan sürdüreceklerini ve fabrikanın devamlılığını sağlamak için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. (Tercüman, 29.6.1993)
1993 yılı ortalarındaki diğer bir girişim ise, üç yıldır kapalı bulunan Ödemiş Tekstil’in işçilerinin işletmeyi devralma talebiydi. Teksif’e üye bulunan 508 işçi adına ve yöreden 35 bin kişinin imzaladığı bir dilekçeyle birlikte Başbakan Tansu Çiller’i ziyaret eden işçi temsilcileri, Ödemiş Tekstil’e talip olduklarını ve kredi desteğinin verilmesi durumunda tesisi işletebileceklerini açıkladılar. (Milli Gazete, 4.8.1993)
Türk-Metal Sendikası özelleştirmeye karşı çıkmadı. Türk-Metal Genel Başkanı Mustafa Özbek, 24 Ağustos 1993 günü Tansu Çiller’e, “Biz özelleştirmeye sıcak bakıyoruz; önce THY’den başlayın ve bize bir uçak satın” dedi. Tansu Çiller bu öneriyi sevinçle karşıladı ve “Özelleştirmeyi yaparken işçi kardeşlerimizi mağdur etmek bir yana, onları kendi işlerini kurar hale getirip, onları kendi işlerinin sahibi haline dahi getirmek için bir büyük seferberlik içinde çalışacağız,” dedi. (Günaydın ve Meydan, 25.8.1993)
Türkiye Denizciler Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Cemil Yeniay, 1993 yılı sonbaharında işletmelerin mutlaka özelleştirilmek istenmesi durumunda, bu işletmelere talip olduklarını açıkladı. Sendika tarafından İstanbul’un çeşitli yerlerine asılan pankartlarda da şunlar yazıyordu: “Mutlaka özelleştirilecekse, D.B.Deniz Nakliyatı ve Türkiye Denizcilik İşletmelerine Biz Deniz Çalışanları Talibiz. Türkiye Denizciler Sendikası.” (Milliyet, 29.9.1993) Türkiye Denizciler Sendikası Denizyolları Şube Başkanı Hüseyin Öztürk de, kıdem tazminatları karşılığında işletmeleri satın almak istedikleri belirtti ve “biz zaten kamunun malı olan gemilerin ve işletmelerin verimli şekilde çalışmasını sağlarız,” dedi. (Günaydın, 5.10.1993)
Türkiye Maden İş Sendikası Batı Anadolu Şube Başkanlığı, 1993 yılı sonbaharında “İstikbal Yardım Sandığı” adıyla bir sandık oluşturdu. İşçilere yapılan duyuruda, KİT’lerin özelleştirilmesinin gündemde olduğu hatırlatılarak, özelleştirme furyasının er geç TKİ’yi de kapsamına alacağına dikkat çekildi ve ilerde bir şirkete dönüşerek işyerini satın alabilmek amacıyla bir sandık kurulduğu açıklandı. Sandığa her işçinin ayda 250 bin lira yatırması isteniyordu. (Cumhuriyet ve Milliyet, 25.10.1993)
Türk-iş üyesi Dok Gemi İş Sendikası Genel Başkanı Nazım Tur ve Türkiye Denizciler Sendikası Genel Başkan Vekili Hasan Ayar, özelleştirilecek gemi, tesis ve tersanelerin, kıdem tazminatları karşılığında, işçilerce satın alınabileceğini açıkladılar. (Türkiye, 6.10.1993)
Sümer Holding’e ait 308 mağazadan 291’i özelleştirildi. Bu mağazalardan 273’ü 1993 yılı sonlarında işletmelerde çalışanlara satıldı. (KOİ,1994;13) Yapılan araştırmaya göre, bu 273 işletmeyi 330 Sümerbanklı satın almıştı. Bu kişilerin 117’si mağaza müdürü, 92’si satış müdürü, 41’i veznedar, 17’si odacı, müstahdem ve yardımcı hizmetli ve 9’u da muhasebeci, bilgisayarcı, hesap ve depo memuru idi. (Ekonomist, 5.6.1994) Sümerbank’ın 106 mağazası için de 1994 yılı Ekim ayında ihale açıldı. Bu ihaleye de 300 dolayında Sümerbank’lı iştirak etti. (Intermedya Ekonomi, 4.12.1994)
Türkiye Elektrik Kurumu TEK’in özelleştirilmesi girişimleri üzerine, TEK’te çalışan işçilerin üye bulunduğu Tes-İş Sendikası’nın bazı şubelerinde şirketleşme eğilimi ortaya çıktı. Tes-İş Balıkesir Şube Yöneticileri bu doğrultuda bir şirket kurma çalışması içinde olduklarını açıkladılar. 1994 yılı Ocak ayında Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) Amasya tesislerinde çalışan işçiler, üyesi bulundukları Tes-İş Sendikası’ndan bağımsız olarak, başlangıç sermayesi 200 milyon lira olan İŞMER 05 isimli bir şirket kurdular. Şirket, Amasya belediyesinden bir petrol istasyonu kiraladı. Şirketin amacı, özelleşme durumunda elektrik dağıtım ve pazarlama işlerini üstlenmek olarak belirlendi. TEDAŞ işçileri Çorum’da da Çorum Teksan Enerji Dağıtım ve Pazarlama Şirketi’ni kurdular. Şirket, 150 işçinin birer milyon lira vermesiyle kuruldu. Uşak’ta da İşmer adıyla bir şirket oluşturuldu. (Milliyet, 19.1.1995)
Başbakan Tansu Çiller, 5 Nisan günü açıkladığı İstikrar Programı’nda, Karabük Demir Çelik İşletmeleri ile ilgili olarak şunları söyledi: “Özelleştirme imkanının bulunmaması halinde Karabük Demir Çelik İşletmeleri’nin üretimi yıl sonunda durdurulacaktır. Gerekli hazırlıklar buna göre yapılacaktır. İşçiler, isterlerse tesisleri yıl sonuna kadar devralabileceklerdir.” (Ekonomik İstikrara Doğru Hedefler-Stratejiler, 5 Nisan 1994, T.C.Başbakanlık, Ankara, 1994, s.15) Bu açıklamanın ardından Karabük’te hem eylem hazırlıkları, hem de işçilerin işletmeyi satın alma tartışmaları başladı. 6 Nisan günü işçilerle görüşmeler yapan bir gazeteciye işçiler şunları söylüyordu: “Bizi ciddiye alın. Kontinü kütük tesislerini kurun. Biz üstümüze düşen fedakarlığı yapacağız. Gerekirse toplu sözleşmeden doğan ücret farklarımızı almayacağız ve bu tesisi kuracağız. Levhasını bile hazırladık.” (Sabah, 7.4.1994)
Doğru Yol Partisi yöneticilerinden Necmettin Cevheri, 1994 yılı Nisan ayı başlarında yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: “Özelleştirme demek kapatma demek değil. Özelleştirme demek, devletin elinden çıkacak bir müessesenin başka bir vatandaşın eline geçmesi demektir. Sendikacılara da söyledim. Eğer istiyorlarsa, fabrikaları olduğu gibi işçilere verelim.” (Türkiye, 12.4.1994)
Dok Gemi-İş Sendikası Genel Başkanı Nazım Tur, 11 Nisan 1994 günü yaptığı açıklamada, satılacağı açıklanan Haliç, Camialtı ve İzmir Alaybey tersanelerine ve ayrıca Türkiye Gemi Sanayii’ne talip oldu. Nazım Tur, satılacak tersanelerde çalışan işçilerin toplam kıdem tazminatı olan 1,6 trilyon liranın ödenmesi halinde, mülkiyeti devlette kalmak koşuluyla, bütün tersaneleri almak istediklerini belirtti. Nazım Tur, “bize bu paraları versinler; biz bunu kredi olarak kullanacak ve devletten başka para istemeyeceğiz; böylece bu işyerlerinin zarar ettiğini ve kapatılması gerektiğini söyleyen siyasilere de zarar etmeden nasıl çalışılabileceğini göstereceğiz,” dedi. (Türkiye, 12.4.1994; Milliyet ve Cumhuriyet, 21.4.1994)
Tekel Bomonti Bira Fabrikası işçileri 19 Mayıs 1994 günü aileleriyle birlikte Şişli’deki fabrika önünde toplandılar ve özelleştirmeyi protesto ettiler. İşçiler, fabrikanın kasten zarar ettirildiğini ileri sürerek, “fabrikayı çalıştırmaya talip olduklarını” açıkladılar. (Cumhuriyet, 20.5.1994)
Orman Ürünleri Sanayii ORÜS’ün Balıkesir Dursunbey’deki kereste fabrikasının işçileri, özelleştirme kapsamına alınan işletmeyi satın almak için bir şirket kurduklarını açıkladılar. (Cumhuriyet, 8.5.1994) ORÜS’ün 23 işletmesinin işyeri sendika temsilcileri ve Ağaç-İş Sendikası yönetimi ise 17 Haziran 1994 günü Karacasu tesislerinde bir araya gelerek, ORÜS’e talip olmayı kararlaştırdı. (Engin, Aydın, “Özelleştirme, Kamu Mülkü Haraç Mezat,” Cumhuriyet, 23.6.1994) ORÜS Düzce işyerinde çalışan 127 işçi de 1994 yılı Haziran ayı sonlarında Kamu Ortaklığı İdaresi’ne gerekli evrakları vererek ve 150 milyon lira teminat yatırarak, işletmeyi almaya talip oldu. (Cumhuriyet, 29.6.1994)
TBMM KİT Komisyonu Başkanı Hamdi Üçpınarlar, 1994 yılı Kasım ayı sonlarında Çanakkale’de Sümerbank’ın Sentetik Deri Fabrikası’nı ziyaret etti. Üçpınarlar, 186 işçinin kıdem tazminatlarının 50 milyar lirayı bulduğunu ve fabrikanın 120 milyar liraya satışa çıkarılacağını açıklayarak, işçilerin birleşerek bu işletmeyi satın almaları istedi. (Günaydın, 30.11.1994)
Et ve Balık Kurumu’nun Manisa, İzmir, Marmaris ve Bodrum işyerlerinde çalışan 179 işçiden 110’u, Manisa Kombinasını almak için bir “Ortak Girişim Komitesi” oluşturdu. (Hürriyet, 6.12.1994)
Teksif Sendikası bir ara Sümer Holding’in bazı kuruluşlarına talip olduğunu açıkladıysa da, ihaleye girmedi. Teksif, 1994 yılı sonlarında bir komisyon oluşturarak Sümer Holding’in işletmelerini incelemeye başladı. Teksif’ten yapılan açıklamada, uygun görülen tesislerin özelleştirilmesine katılınacağı belirtildi. (Dünya, 9.12.1994)
Türk Metal Sendikası ise Erdemir’e talip oldu. Türk Metal Genel Başkanı Mustafa Özbek, Tansu Çiller’in Erdemir’i satmayı önerdiğini ve Türk Metal’in de bu öneriyi kabul ettiğini açıkladı. Özbek, satış protokolünün 1994 yılı Mart ayı sonlarına doğru imzalanacağını açıkladı. (Milliyet, 10.3.1994) Mustafa Özbek, 2821 sayılı Sendikalar Yasası’nın bu konuda getirdiği kısıtlamanın kaldırılması için Tansu Çiller’den talepte bulundu. 1994 yılı Haziran ayında Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı Tezcan Yaramancı Türk Metal’i arayarak teklif verilmesini istedi. Özbek ise gerekli yasa değişikliğini yapılmadığını, kısıtlamanın aşılması için bir şirket kurulacağını ve bu yolla ihaleye girileceğini açıkladı. (Donat, Yavuz, “Yiğit Kime Derler,” Milliyet, 17.6.1994) Ancak Türk Metal böyle bir girişimde de bulunmadı. Buna karşılık Erdemir Çalışanları Vakfı 1994 yılı sonlarında bu konuda bir girişimde bulundu. 7 bin aktif çalışanın ve 1500 emeklinin bağlı olduğu bu Vakfın 2 trilyon lira nakit varlığının olduğu ve Bankekspres’in yüzde 10,5’ine, Sörmaş’ın yüzde 10’una ve Sörmer’in de yüzde 30’una sahip bulunduğu açıklandı. (Çetin, Semra, “Erdemir’e Talip Var,” Intermedya Ekonomi, 11.12.1994)
Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası, Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı’na 22 Ocak 1993 günü yazdığı yazıda, Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu ve Yem Sanayii T.A.Ş.’nde çalışanların işletmeye ortak edilmesi yöntemini önerdi. Öz Gıda-İş, bu kuruluşların faiz borçlarının silinmesini, memur ve sözleşmeli personel fazlasının diğer kuruluşlara aktarılmasını, özerk hale getirilmesini, işçi örgütlerinin temsil ettiği işçilerin hisseleri adına yönetimde temsil edilmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını talep etti. Öz Gıda-İş, işçilerin tasarrufu teşvik hesabında ve konut edindirme yardımı hesabında biriken paralarının hisse senedi alımında kullanılmak üzere işçilere verilmesini ve ayrıca hisse senedi almak isteyen her işçinin ücretinden her ay 500 bin lira kesilmesini önerdi. Öz Gıda-İş, Başbakanlık’a 31.5.1993 günü yazdığı yazıda da aynı teklifini yineledi.
Öz Gıda-İş, örgütlü bulunduğu Et Balık Kurumu, Yem Sanayii ve Süt Endüstrisi Kurumu için, “Mutlaka özelleştirilecekse biz talibiz” anlayışıyla bir kampanya da açtı. (Günaydın, 10.7.1993; Milli Gazete, 12.7.1993)
Kamu Ortaklığı İdaresi 1993 yılı Eylül ayı başlarında, Süt Endüstrisi Kurumu’nun Bitlis Adilcevaz, Muş, Urfa Siverek, Hakkari Yüksekova, Sivas ve Bayburt süt fabrikalarını çalışanlara devretmek üzere Öz Gıda-İş Sendikası’nı görüşmeye çağırdı. (Gün, 9.9.1993) Ancak Öz Gıda-İş sendikası, Kamu Ortaklığı İdaresi’nin, başkalarına satamadığı fabrikaları Sendikaya önerdiğini ileri sürdü. (Ortadoğu, 4.10.1993) Daha sonraki dönemde de bu tartışmalar devam etti.
KARDEMİR VE ET-BALIK ÖZELLEŞTİRMELERİ
1994 yılının son günleri ve 1995 yılının ilk günlerinde kamuoyunun gündemini Karabük Demir Çelik Fabrikaları Müessesesi ve Et ve Balık Kurumu’nun özelleştirilmesi işgal etti.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun Kardemir’in özelleştirilmesine ilişkin 30.12.1994 günlü kararı, 3.1.1995 günlü Resmi Gazete’de yayımlandı.
Bu karara göre, Karabük Demir Çelik Fabrikaları Müessesesi, hissedarları aşağıdaki biçimde oluşmuş bir anonim şirkete (Kardemir A.Ş.) devredilecekti:
Kardemir çalışanları: % 35;
Karabük-Safranbolu Sanayi ve Ticaret Odası üyeleri: % 30;
Karabük-Safranbolu esnaf dernekleri üyeleri: % 10;
Eflani-Karabük-Safranbolu-Ulus-Ovacık-Yenice-Araç-Çerkeş-Eskipazar yöre halkı ve emeklileri: % 25.
Her bir gerçek veya tüzel kişinin veya kuruluşun hissesi yüzde 1’i geçemeyecekti. Devir bedeli 1 (bir) liraydı. İşletmenin devri sırasında, hammadde, yarı mamul, mamul ve işletme malzemeleri, üretimin sürekliliğini sağlayacak düzeyde olacaktı. Kuruluşun gayrimenkullerinden bir bölümü yeni oluşturulacak şirkete devredilmeyerek, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının mülkiyetinde kalacaktı. Lojmanların en az yüzde 70’i yeni şirkete aktarılacaktı. Hangi gayrimenkullerin şirkete aktarılmayacağı, Özelleştirme İdaresi ile Kardemir A.Ş. arasındaki görüşmelerle belirlenecekti. Yüksek fırınların, haddehanelerin, kuvvet santralının ve diğer birimlerin yatırım ihtiyacının karşılanması amacıyla, Özelleştirme İdaresi tarafından Kardemir’e 800 milyar lira verilecekti. Ödemeler aylık olarak yapılacaktı. 1 Dolar 38 bin liranın üstüne çıkarsa, söz konusu miktarın ödenmeyen bölümü aynı oranda artırılacaktı. Kuruluşa ilk aşamada 500 milyar TL aktarılacaktı. Çalışanların İş Kanunu ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan tazminatlarının sorumluluğu, 1475 sayılı İş Kanununun 14. madde hükmü uyarınca, TDÇİ ve Kardemir A.Ş.’nin sırtında olacaktı. Kardemir’in diğer borç ve alacaklarının Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne aktarılması konusu ise Yüksek Planlama Kurulu’na sunulacaktı. Öngörülen işler 3 ay içinde tamamlanmazsa, Özelleştirme İdaresi’nin yükümlülükleri sona erecekti.
Karabük Demir Çelik bu koşullarla özelleştirildi. Çalışanlara verilen hisseler bir süre sonra bazı şirketlerin elinde toplandı.
Özelleştirme Yüksek Kurulu, 2 Şubat 1995 günlü kararıyla da, Et ve Balık Kurumu’nun Et Balık Ortak Girişim Grubuna satılmasına karar verdi.
Et Balık Ortak Girişim Grubu sermaye dağılımı şöyleydi:
Sermayenin en az yüzde 5’i besicilere veya besici dernek ve kooperatiflerine;
en az yüzde 5’i kasaplara veya kasap dernek ve kooperatiflerine;
kalan kısmın bir bölümü Ticaret ve Sanayi Odalarına, Şirket çalışanları ve emeklilerine ve bir kısmı da, “Hak-İş Konfederasyonu ve bünyesinde bulunan sendikalar ile bu Konfederasyon ve bünyesinde bulunan sendikaların üyeleri ve çalışanlarına” verilecekti.
Satılan mal varlığının yalnızca arsa değerinin 11,3 trilyon TL olduğu tahmin ediliyordu. (Milliyet, 8.2.1995) Ancak 1,5 trilyon lira olan satış bedeli, 24 ay sonra ödenecekti. Et ve Balık Kurumu’nun her türlü borçlarını devlet üstleniyordu. Yeni şirkete 60 milyar liralık et stoku devredilecek; bunun parası 18 ay sonra devlete ödenecekti. “Ankara ve İstanbul bölgesinde bulunan kombinalar ve faaliyeti aksatmayacak diğer varlıklar ile kurulu kapasitesinin % 20’sine tekabül edecek miktar veya oranda kombina” satılabilecekti. Ancak kamuoyunda bu satış konusunda oluşan büyük tepki nedeniyle, Özelleştirme Yüksek Kurulu bu satış işlemini iptal etti.
İşçilerin ve sendikaların özelleştirmeye girmelerinde ana neden, işyerlerinin kapatılmasının önlenmesi iken, özellikle Hak-İş’in Et-Balık özelleştirmesinde ana etmen kamu mallarının değerinin çok altında fiyatlarla devralınmasıydı.