Maden ve enerji işçileri, Yatağan Termik Santralı önüne kurduğu direniş çadırında 80 günü geride bıraktı. 30 Kasım´da hükümet ile görüşen işçiler, mücadeleyi büyütme kararı aldı. 9 Aralık´ta açlık grevine başlayacak olan işçiler, özelleştirmeye neden karşı çıktıklarını anlattı.

Herhangi bir alanda yürütülen mücadelenin, sadece o an için saldırıya uğrayan kesimlerle sınırlı kaldığı, diğer kesimler tarafından sahiplenilmediği ya da en azından fiilen desteklenmediği durumlarda başarılı olmasının çok zor olduğunu gösteren onlarca deneyim saymak mümkün, işçi sınıfı mücadelesini, ortak sınıf çıkarları ve hedefleri etrafında birleşmiş bir sınıfın mücadelesi olarak tanımladığımızda bu temel gerçek sürekli karşımıza çıkıyor.

Öz Gıda-İş yine lafa aranıyor. Sitesinden TEKGIDA’ya saldırmadan rahat edemiyor.

Biliyoruz, eziksiniz. Biliyoruz, kanuna nizama ve ahlaka uygun bir tane işiniz yok. Biliyoruz TEKGIDA’yı bir türlü alt edemiyorsunuz. Bu yük size ağır geliyor. Üstelik ağa babalarınız da görev vermiş “ne yap yap, TEKGIDA’ya zarar ver diye.” Emir büyük yerden ama karşınızdaki boyun eğmiyor. Tezgah tutmuyor, güneş balçıkla sıvanmıyor. O zaman geriye sarılacak tek şey kalıyor. YALAN, DOLAN! Bize de bunları açığa çıkarmak düşüyor.

Sendikal Güçbirliği Platformu (SGBP), 7-8 Aralık tarihlerinde yapılacak olan Hava-İş Genel Kurulu öncesinde Genel Başkan Atilay Ayçin´i desteklediğini açıkladı.

Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik gelişiminin dönüm noktalarını, emperyalizmle zaman içindeki ilişkilerini, birikim rejimindeki (dolayısıyla halk sınıflarının kaderlerindeki) dönüşümlerin aşamalarını temsil eden tek bir üretim kolu (ürün) seçilecekse, belki de en uygunu tütün olmalıdır.

Geçenlerde bir sendika genel başkanı, işçilerle yaptığı toplantıda hükümeti eleştirince, Başkan, siyaset yapma uyarısıyla karşılaştığını söyledi. Halbuki hükümeti övse, büyük olasılıkla böyle bir tepkiyle karşılaşmayacaktı.

Yatağan işçisinin eylemleri Tayyip Erdoğan´ı sendikacılarla masaya oturttu. Ancak sendikacılar Erdoğan´dan özelleştirmede kararlı oldukları, devletin ekomiden çekileceği yanıtını aldılar.

Gezi direnişinde başrolde gençler olduğu konusunda sanıyorum şüpheye yer yoktur. Gezi direnişi nedeniyle öldürülenlerin tümünün gençler olması; direnişin yeniden canlanmasından korkan hükümetin özellikle ve öncelikle gençleri baskı altına almaya çalışması da bunu kanıtlamaktadır zaten.

Kıdem tazminatını kaldırma, yabancı emeklilik tekellerine işçinin primlerini peşkeş çekme, kiralık işçi büroları, esnek çalışma, taşeron sistemini yayma, kadını iş hayatından uzaklaştırıp eve hapsetme, özelleştirmeler ve diğerleri…Çok yakında Zonguldak´tan da, bütün Türkiye´yi ışıtacak madenci fenerlerine tanık olacağız. İşçi hareketi geliyor beyler! Herkes hesabını buna göre yapsın.

İnsanca bir yaşam ve onurlu bir gelecek için mücadele eden her insan, her mücadele örgütü, bugünü ve geleceği ile ilgili bir konuda tavır geliştirirken ya da tutum belirlerken atacağı adımların hangi etkilere bağlı olduğunu düşünmek ve bu düşüncenin kendisine yüklediği görev ve sorumluluk üzerinden hareket etmek zorundadır.

Yatağan’da işçiler, hükümet niyetinden vazgeçmezse eylemlerini daha da radikalleştireceklerini açıkladılar. Türkiye “TEKEL Direnişi” çapı ve etkisinde yeni bir direnişe tanık olabilir.

Aydınlık Gazetesi´nce düzenlenen 1. Emek Kurultayı, 23 Kasım 2013 cumartesi günü İstanbul´daki Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi´nde yapıldı. Toplantıya katılım yoğundu, coşkulu bir kurultay oldu, konuşmalar sık sık sloganlarla kesildi.