19.12.2011
GREVİN AYAK SESLERİ
KESK: insanca yaşam için grevdeyiz istanbul´da sağlıkçılar tek yumruk.
19.12.2011
BÜTÇE FAZLA VERİYORSA, HALK İÇİN HARCASANIZA…
Hükümetin cevval elemanlarından Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küçük dağları yaratmışçasına, 2010 yılı Ocak-Kasım döneminde 23.5 milyar lira açık veren bütçenin, ocak-kasım döneminde 439 milyon lira fazla verdiğini söylüyor ve ekliyor, Böylece, 28 yıllık süreçte 2006 yılı ile birlikte ikinci kez, yılın ilk 11 ayında kümülatif bazda bütçe fazlası elde edilmiştir…
19.12.2011
TÜRK-IŞ’TE KİM KAYBETTİ
Türk-İş Genel Kurulu´nda kazananlar, hükümetle diyalogu, iyi ilişkileri vazgeçilmez gören sendikacılar olmasına rağmen Türk-İş kongresinin kaybedeni AKP ve AKP´nin sosyal alam tamamen muhalefetsiz hale getirme projesiydi
08.12.2011
TÜRK-İŞ’İN SEÇİMİ
1952 yılında Türkiye´nin ilk işçi konfederasyonu olarak kurulan Türkİş´in 21. Olağan Genel Kurulu bugün başlıyor.
07.12.2011
İŞCİ MÜCADELECİ TURK-İŞ İSTİYOR
Türk-İş´in 21. Olağan Genel Kurulu öncesinde işyeri temsilcileri haklarını savunabilen, saldırılar karşısında mücadele eden bir Türk-İş istiyor.
06.12.2011
DOSYA: İSTİFALAR ÇATLAĞI BÜYÜTTÜ
Türk-İş yönetiminin sınıfta kaldığı sınavlardan biri de hiç kuşkusuz, Ankara soğuğuna rağmen, güvenceli çalışma talebiyle 78 gün boyunca süren TEKEL direnişi oldu.
04.12.2011
GAZETECİLER AKP-CEMAAT DİKTASINA KARŞI BİRLEŞTİ
BirGün, Cumhuriyet, Özgür Gündem, Aydınlık ve Evrensel´den gazeteciler Cumhuriyet gazetesi yazarı-milletvekili Mustafa Balbay´ın tutukluluğunun 1001. gecesinde tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması talebi ile Masal değil adalet istiyoruz diyerek birlikte yürüdü.
01.12.2011
GİDİN BAŞKA İŞ YAPIN ÖĞRETMENLİK Mİ KALDI!
4 bin küsur dershanenin toplam lise sayısını geçtiği özel okul ve sınav sektörünün Milli Eğitim´in paralı alternatifi haline getirildiği Türkiye´de, Milli Eğitim Bakanı da sonunda öğretmen adaylanna gidin başka iş bulun dedi!
01.12.2011
KAMPANA DERİ’DE ”KADINA ŞİDDETE SON” BASIN AÇIKLAMASI
Güç Birliği Plaformu Kadınları Kampana Deri´de ‘Kadına Yönelik Şiddete Son’ dedi
22.11.2011
BİRLİKTELİK İSÇİLERİ UMUTLANDIRIYOR
Birliktelik isçileri HEM çalışma hayatı, hem de politik alanda yaşananları Seyreden değil, müdahale eden bir Türk-İş istediklerini belirten işçiler, Seçilenlerin kendi başlarına hareket etmeyeceği, işçilerin sesine kulak veren sendikalara ihtiyaç duyduklarını söylediler, s.5Birliktelik işçileri umutlandırıyor SENDİKAL Güç Birliği Platformunun Ankara toplantısına katılan işçiler ve şube yöneticileri platformun ortaya koyduğu ilkelerin kendilerini umutlandırdığını dillendirdiler. Hem çalışma hayatı, hem de politik alanda yaşananları Seyreden değil, müdahale eden bir Türk-İş istediklerini belirten işçiler, Seçilenlerin kendi başlarına hareket etmeyeceği, işçilerin sesine kulak veren sendikalara ihtiyaç duyduklarını söylediler. Makine Kimya Enstitüsünde çalışan Petrol-İş Üyesi Ali Ağaçayak, Sendikal Güç Birliği Platformunun Türkİş´in mevcut sessizliğini bozacağı görüşünde. Ağaçayak, Türk-iş hükümetin her dediğine ´olur´ demek yerine, işçisinin yanında olması gerekir, işçilerin ses getirecek eylemler yapması, kaybolan haklarımızın geri alınması gerekiyor diye konuştu. Kıdem tazminatına yönelik saldmlara eylemlerle yanıt verilmesini isteyen Ağaçayak, sessiz Türkİş´i renklendireceklerini dile getirdi. Platformun , Türk-İş´in yaptığı yanlışları, ona ders olacak şekilde gözlerinin önüne sereceğini ifade eden Ağaçayak, İşçilerin lehine olacağını tahmin ediyoruz. Artık seçilen insanlar kendi başlarına hareket edemeyecek. İşçinin sesine de kulak vermek zorunda kalacaklar dedi. ´İŞÇİLERE DE GÖREV DÜŞÜYOR´ Ankara Üniversitesi İşçisi Mevlüde Çınar, Tez-Koop-İş Sendikası Üyesi. Çınar, platformu toplantı öncesinde basından takip ettiğini belirterek, İşçilerin haklarının korunması ve baki kalmasına yönelik beklentilerim var. Hak kaybetmeyelim. Biz işçilere de önce haklarımıza sahip çıkmak düşüyor. Öncelikle işçi olmanın ne demek olduğunu bilerek hareket etmek lazım dedi. ODTÜ İşçisi Abdullah Sezgin de, toplantının beklentilerini karşıladığını ifade etti. Bugüne kadar Türkİş´in doğrudan işçilerine yönelik bu tür etkinlikler yapmadığını belirten Sezgin, mevcut Türk-İş yönetiminin işçiden çok, hükümet yanlısı davrandığı görüşünde. Sezgin, Bizim istediğimiz, yönetimlerin işçisiyle birlikte hep beraber davranması. Yani taban neyse tavan da o olmalı. Yıllardır bunu istiyoruz. Bu toplantının ardından birlikteliğin daha da büyüyüp gelişeceğine eminim dedi. ´ÖRGÜTSÜZ İŞYERLERİNE GENİŞLEMELİ´ Mili Eğitim Bakanlığında çalışan Tez-Koop-İş Üyesi Mehmet Çiftçi de 10 sendikanın bir araya gelmesinin işçilerin birliği açısından olumlu olduğunu, ancak daha da genişlemesi gerektiğini söyledi. Hak-İş´in işçilerin yanında olmamasının mücadeleyi zayıflattığına dikkat çeken Çiftçi, birlikteliğin Hak-İş ve diğer konfederasyonları da mücadeleye sürüklemesi gerektiği görüşünde. İşçilerin artık hak kaybı istemediğini belirten Çiftçi, bunun için ne gerekiyorsa yapacaklarını dile getirdi. Örgütsüz bir işyerinde çalışan Tülay Karanlık, 8 yıldır sendikasız çalışıyorum. Toplantı çok olumlu geçti. Örgütlü işçiler bizden daha şanslı. Bizler, çok daha ağır şartlarda çalıştırılıyoruz. Maaşlar geç ödeniyor. Bütünlüklü bir program bekliyoruz sendikalardan. Bütün işyerlerinde örgütlenmelerini istiyoruz. Bu örgütlenme hem sendikaların, hem Türkiye´nin önünü açacak diye konuştu. ´MÜZAKERECİ DEĞİL, MÜCADELECİ´ Gazetemize konuşan şube yöneticileri de işçilerle benzer görüşler ifade ettiler. Petrol İş Sendikası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Baki Turhan, Platformdan daha güçlü bir Türk-İş beklentisi içerisindeyiz. İşçilerin hak ve menfaatleri için müzakereci bir Türk-İş değil, mücadeleci bir Türk-İş istiyoruz dedi. Platformun amacının, tabana yayılarak işçilere doğruları anlatmak olduğunu vurgulayan Turhan, Türk-İş içerisinde AKP´nin arka bahçesi olma stratejini çökertmek istiyoruz. Demokratik, insanların hak ve menfaatlerini koruyucu, sadece işçi örgütlerinin değil, bütün toplumu ilgilendiren sosyal ve ekonomik konularda belirleyici olan bir mücadele verilmesini istiyoruz. Türk-İş´ten böyle bir beklentimiz var. Bu platformun da buna öncülük edeceğini ümit ediyoruz diye konuştu. Tez-Koop-İş Ankara 2 Nolu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Osman Yaslıtaş, işçileri harekete geçirecek bir konfederasyon istediklerini söyledi. Kamu toplusözleşmeleri sürecinde Türk-İş´in aldığı tutumu eleştiren Yaslıtaş, Her türlü saldırı üzerimizde. Ama bizim konfederasyonumuz kendi işçisine sahip çıkmıyor. Eylem yapan, greve giden işçisini ziyaret bile etmiyor. Biz böyle bir konfederasyon istemediğimiz için bu güç birliğini destekliyoruz. Sonuna kadar peşindeyiz. Türk-İş´in yapısmı değiştirmesini bekliyoruz dedi. Tez-Koop-İş 2 Nolu Şube Eğitim Sekreteri Erdoğan Meral da, platformun başarısının işçiler kadar, sendikalara da bağlı olduğunun altını çizdi. Türk-İş kongresinin ardından işçilere yönelik saldmlarm artacağı uyarısında bulunan Meral, Ümit ediyorum güç birliği genel kuruldan sonra dağılmaz. Bizim zaten beklentimiz bu. Güç birliği eğer sadece Türk-İş seçimine endeksli olursa, böyle bir birliğin yeniden toplanması mümkün olmaz. Biz birliğin çoğalarak devam etmesinden yanayız. Eğer Genel kuruldan sonra güç birliği dağılırsa, kendi sendikalarımıza neden dağıldıklarının hesabını sormalıyız diye konuştu.
22.11.2011
ILO DÜNYAYA NASIL BAKIYOR?
Zaman zaman bu köşede IMF yayınlarına baş vurarak dünya ekonomisiyle ilgili gelişimleri, sorunları gözden geçiriyoruz. Ülke ekonomilerini karşılaştırmamıza imkân veren istatistiklerin birçoğunu da IMF´nin zengin veri tabanından sağlıyoruz.
22.11.2011
İKİ ÜNİVERSİTEDE BUGÜN GREV VAR
Hedef Türk Tabipleri Birliği Adalet Bakanlığı tam teşkilat tam gün . . TNİVERSİTEDE öğretim üyesi ? bir doktor, her gün hastaneye geliyor, onlarca hastası var. Şimdi tam güne geçiyor, sabah 9 akşam 17´ye kadar hastanedeki odasında oturuyor. Sekiz saat boyunca artık ne hastaya bakabiliyor, ne reçete yazabiliyor, sadece ders veriyor. Tıbbın herhangi bir alanında uzmanlaşmış, yetişmiş bir hocaya, tam güne geçtiği için, şimdi ceza verir gibi, hastaya bakamazsın, deniyor. Oysa, asıl ceza hastaya verilmiş oluyor. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan kanun hükmünde kararname ile sağlık sektörü yeniden yapılandırılıyor. Yeni sistem en çok üniversite hastanelerini vuruyor. Özel sağlık kuruluşlarına geniş alan açıyor. İki gün önce İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinde görev yapan hocalar yeni yapılanmaya dönük bilgi vermek amacıyla bir gurup gazeteciyi davet ediyor. Benim de yer aldığım toplantıda, anlatılanlara göre, manzara hoş değil. DEVLET ÇEKİLİYOR Devletin verdiği sağlık hizmeti azalıyor, yerine karı ön planda tutan sağlık piyasası geliyor. – Hastaneler kar amaçlı işletmelere dönüşüyor. Tıp hizmetinden önce, yatak hizmeti (otelcilik)önemseniyor. Hastane değil, pastane lafı geçerli. – Devlet hastanelerinde ameliyat sayısı ve uzman doktor sayısı azalıyor. Örneğin, bir hastanede göz hastalıklarında 21 uzman doktordan 7´si, ürolojide 11 uzman doktordan 3´ü, onkolojide 6 uzman doktordan 2´si kalıyor. Bazı servisler kapanıyor. Ben hastaneye gideyim diyen bir hasta, böyle devam ederse, gidecek devlet hastanesi bulamayacak hale geliyor. – Çok sayıda tıp fakültesi açılıyor. Hocalar üniversitelerden aynlıyor, SAĞLIK Bakanlığının öngördüğü yeni sisteme İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi karşı çıkıyor. Yeni düzeni protesto emek amacıyla her iki üniversitede görev yapan öğretim üyeleri, uzman ve asistan doktorlar, öğrenciler ve sağlık çalışanları uyan amacıyla bugün greve gidiyor. Bu iki fakültede acil vakalar dışında bugün hizmet verilmiyor. Sağlık Bakanlığının bu sorunları dile getirenleri dinlemesinde yarar var. BAROLAR avukatların, odalar mimarların, mühendislerin, sendikalar işçilerin, Türk Tabipleri Birliği (TTB) doktorların meslek örgütü. Anılan örgütlere üye olan meslek sahiplerinin çeşitli hakları, istekleri, yetkileri örgütleri üzerinden işliyor. Örgütlerin de üyeleri üzerinde söz hakkı var. Söz hakkı, meslek sahipi ağır bir suç işlemiş ise, meslekten men cezasına kadar gidebiliyor. Doktorlarda son sözü Türk Tabipler Birliği söylüyor. Hayır, artık değil. Sağlık Bakanlığı kendisine ters düştüğüne inandığı TTB´nin yetkilerini kısıyor, meslekten men cezası verilmesini kendisine bağlıyor. Böylece, mesleki nedenle verilen ceza esniyor, şimdi siyasal nedenle verilebilir hale geliyor. yeni doktorlar nasıl yetişecek, sorusu çıkıyor ortaya. VATANDAŞ MEMNUN Oysa, vatandaş hastaneye erişim bakımından hayatından memnun. Sağlıkta Dönüşüm Programıyla birlikte hastanelerde performans sistemine geçiliyor. Buna göre, doktorlara baktıkları hasta, yaptıkları ameliyat sayısına göre ücret ödeniyor. Hastalığın ağırlığı ya da ameliyatın güçlüğü değil, hasta sayısı önem taşıyor. Devlet hastanelerinde beş dakika arayla randevu veriliyor. Daha çok hastaya bakmak için. Doktor da hata yapmamak için daha çok tahlil istiyor. Bu sağlık harcamalarını artırıyor. 2002´de 4.7 milyar dolar olan sağlık harcamaları 2010da 47 milyar dolara yükseliyor. Garip bir artış. Hocalar şunu iddia ediyor: Belki istenilen hastaneye daha kolay gidiliyor, daha kolay reçete yazılıyor, ancak size artık hasta değil, müşteri olarak bakılıyor. Yıllardır istenen ve beklenen tam güne geçiiyor ama, devlet hastaneleri perişan. İddia bu. ADALET Bakanlığı deyince akla adaletle bağlantılı kurumlar, kurallar, yasalar geliyor. Artık değil. Meslek sahibi askerler, üniversitelerdeki doktorlar, öğretim üyeleri de Adalet Bakanlığı Teşkilatıdan sayılıyor. Nasıl oluyorsa oluyor, sayılan üç gurubun kaderi Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede yeniden çiziliyor. Meslek sahibi askerler ve Adalet Bakanlığı. Doktorlar ve Adalet Bakanlığı. Öğretim üyeleri ve Adalet Bakanlığı. Memur oldukları için onların yeni çalışma koşulları 26 Ağustos 20ll´de yayınlanan Adalet Bakanlığı Teşkilatı ile ilgili kanun hükmündeki kararnamede yer alıyor. Mesleki faaliyet ve serbest meslek icrası yasağı başlığı altında Adalet Bakanlığı kararnamesinde doktorlara tam gün geliyor. Garip bir düzenleme. Adalet Bakanlığı tam teşkilat, tam gün gidiyor.