19.09.2013
REKABET
Çocuklara eğitim sistemi içine dahil olduğu ilk andan itibaren, daha okul sıralarından başlayarak, her fırsatta birbiriyle rekabet etmesinin öğretilmesi, birbirinin üzerine basarak ilerlemesi öğretiliyor.
15.08.2013
66 AYLIKLAR 1 YIL GEÇ BAŞLAYABİLECEK
MEB büyük tepki çeken 4+4+4 modelinin bir uygulamasından daha geri adım attı. 66, 67 ve 68 aylık çocuklar kayıtlarını bir yıl erteleyebilecek
04.08.2013
ZORUNLU BAYRAM ZİYARETLERİ
Pek fark edilmese de bayram telaşı başladı birçok evde. Temizlikler. Bayram için çoluk çocuğa özel bir şeyler pişirmeler. Siz ne yapıyorsunuz bilmiyorum, ama hepimiz için zorunlu bir bayram ziyareti listesi var. Bence ziyaretine gideceğiniz bu arkadaşlar için gruplar kurabilirsiniz. İster bir şey pişirin ister çay şeker alın, onlar için fark etmez. Onlar destek beklerler o yüzden kalabalık gitmeniz onları sevindirir. Neden söz ettiğimi elbette anladınız, grev ve direnişlerden söz ediyorum. Listemiz epey kalabalık. Kitap da götürebilirsiniz. Ana babalarının yanında çadırlarda bekleyen çocuklara oynayacakları bir şeyler de. Ama güzel dileklerinizi unutmayın.
03.08.2013
İNSAN SAĞLIĞININ GIDAYLA TAHRİBİ
İNSAN SAĞLIĞININ GIDAYLA TAHRİBİ
İnsan sağlığının gıdayla tahribi Gıda reklamları ve şirketlerin sponsorlukları I Türkiye´de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı´nın temel meşgalesi, gıda sağlığı ile ilgili politikalar üretmek değil; helal gıda patentleri vermek, bitkisel sözde ilaçları ruhsatlandırmak, GDO´lu ürünlere denetimsiz patentler vermek, früktoz kullanım ve oranlarının arttırılmasını sağlamak gibi skandal niteliğinde uygulamalar olageldi. HANDE ARPAT Emek yoğun bir örgütlenme gerektiren gıda sektörü, hammadde kullanması ve üretmesi, istihdama katkısı ve toplumların beslenmesi açısından en önemli sektörlerden biridir. GSYİH´ye katkısı, istihdam, ithalat ve ihracat kapasiteleri ile ülke ekonomisi içinde de öncü sektörlerden olan gıda sektörü, 1980´li yıllardan beri neredeyse tüm sektörlerde olduğu gibi ciddi bir yapısal dönüşüme uğratıldı. Bu yapısal dönüşümün en temel dinamikleri olan özelleştirme, rekabet, serbest piyasacılık, hızlı tüketime özendirme, tekelleşme ve esnek istihdam uygulamaları uluslararası sözleşmelerle teminat altına alındı, halk sağlığını ana eksenine oturtan tanm ve gıda politikaları ancak burjuva siyasetçilerinin konuk edildiği televizyon programlarında çerez propaganda malzemesi oldu. Mart 2009´da bir televizyon programında Gıda güvenliğine yalnız sizin başkanınız olduğum için değil aynı zamanda bir aile reisi olduğum için çok önem veriyorum diyen Obama´mn bu beyanından iki ay önce genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) şirketlerine verdiği hayat öpücüğüyle ünlenen Tom Vilsack´ı Tarım Bakanı yaptığını hatırlatmadan geçmeyelim. Bu hızlı yapısal dönüşümü, kontrolsüz özelleştirme ve tekelleşmeyi ve rekabetin gıda sektöründe yarattığı can alıcı yıkımı pek çok açıdan incelemek mümkün. Meseleye halk sağlığı, emekçiler, çevre, kültür gibi birçok açıdan bakılabilir. Genel olarak, bu yıkımın temelinde uluslararası tekellerin öncülüğündeki kâr arttırma politikalarının ve şirketlerin elinde kulda olan devletlerin mevzuat değişikliklerinin olduğunu söylemek abartılı olmaz. SENTETİK GIDALAR VE İNSAN SAĞLIĞI Gıda politikalarının tek amacı kâr arttırmak olduğundan gıda güvenGıda sektöründe tarihsel olarak en büyük reklam ve sponsorluk kampanyaları McDonald´s ve Coca Cola tarafından başlatıldı. Devletin özel girişimlere müdahale etmesine şiddetle karşı olan Walt Disney de, reklamlar, tüketime özendiren görseller, mekanlar açısından özellikle fast-food tekelleri için azımsanamayacak katkılar sundu. Bu reklam kampanyalarının ana hedef kitlesi geleneklere en az bağlı tüketici kitlesi olan çocuklar olarak belirlendi. Hala okullarda dersliklere eğitim materyalleri temin etmeleri, kantinlerde zorunlu satış hakkı elde etmeleri, diledikleri reklam kampanyasını yapabilmeleri dışında şenlikler, yarışmalar, kültür-sanat etkinliklerine sponsor olarak da sürekli reklamlarını yapıyorlar. Aynı zamanda McDonaldsIaştırma diye tabir edilen bir yaşam ve tüketim tarzını tüm dünyaya yaymak için ayrılan ciddi fonlarla ne yazık ki pek çok doktor, akademisyen ve bürokratı da satın alıyorlar. ligi ciddi derecede ihmal edilmektedir. Devletlerin uluslararası tekellere verdiği desteğin yanında, tüm dünyada kabul edilen kararlar veren ve bilimsel anlamda tarafsız olması beklenen FDA´mıı (Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) da bu konuda sicili oldukça kabarık. Kolalı içecekler, katkı maddeleri, GDO´lu gıdalar, fast-food ürünler, bebek mamaları gibi konularda son derece şaibeli raporlar sunan FDA´dan pek çok bilim insanı istifa etmek zorunda kaldı veya işten atıldı. Türkiye´de gıda sektörünün yaklaşık % 80´i kayıt dışıdır. Halihazırda denetim, etiketleme gibi uygulamalarda olan eksikliklere kayıt dışı sektör de eklendiğinde halk sağlığıyla ilgili ciddi endişeler doğmakta. Bu açıkların neden olduğu en güncel olaylardan biri de yakın zamanlardaki okul sütü skandalidir. Ancak ne yazık ki Türkiye´de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının temel meşgalesi, gıda sağlığı ile ilgili politikalar üretmek değil; helal gıda patentleri vermek, bitkisel sözde ilaçlan ruhsatlandırmak, GDO´lu ürünlere denetimsiz patentler vermek, früktoz kullanım ve oranlarının arttırılmasını sağlamak gibi skandal niteliğinde uygulamalar olageldi. Tüm dünyaya hakim olan fastfood ürünler, kolalı içecekler, dondurulmuş gıdalar, seri üretilen ve kontrolsüz hormon ve antibiyotik yüklemesi yapılan tavuk ve danaların neden olduğu sağlık problemleri ise buraya sığdınlamayacak denli geniş bir konu. Bu sektörün kâr marjını arttırmak için yapabileceklerinin sınırı yoktur; öyle ki, trans yağları aşırı deFast-food´un özellikle de çocuklar üzerindeki olumsuz etkisini tartışmaya gerek var mı´ recede kullanan fast-food şirketlerinin sağlığa son derece zararlı olan bu yağların ağız içindeki kayganlığı arttırıp çiğneme sayısını dakikada 25´ten 10´a indirmek suretiyle daha çok ve daha hızlı yemeyi/tüketmeyi özendirmeye çalışması diğer bir skandaldir. SEKTÖRDEKİ EMEK SÖMÜRÜSÜ VE ÇEVRE TALANI Türkiye´de olduğu gibi dünyanın pek çok ülkesinde kayıt dışı ve esnek istihdamın yoğun olduğu gıda sektöründeki emek sömürüsü özellikle uluslararası dev şirketlerde dikkat çekiyor. Örneğin, Coca Cola ABD´de mesai ücretlerinin yatmaması gibi nedenlerin yanında siyahi çalışanlarına ırk ayrımcılığı yaptığı gerekçeleriyle de milyonlarca dolar tazminat ödedi.Şirketin Hindistan, El Salvador gibi ülkelerde çocuk işçi çalıştırma açısından da sicili bayağı kabarık. Türkiye´de ise 2005 yılında sendika üyesi oldukları için işten atılan 110 işçinin günler süren direnişleri ve çevik kuvvetin coplu, biber gazlı, darplı müdahalesi ile anılan Coca Cola, çevreye verdiği zararlarla da sıkça haberlere konu oldu. Kolalı içeceklerin 1 litresi için 2.5 litre (kimi fabrikalardaki özel tekniklerle 1.54 litre) su kullanan kola şirketleri, doğal su kaynakları için en az HES´ler kadar tehlikeli görünüyor. Bunun yanında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2013´ün ilk yarısına ait Gıda ve İçecek Sektörü Raporu´nda sektördeki emek sömürüsü, sağlık ve çevre sorunları, denetimsizlik, etiketleme açığı gibi konulara değinmiyor; raporun ağırlığını küresel yatırımcılara sunulan kârlı yatırım fırsatları, helal gıdanın önemi ve doğuracağı harika fırsatlar, Türkiye´nin tarım ve gıda alanında öncülük potansiyeli gibi konulara yapılan vurgular oluşturuyor. Bir yanda tüm dünyada 870 milyon insanın yetersiz beslenmesi, beş yaş altı çocuk ölümlerinin % 4 5´inin yetersiz beslenme nedenli olması ile gıda sektörünün gittikçe devasa bir boyuta ulaşması arasında ciddi bir çelişki var. Ana ekseni insan yerine kâr olan gıda politikalan ile dünyadaki açlık, yetersiz beslenme, gıda güvenliği gibi temel sorunlar çözülecek gibi görünmüyor. İnsanın varolabilmesi için şart olan tüm gereksinim ve haklar için geçerli olduğu gibi, gıda ile ilgili sorunların da çözümü ancak sosyalizmde gibi görünüyor.
30.07.2013
KOKMUŞ ETLERİ HALKA YEDİRECEKLERDİ
İstanbul, Bayrampaşa´da bir et depolama tesisinde çürümüş etleri gören ekipler şoke oldu. Depo sahibi Kendi çocuklanma yediriyorum diyerek kendini savundu…
09.06.2013
MÜCADELE EDEN GENÇLER VE SESSİZ TÜRK-İŞ
Türkiye tarihinin en kitlesel demokrasi ve özgürlük mücadelesini yaşıyoruz. Meydanları dolduranlar kim? Türkiye´nin yaklaşık yüzde 70´i ücretli. Meydanları dolduranların çok büyük çoğunluğu da ücretlilerin çocukları ve ücretliler. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ana kitlesi kent emekçileri. Peki, işçilerimizi, memurlarımızı, sözleşmeli personelimizi, geçici personelimizi temsil eden örgütler bu mücadelede yer alıyor mu?
04.06.2013
GEZİ DİRENİŞİ: NE OLDU? NEDEN OLDU? NE OLACAK?
Soruyorlar:?
Üç ağaç için mi?
?Başlangıçta evet. Üç ağaç içindi. Ama artık üç fidan için, bütün fidanlar için… Gaz ile boğmaya çalıştığınız fidan gibi kız ve oğlan çocukları için artık. Ben dedim öyle olacak kibriniz için. İnsanları gerizekalı yerine koyduğunuz, çocuk muamelesi yaptığınız için.
15.05.2013
ANNELİĞE CEZA
Çalışan kadınlara en az üç çocuk yapma karşılığında veriiecek teşviklerle ilgili tartışmalar sürüyor.
09.05.2013
1 AY ÇALIŞ 1 HAFTA YAŞA
EŞİ çalışmayan, iki çocuklu asgari ücretli bir işçi ailesinin aç kalmadan yaşaması mümkün değil. DİSKAR´ın raporuna göre asgari ücretlinin ailesi 811 TL ücret ile başka bir harcama yapmadan ancak 22 gün sağlıklı beslenebiliyor.
07.05.2013
İŞÇİ ANALARI ANA DEĞİL Mİ?
Soruyorum: Sadece geçen yıl ölen ON BİR BİN İŞÇİNİN ANASI ANA, BACISI BACI, ÇOCUĞU ÇOCUK, KARDEŞİ KARDEŞ, EŞİ EŞ… DEĞİL Mi? Şöyle sık sık imza toplayan aydınlarımız, yazarlarımız, şarkıcılarımız… BİR DE ŞU 11.000 İŞÇİNİN ANASINA, BACISINA SAHİP ÇIKSANIZ…
02.05.2013
GAZLI FAŞİZM
Hükümetin talimatına uyan polis, emekçilere bayramlarını zehir etti. Hastane, ambulans ve binaların içlerine bomba atarak çocuk-yaşlı-hasta demeden yurttaşları gaza boğdular
30.04.2013
1 MAYIS MEYDANINDA ONLAR DA OLACAK…
Eğer gözünüzdeki bağı biraz gevşetirseniz bu yıl 1 Mayıs alanında gözünüze görünmeyen kalabalıkları seçerdiniz…
Çünkü günde 39 dolara haftada 84 saat gece gündüz kapanmayan atölyelerde çoluk-çocuk çalışan 350 kişinin cesetlerinin hâlâ çıkarıldığı Bangladeş´le rekabete girişen Türkiye´nin ölü işçileri de 1 Mayıs´a katılıyordu.