PARTİ KURMA TARTIŞMALARI YOĞUNLAŞIYOR (1992-1994)
20 Ekim 1991 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerinden sonra Türkiye’de koalisyonlar dönemi başladı. Seçimler sonrasında DYP ve SHP’nin işbirliğiyle VII. Demirel Hükümeti kuruldu. 21.11.1991 – 25.06.1993 döneminde Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki hükümet görev yaptı.
TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ
Bu süreçte Bahar Eylemleri’nin Türk-İş’e yansıması da yaşanıyordu. 1987 yılından 1990 yılının başlarına kadarki dönemde, Türk-İş’e bağlı sendikaların yönetimlerinde olağanüstü boyutta bir değişiklik yaşandı. Türk-İş’e bağlı sendikaların 1987 yılındaki 711 şubesinin 338’inin (% 48) şube başkanları 1990 yılı başında değişti. 1987 yılında Türk-İş’e bağlı sendikaların toplam 750 şubesi vardı. Bu şubelerin 30’u 1990 yılına kadar kapatıldı. 9 şubenin ise 1987 yılında başkanı yoktu. Kalan 711 şubenin 338’inin başkanı üç yıl içinde değişti.
Cumhuriyet Gazetesi, 11 Şubat 1992 (Arı: ANAP; At: DYP; Ok: SHP)
1987 yılından 1990 yılına kadar, Türk-İş’e bağlı 32 sendikanın 15’inin genel başkanı değişti. Genel başkanların da dahil olduğu yönetim kurullarında da çok büyük değişiklikler yaşandı. 32 sendikada 196 genel merkez yönetim kurulu üyesinin 97’si (% 49) değiştirildi. Bu dönemde Tarım-İş, Genel Maden-İş, BASS, Kristal-İş, Demiryol-İş, Hava-İş, Haber-İş, Toleyis, TGS, Türkiye Maden-İş, Petrol-İş, Selüloz-İş, Tümtis, Likat-İş, Belediye-İş sendikalarının genel başkanları değişti. (Yıldırım Koç, İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketinin Güncel Sorunları, Ataol Yay., İstanbul, 1991, s.124-130)
Bahar Eylemleri dalgası ve ardından sendika şube ve genel merkez yönetimlerinde yaşanan büyük değişme, Türk-İş’in 7-13 Aralık 1992 günleri toplanan 16. Genel Kurulu’na da yansıdı. Şevket Yılmaz’ın ekibi seçimleri kaybetti. Bayram Meral’in genel başkanlığındaki ekip (Genel Sekreter Şemsi Denizer, Genel Mali Sekreter Enver Toçoğlu, Genel Eğitim Sekreteri Salih Kılıç, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Sabri Özdeş) yönetime geldi.
1992 yılında Kasım ayı sonlarında Zonguldak belediye işçilerinin eylemlerinde taşınan “Arı: Soktu; At: Tepti; Ok: Battı, İşçiler İktidara” pankartı, bu yaşananları gayet güzel özetlemekteydi. (Cumhuriyet, 1.12.1992; Arı: ANAP; At: DYP; Ok: SHP)
1992 yılında parti tartışmaları yoğunlaştı. Bu tartışmalarda özellikle Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek’in özel bir yeri vardı. Mustafa Özbek, 1992 yılı Kasım ayı sonlarında kendisiyle yapılan bir görüşmede bu konudaki tavrını çok açık ve net olarak belirtiyordu:
“İşçi Partisi önerisinde ne ölçüde ciddisiniz?
“Özbek: Öneri bize ait. Türk-İş kongresi bunu değerlendirecektir. Çalışan kesimler son seçimlerde ANAP’a kırmızı kart gösterdi. Bu hükümetin uygulamaları da işçi kesimini memnun etmekten uzak. Ne yapalım yani, yeniden ANAP’a mı dönelim? Bence kendi partimizi kurmanın en sağlıklı çıkış yolu olduğunu görebilmeliyiz. Artık ideolojiler dönemi sona erdi. Serbest piyasa ekonomisini herkes savunuyor. Daha önce yaşanan İşçi Partisi deneyimi ideolojik angajmanlar yüzünden başarıya ulaşamadı… Yapılacak şey, partinin ilkelerinden çalışandan yana sosyal politikaların konmasıdır.” (Tempo, 2.12.1992)
Türkiye Yol-İş Sendikası Genel Başkanı Bayram Meral de, 16 Kasım 1992 günü yaptığı bir konuşmada şunları söylüyordu:
“Siyasal alandaki gücümüzü ve Koalisyon Hükümeti üzerindeki demokratik etkimizi artırmazsak, önümüzdeki dönemde Sendikacılık Hareketi olarak büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız.
“Bizim hiçbir siyasal partiye verilmiş senedimiz yoktur. Siyasal partiler karşısında bağımsızız. İşçi sınıfı olarak, siyasal partiler arasında savrulmak yerine, işçilerin birbirine siyasal alanda da sahip çıkması ve birlikte tavır koyması alışkanlığını geliştirmek zorundayız.” (Meral, B., Güncel Sorunlarıyla Sendikal Hareket – 2, T.Yol-İş Yay., Ankara, 1993, s.37)
Bu tartışmalar sonucunda Türk-İş’in Aralık 1992 genel kurulunda parti konusu gündeme geldi. Genel Kurulda Türk Metal ve Çimse-İş adına yapılan konuşmalarda, işçi sınıfı partisinin kurulması gerektiği açıkça ifade edildi. Yol-İş adına Genel Sekreter Tevfik Özçelik de konuşmasında şunları söyledi: “Demokratik biçimde belirlenmek koşuluyla, gerektiğinde bağımsız adayları ve siyasi partileri destekleyecek, işçi sınıfının doğrudan ve örgütlü temsilcilerinin Parlamento’da bulunması için çaba gösterecek bir Türk-İş istiyoruz.”
Türk-İş’in Aralık 1992 genel kurulunda bu konuda bir karar da alındı. Sendikacılık hareketinin karşı karşıya bulunduğu yeni sorunlar ve görevler sıralandıktan sonra şöyle denildi:
“Bu yeni saldırıyı, toplu sözleşmecilikle sınırlı bir sendikacılık anlayışı ile durdurabilmek mümkün değildir. (…) Yukarıda ifade edilen sorunların çözümü ve taleplerin yerine getirilmesi, toplu sözleşmelerle sınırlı bir sendikacılık anlayışının aşılmasını, sendikacılık hareketinin siyasal alandaki bağımsız gücünün güçlendirilmesini, hissettirilmesini ve gerektiğinde demokratik biçimde alınan kararlar doğrultusunda kullanılmasını (…) gerektirmektedir.”
Koalisyon Hükümetinden rahatsızlıklar arttıkça, yeni bir partinin kurulması tartışmaları yoğunlaşmaya başladı. Türk-İş’in yeni genel başkanı Bayram Meral, Türk-İş tarafından İstanbul’da 1 Mayıs 1993 günü düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“12 Eylül’ün bu çağdışı düzenini toplu sözleşmelerle düzeltemeyiz.
“İşçi sınıfı olarak, Parlamento’daki doğrudan ve bağımsız gücümüzü ve etkinliğimizi artırmak zorundayız. (…)
“Bunların ve benzeri sorunların çözümü için, parlamento üzerindeki meşru ve demokratik etkimizi artırmak zorundayız. TÜRK-İŞ, önümüzdeki dönemde, bu alandaki ağırlığını çok daha fazla hissettirecektir. (…)
“Türkiye nüfusunun yarıya yakını ücretlidir.
“Birkaç yılda bir, birileri bizden oy ister.
“Oy verir, seçeriz.
“Daha sonra da, kendi seçtiğimiz insanın kapısının önünde sıraya girer, rica minnet iş yaptırmaya çalışırız.
“Seçmen olarak gücümüzü, sınıfımızın yararına gerektiği gibi kullanmayız.
“Ancak bugünün işçisi, 12 Eylül öncesinin işçisinden çok daha bilinçlidir.
“Geçmişin sağcısı-solcusu biçimindeki bölünmüşlüğün yerini, sınıf kardeşliği anlayışı almıştır.
“Bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar, ancak seçmenlik gücümüzle çözülebilir.
“Seçimlerden önce bize bol keseden yapılan vaatleri ancak seçmenlik gücümüzü bilinçli bir biçimde kullanırsak, yerine getirtebiliriz.
“TÜRK-İŞ, ücret sendikacılığını, toplu sözleşme sendikacılığını aşmıştır.
“İşçi sınıfı olarak, siyasal alandaki bağımsız gücümüzü geliştirmek ve etkili bir biçimde kullanmak durumundayız.
“Mevcut siyasi partiler, işçi sınıfının taleplerine kulaklarını tıkamayı sürdürür ve sermayedarların borusunu öttürmeye devam ederlerse, işçi sınıfı kendi siyasi partisini kuracaktır. Kuracağı partiye namusu gibi sahip çıkacaktır. Tabandan yükselen ses budur.
“Böyle bir siyasi parti, kısa sürede ya iktidar partisi, ya da ana muhalefet partisi olacaktır. Buna yürekten inanıyorum. (…)
“Fakat, bize verdiği sözleri hükümet koltuğuna oturduktan sonra unutanlar, bizi kandırdığını ve kandıracağını sananlar, hangi makama ve mevkiye giderlerse gitsinler, bu gökkubbe altında rahat edemezler. Onları rahat oturtmayız, çünkü işçi sınıfının onlardan çok alacağı vardır.
“Bu kişiler yarın hangi yüzle işçi sınıfının ve çalışanların karşısına çıkacak ve yeniden oy talebinde bulunacaktır?
“Bu kişiler bilsinler ki, işçi sınıfı dünün işçisi değildir. Artık işçileri hiçbir siyasi güç kendi politik çıkarlarına alet edemeyecektir.
“İşçi sınıfı kendi politik gücünü, halkının, ülkesinin ve kendisinin çıkarları doğrultusunda kullanacaktır.”
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü üzerine cumhurbaşkanlığına Süleyman Demirel’in seçilmesi üzerine başbakanlığa Tansu Çiller atandı ve Tansu Çiller 25.6.1993 – 6.3.1996 döneminde üç ayrı hükümet kurdu: I. Çiller Hükümeti (25.06.1993 – 05.10.1995; DYP ve SHP koalisyonu); II.Çiller Hükümeti (05.10.1995 – 30.10.1995; DYP ve CHP koalisyonu); III.Çiller Hükümeti (30.10.1995 – 06.03.1996; DYP ve CHP koalisyonu).
Türk-İş 1993 yılı Kasım ayından itibaren çeşitli illerde bölge işçi kurultayları düzenlemeye başladı.
Türk-İş Adana Bölgesi İşçi Kurultayı Bildirisi’nde (6 Kasım 1993) işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin siyasal alanındaki bağımsız gücüne gönderme yapılıyordu:
“TÜRK-İŞ Adana Bölgesi İşçi Kurultayı, Koalisyon Hükümeti’nin iki yıllık uygulamalarını tümüyle sermayeden yana görmektedir. Koalisyon Hükümeti, işçi sınıfımıza ve halkımıza verdiği vaatleri tutmamıştır. İşçi sınıfı ve sendikacılık hareketi, TÜRK-İŞ Genel Kurulunda alınan karar doğrultusunda, siyasal alandaki bağımsız gücünü geliştirmeli, hissettirmeli ve gerektiğinde demokratik biçimde alınan kararlarla, aktif olarak kullanmalıdır.”
Türk-İş’in bir siyasi parti kuracağı söylentileri 1993 yılı Aralık ayında iyice yoğunlaştı. 17 Aralık 1993 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan bir haber, kurulacağı belirtilen partinin adını bile açıklıyordu. ANKA kaynaklı haber şöyleydi:
“Türk-İş’in sorunların çözümünü ‘siyasal mücadelede’ gördüğü ve bunu gerçekleştirebilmek için ‘Demokratik İşçi Partisi’ adıyla bir parti kurmayı hedeflediği belirtildi. Türk-İş’in söz konusu partiyi 1995 yılında yapılacak olan Türk-İş Genel Merkez kongresinden sonra kurmayı ve yapılacak ilk genel seçimlere katılmayı planladığı kaydedildi.
“Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral’in Adana, Sivas ve İzmir işçi kurultaylarında dile getirdiği, ‘işçi sınıfı partisini kurmak zorundadır. Sorunlarımızın çözümü kurulacak bu partidedir’ içerikli sözleri, sendikalar arasında bir tartışma zemini yaratırken, Türk-İş’in, özellikle de Bayram Meral’in başkanı olduğu Yol-İş Sendikası’nın taban eğitimlerinde ‘Türk-İş’in kuracağı bir işçi partisi’ konusunun işlendiği bildirildi.
“Türk-İş yönetiminin partileşme konusunu şimdilik ‘sessizce’ tartıştığı, ancak bu tartışmalar sırasında da partileşme sürecine ilişkin bir program oluşturduğu ifade edildi. Edinilen bilgiye göre, Türk-İş programını 1994 yılında yapılacak yerel seçimlerin ardından gelecek bir erken genel seçime göre ayarladı.” (Cumhuriyet, 17.12.1993)
Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral 1993 yılı Aralık ayında Türk-İş’in siyasi parti kurması konusunda Anadolu Ajansı muhabirinin sorularını şöyle yanıtladı:
“Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, konfederasyon tarafından siyasi parti kurulması yönünde işçi tabanında büyük bir talep olduğunu, düzenledikleri ‘bölge işçi kurultayları’nda işçilerin bu isteklerini dile getirdikleri söyledi. İşçilerin ve çalışan kesimin sorunlarının gün geçtikçe arttığına dikkat çeken Türk-İş Genel Başkanı Meral, mevcut siyasi partilerin bu sorunlara eğilmediğini ve çözüm bulamadığını öne sürerek, ‘İşçinin sorunları ile ilgilenilmiyor, sorunlara çözüm getirilmiyor. Bu nedenle, tabanda çalışan kesimin kendi partisini kurma eğilimi ağırlık kazanıyor,’ diye konuştu.
“Türk-İş’in siyasi parti kurabilmesi için, öncelikle sendikalar üzerinde var olan siyaset yasağının kaldırılmasının zorunlu olduğunu anımsatan Bayram Meral, bu isteğin yaşama geçirilmesinin, başkanlar kurulunun bu isteği onaylaması ve genel kurulda bu yönde bir karar alınması ile mümkün olabileceğini bildirdi.
“Konfederasyona bağlı sendika başkanlarının çoğunun da Türk-İş’in siyasi parti kurması gerektiği görüşünde olduklarını vurgulayan Bayram Meral, kurulacak siyasi partiye Türk-İş’in yanı sıra DİSK ve Hak-İş konfederasyonları ile diğer demokratik kitle kuruluşlarının da destek vermesini isteyerek, ‘Türk-İş’in siyasi parti kurma isteği tabanda çok büyük destek buluyor. Bu isteğin gerçekleşmesi için sendikalara getirilen siyaset yasağının kaldırılmasını, Meclis’in bu sorunu çözmesini bekliyoruz,’ dedi.” (Sabah, 20.12.1993)
Türk-İş Genel Mali Sekreteri Enver Toçoğlu da siyasi parti kurulması konusunun düşünülmesi gerektiğini söylüyordu:
“Geçmişte parti üyesi bir işçi, sendikasında particilik yapar, işçi hareketini bölerdi. Günümüzde, siyasi görüş ayrılıkları, artık bir bölünme nedeni değil, bir zenginlik kaynağıdır. Bu anlayışla mevcut partileri, ortak çıkarlarımız doğrultusunda yönlendiremezsek, sendikalar üzerindeki siyaset yasağının kalkması sonrasında ve şube genel kurullarımızdan başlayarak demokratik biçimde alınacak kararlarla kendi partimizi kurmayı düşünebilmeli ve tartışmalıyız.” (Ortadoğu, 6.1.1994)
Türk-İş’in düzenlediği bölge kurultaylarında Türk-İş’in temel konulardaki talepleri yeniden formüle edildi. Kurultaylarda yapılan konuşmalar ışığında hazırlanan bildirgeler aracılığıyla bu talepler kamuoyuna duyuruldu. Örneğin, 31 Ocak 1994 günü açıklanan Trakya Bölgesi İşçi Kurultayı bildirisinde şöyle deniliyordu:
“Kurultayımız, TÜRK-İŞ’in diğer demokratik kuruluşlarla gelişen dayanışmasını desteklemekte ve bu adımları, Genel Kurulumuzda oybirliğiyle kabul edilen, toplu sözleşmecilikle sınırlı sendikacılık anlayışının aşılması olarak kabul etmektedir.
“Kurultayımız, sorunlarımızın çözümünün ağırlıkla siyasi alana kaydığına işaret ederek, mevcut siyasi partilerin son defa denenmesinin ardından, sendikaların siyasi partilerle ilişkileri konusundaki yasakların kaldırılması için yaygın bir mücadelenin geliştirilmesini ve tüm çalışanların ortak çıkarlarını koruyup geliştirecek bağımsız bir siyasi partinin yaratılması konusunun şube genel kurullarından başlayarak tartışılmasını talep etmektedir.”
Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, Zonguldak İşçi Kurultayı’ndaki (6 Şubat 1994) konuşmasında işçi sınıfının siyasi partiler karşısındaki tavrı konusunda daha açık konuştu:
“İşçi sınıfının üretimden gelen gücü, tüketici olarak gücü ve siyasi alandaki gücü vardır.
“Siyasi alandaki gücümüzü etkili bir biçimde kullanma fırsatı bugün bir defa daha elimize geçmiştir.
“Siyasi partilerin yöneticileri, bizim onlara oy vermekten başka çıkar yolumuzun olmadığı düşüncesindedir. ‘Bize kızsalar bile, eninde sonunda gelip bize mührü vuracaklar’ demektedirler.
“Bu defa eskisi gibi yapmayacağız.
“Koalisyon Hükümetini de, muhalefetteki siyasi partileri de, ücretli emek ile sermaye arasındaki ilişki açısından sorgulayacağız.
“Bize geçmişte verdikleri sözlerin hesabını soracağız. Daha sonra da, yetkili organlarımızda konuşu son bir defa görüşüp, karar vereceğiz.”
Türk-İş Zonguldak Bölgesi İşçi Kurultayı Bildirisi’nde (6 Şubat 1994) şu ifadeler yer aldı:
“Kurultayımız, tüm çalışanların karşı karşıya bulunduğu sorunların ancak toplu sözleşmecilikle sınırlı bir sendikacılık anlayışının aşılmasıyla çözüleceğine olan inancını ifade ederken, tüm çalışanların siyasal alandaki çıkarlarını koruma ve geliştirme mücadelesini sürdürecek bir siyasi parti kurulması konusunun Türk-İş içinde tartışılmasını ve önümüzdeki dönemde demokratik biçimde alınacak kararlara göre gereken adımların atılmasını talep eder.”
Bu tartışmalar sonucunda Türk-İş 27 Mart 1994 tarihinde gerçekleştirilecek yerel yönetim seçimleri öncesinde siyasi partilerden hesap sorulması istenen bir broşür yayımladı.