Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Soma iş cinayetinin 3. duruşmasına Soma Kömürleri AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve davanın “1 Numaralı sanığı” Can Gürkan’ın savunması damga vurdu. Bilirkişi heyetini madene girmeden rapor yazmakla suçlayan Gürkan, olayın neden meydana geldiğini hala bilmediğini dile getirerek tahliye ve beraat istedi.
Duruşmaya, aralarında Gürkan’ın da olduğu 8’i tutuklu sanığın yanı sıra, tutuksuz yargılanan 37 sanıktan 25’i katıldı. Salonda, diğer duruşmalara oranla boşluklar dikkat çekerken, jandarma yine sanıkların etrafında etten duvar ördü. Duruşmada ilk olarak iddianamenin “jandarma çemberinde” oturan sanıkların yüzüne okunması tamamladı. İddianame okunurken, madendeki çalışma koşulları bir kez daha gözler önüne serildi.
Maskeler eksikti
Sanıkların cezalandırılması istenirken madende tehlikeyi haber veren sensörlerin bulunmaması, havalandırma, tahliye, haberleşme gibi alanlardaki eksiklikler, hayat kurtarıcı maskelerin eski ve eksiklikliği, taşeron sisteminin yarattığı sancılar ve aşırı üretim zorlaması sonucu madende iş sağlığı ve güvenliğinin olmadığı vurgulandı. İddianame okunurken, nispeten sessiz kalan madenci yakınları, mahkeme başkanının ara verdiğini açıklamasıyla birlikte sanıklara “katiller” diye bağırdı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık ifadeleri alındı. Davanın 1 numaralı sanığı Soma Kömürleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, savunmasında bolca şirketini övdü. Ölenlere başsağlığı dileği madenci yakınlarının tepkisini çeken Gürkan, şunları söyledi:
“Bu kaza bizi çok yaraladı. Sicilimizde 3 kişinin öldüğü bir kaza bile yok. 301 eve ateş düştü ama bize de 301 ateş düştü. Bu konuda içten ve ciddiyiz. Babam emekliye ayrılana kadar 3 aile bireyimiz çalışmaktaydı. Sonra 2 kişi kaldı. Bu kazadan sonra bilirkişi raporunu bekledik. Geldikten sonra sanki 15-20 kişilik bir şirket gibi algılandığımızı hissettik. 6 tane maden ocağımızda 6 bin 700 kişi civarı işçi istihdam edilmektedir. Ramazan Doğru tarafından ocağımız yönetilmektedir. Kendisinin yaptığı atamalar doğrultusunda uzman maden mühendisleri ve birçok uzman çalışmaktadır. 25 yıllık maden mühendisi Akın Çelik de Eynez işletmemizin başındadır. Her birim kendi işini yapar, buna çok emek harcadık. Kazanın meydana geldiği işletmede 50 maden mühendisi, 70 teknisyen ve 400 çavuş ve başçavuş bulunmaktaydı. Ben en çok bu kazanın neden meydana geldiğini araştırmak istedim. Ancak tutukluyduk. Bilirkişi raporunu bekledik. Bilirkişinin iki kez gitmeden keşif yaptığını öğrendik. Hem bakanlık hem TBMM Komisyonu rapor tuttu. Ve bilirkişi raporuyla bu iki raporun uyuşmadığını gördük. Bu kaza bizi çok yaraladı”.
İddianamedeki tanık ifadeleri, madenci ailelerini gözyaşlarına boğdu. Kendilerini tutamayanlar yakınlarının yardımıyla dışarıya çıkabildi.
Bilerek tedbir almadılar
Madenci yakınlarını gözyaşlarına boğan, iddianamedeki bazı çarpıcı tanık ifadeleri şöyle:
* Maden işçisi Hüseyin Koç: Son 1 aydır S3 klasik ayakta sıcaklık çok aşırı idi. Devamlı da bu sıcaklığın sebebini soruyorduk. Kömür ısınması, motorların sıcaklığı, havanın da ısınmasına bağlıyorlardı. Biz de mecburen çalışmaya devam ediyorduk, İsmail Adalı, teknik müdür ve müdür yardımcısı olarak sürekli yer altını gezer. Sıcaklık arttığını fark etmesine rağmen bilerek gerekli tedbiri almamıştır. Amacı üretimi arttırmaktır.
* Maden işçisi Aşkın Akgül: Maden içerisinde özellikle S Panosunda sıcaklık çoktu. Daha işe başlamadan sırılsıklam terliyorduk. Bu durum özellikle son 1-2 ayda meydana geldi. Emniyetçilere söylediğimizde ölçüm yaptıklarını, oksijenin yeterli olduğunu söylüyorlardı. Sıcak kömür çıkıyordu. Bunu hatta emniyetçiler de görüyordu. Fakat herhangi bir tedbir alınmıyordu. Havalandırma yok derecede azdı. Daha önce İmbat şirketinde çalışmıştım. İmbat’ta havalandırma çok iyiydi. Madenin içerisi bu kadar sıcak olmuyordu. Fakat çalıştığımız bu maden çok sıcaktı. İnsanın içeri giresi bile gelmiyordu.
Davanın adalet savaşçısı kadınları!
Mahkeme salonunda kadınlar yine başrolde. Artık onlar köyündeki tarlasında çalışan, evlatlarına tencerede yemek kaynatan “ev hanımları” değil. Tepkileri de yalnızca sanıklara yönelik değil. Çünkü başlarına gelen onca şeyden sonra artık “düzenin” farkındalar. Yerine göre hiç korkmadan “Tayyip” diyorlar; Enerji Bakanı’nı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nı hedefe koyuyorlar. Soma’nın cesur kadınları, mücadeleleriyle giderek daha da büyüyor, hepsi birer “adalet savaşçısına” dönüşüyor.
Belki iş cinayeti, evlatlarını onlardan aldı ama “anneliği” onlardan söküp almalarına imkân mı var? İddianamede aktarılan çalışma koşulları, facianın oluş biçimiyle acıları yeniden tazeleniyor. Her biri madende için için yanan kömüre dönüşüyor. Hele madende biraz olsun soluklanmaya çalıştıkları için “tokatlandıkları” aktarılırken, salon hıçkırık sesleriyle yankılanıyor. Dudaklarından yalnızca “şerefsizler” sözcükleri dökülebiliyor. Cümlenin kalanını gözyaşları tamamlıyor.
Şirketin “genç patronu” Can Gürkan sanık sandalyesinden ayağa kalktığında, salonda çıt çıkmıyor. Ölen madencilere “rahmet”, yakınlarına “başsağlığı” dileklerini kabul etmiyor kadınlar. Ne onun, ne de Genel Müdür Ramazan Doğru’nun. Mahkeme başkanının frenlemesi nedeniyle öfkesini boşaltamayanlar, kendini dışarı atıyor.
Reklam arası
Gürkan, televizyonda bir ekonomi programına çıkmış gibi. Şirketini öyle ballandıra ballandıra anlatıyor ki, savunması “mahkemeye reklam arası verilmiş” hissi uyandırıyor. Şirketin daha çok “finans” işleriyle uğraştığını, çalışanlarının kendisinden her istediğini de yerine getirdiğini savunuyor.
“Adaletin yerini bulacağına inancımız tam” derken yargılamanın “yüksek mevkilere” uzanacağını mı düşünüyor, yoksak kendi paçasını kurtarmayı mı bilinmez, ama madenci yakınları, onun dileğine yanıtı hep bir ağızdan veriyor:
“İnşallah!”
Reklamlar, “kariyer dünyası” ile devam ediyor. Genel Müdür Doğru, güzel bir kariyeri olduğunu, ancak 13 Mayıs’ta kariyerinin yerle bir olduğunu anlatıyor. Faciada maden mühendislerininin de öldüğünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “fıtrat” benzetmesiyle yapıyor. Salon çıkışında madenci yakını kadınların gözleri soru dolu bakıyor: “Bu sistemin fıtratında adalet var mı?”