PİDEFLASYON YÜZDE 80
Ramazan, enflasyon ortamında Ramazan’a dönüşüyor. Zira iftar sofrası bazı zamların gerekçesi olabiliyor, fiyat artışları için bahane haline gelebiliyor.
Bu defa da öyle oldu. Henüz ilk teravih kılınmadan zamlar yağmaya başladı. Pide, Ramazan’ın zam habercisi olarak müjdeyi(!) verdi bile.
Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, İstanbul ve Ankara’da Ramazan pidesinin 250 gramı 15 liradan, 300 gramı 18 liradan satılacağını duyurdu. Ankara, Antalya’da 250 gram15 TL, İzmir’de 300 gram 18 TL, İstanbul’un ilçelerinde 250 gram 15 TL ve 330 gram 20 TL, 500 gram 30 TL…
SİMİTE SEÇİM SANDIĞI FRENİ
2023’te 300 gramlık pide 10 liraydı. İstanbul’da 2022’de 330 gram pidenin fiyatı 6 TL idi. 2021’de ise 365 gram pidenin fiyatı 4 TL olarak açıklanmıştı. Halil İbrahim Balcı, Balcı; “Geçen yıl un 380 liraydı, şimdi 800 lira oldu. Bu %100 zam demek.” Pide işçiliği; %125 artışla 360 liradan 810 liraya çıkmış.
Peki ya simit? Pide zamlanır da simit geride kalır mı? Aslında pideden önce zamlanmıştı. Ankara Simitçiler Odası, artan susam, un, enerji, maya, işçilik gerekçesiyle önce %20, ardından %35 zam yapmış ve fiyatı 15 lira açıklamıştı. Fakat seçim hatırına “bekleyin” dendi ve fiyat 12,5 liraya indirildi.
İKİ SORU İKİ CEVAP / Ramazan’a dair…
-Ramazan neden gıda fiyatlarını tırmandırıyor? Öncelikle maliyetlerdeki tırmanma söz konusu. Ayrıca ramazanda artan talep, zam bahanesi olabiliyor. Bazıları, enflasyonla gelen maliyet külfetini, anında etiketlere yansıtmakla kalmıyor, sürümü fazla olan mallarda “ilave enflasyon koruması” getiriyorlar. Pide, her ne kadar ramazan zamlarının sembolü olsa da sebze meyve ve bakliyat, bu aya özgü arttırılmış etiketlere bürünüyor.
-Denetimler işe yarıyor mu? Aslında yaramıyor. Genelde hükümet, fiyat artışlarını üreticinin “keyfi zamlarına(!)” ya da marketlerin “kâr hırsına” bağlasa da sorun, tüketici enflasyonu olan %65’in de üzerine çıkaran, gelecek güvensizliğinde… Herkes “sattığımı yerine koyamam” yaklaşımıyla etiketleri anında değiştirebiliyor. Olan enflasyon külfetini bir başkasına yansıtma imkânı olmayan sabit gelirliye, fukaraya oluyor.
Not: FİYATLANDIRMADA DAVRANIŞ BOZUKLUĞU MU DEDİNİZ?
İktisat jargonu ile ifadesi bu… Ama bana göre düpedüz ahlaksızlık ve enflasyonun çürüttüğü iş ahlakının dilimize kazandırdığı sözde bilimsel ifade… Herkes biliyor bunun ahlaksızlık olduğunu fakat “fiyatlandırmada davranış bozukluğu” ifadesiyle sevimli(!), tahammül edilebilir, katlanılabilir kılıyor.
Pidedeki maliyetlerden yola çıktığımızda fırıncılar “enflasyonun çözümünü, fiyatlarımızı baskılayarak bize kilitlemeyin” diyor. Simitçiler de… Hatta bu söylemi, et, süt, yumurta, bakliyat, sebze, meyve üreticilerine dek her sektörde duyabiliyoruz. Ancak enflasyonun en büyük yıkımı da burada başlıyor.
Biliyoruz ki enflasyon, hezimetle bitmiş bir meydan savaşından daha fazla yıkım getiriyor topluma… Herkes ve her kesim, enflasyon külfetini bir diğerine yıkmaya çalışıyor. Görünürde her birimiz mücadeleyi desteklesek de gerçek tutumumuz şudur; “enflasyonu çöz ama beni bu işe bulaştırma…” Adına “maliyet enflasyonu, skimplasyon, shiringflasyon, greedfalasyon, kamuflasyon, multiflasyon, pideflasyon” desek de çıplak gerçek ne yazık ki gelip toplumsal ahlaksızlığa dayanıyor. Zaten bireyleri bencilleşmiş ulusların enflasyonu başlarına bela ettikleri, tarihin bildik öykülerinden değil midir?