POLONEZ İŞÇİLERİ İSTANBUL VALİLİĞİ ÖNÜNDE SESLENDİ: DERDİMİZ ÇÖZÜLMEZSE SONRAKİ DURAK ANKARA
Vali Gül ile görüşemeyen işçiler Vali Yardımcısı ile görüştü. Yabancı sermayeli Polonez Gıda sendikayı tanıyana dek mücadele edeceklerini vurgulayan işçiler, ‘Sorunumuz çözülmezse, yine geleceğiz’ dedi.
İstanbul Çatalca’da kurulu Ürdün sermayeli Polonez Gıda’nın üretim fabrikasında çalışırken sendikal nedenle işten çıkarılan 135 işçi, dün İstanbul Valiliği önünden ses yükseltti. Tekgıda-İş Sendikası’na üye olduktan sonra bir mesajla hırsızlık iftirası atılarak işten çıkarılan işçiler, 23 gündür fabrika önündeki direniş alanında mücadelesini sürdürüyor. İşçiler, fabrika önündeki direnişini dün İstanbul Valiliği önüne taşıdı.
Tekgıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu ve beraberindeki işçi heyeti, İstanbul Valisi Davut Gül’ün şehir dışında olması nedeniyle Vali Yardımcısı ile görüştü. Görüşmenin ardından basın açıklaması yapan Durdu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına inanarak, kendi ülkemizde derdimizi Vali’ye anlatamıyorsak Ürdünlü şirkete nasıl anlatacağız? İstanbul Valimizin, Ürdünlü şirketle konuşarak derdimizi çözeceğine inancımızı koruyoruz. Bir çözüm bulamazsak tekrar buraya geleceğiz.” mesajı verdi. Valiliğin bir müddet süre istediğini söyleyen Durdu, sorunlarına çözüm bulunamazsa bir sonraki duraklarının Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önü olacağını söyledi.
ŞİRKETİN KANUNSUZLUKLARINI SIRALADI
Polonez iş yerinin yüzde 77’sinin Ürdünlülere yüzde 23’ünün de Türklere ait olduğunu hatırlatan Yunus Durdu, şunları söyledi:
“Burada çalışan işçilerin hepsi 15-20 yıllık işçi ve asgari ücrete çalışıyor. Asgari ücretten vergi alınamayacağı Resmi Gazete’de yayınlanmasına rağmen bu Ürdünlü firma işçilerin asgari ücretlerinden vergi keserek asgari ücret altında ücret ödüyor. İşçi arkadaşlarım bordrolarını sorunca, onlara ‘Gidin devletinize söyleyin, biz değil devlet kesiyor.’ diyorlar.
YİNE YETKİ OYUNU!
“Biz devletimizin yasalarına güvenerek 354 kişinin çalıştığı bu iş yerinde sendikaya üye olduk. Yasanın istediği çoğunluğu yakaladık. Biz pazartesi günü yetkiye başvuracağımız sırada, hafta sonu Çalışma Bakanlığının kayıt sistemi kapalı olmasına rağmen gece yarısı Bakanlığın kayıtlarına girilerek 174 işçi girişi yapılmış ve biz bu yüzden yetkiye müracaat edemedik.
ÜRDÜNLÜ ŞİRKET MAKAMI TANIMADI
“Buraya gelmeden önce Çatalca Kaymakamlığı’na gittik, barışçıl gösterilerimizi yaptık ama derdimizi kime anlatacağız! Kaymakam bize söz verdi, ‘3-4 gün müsaade edin, ben görüşeceğim iş yeriyle.’ dedi. Tüm taraflar Kaymakamlığa gelmesine rağmen Ürdünlü firmanın yetkilileri devletimizin makamını tanımadıklarını söyledi! Biz işçiler olarak işimizin çözülemeyeceğini anladığımız için İstanbul Valiliğine derdimizi anlatmaya geldik.
‘ÜZÜM YEMEK İSTİYORUZ’
“Biz 20 yıldır bu fabrikada çalışırken işten atıldık. Bizim yerimize şimdi Ürdünlü, Pakistanlı, Suriyeli kaçak ve gündelikçi işçiler çalışıyor. Türkiye’deki 85 milyon insanın sağlığı tehlikede olduğu için biz İstanbul Valimize derdimizi anlatmaya geldik. Kendisi burada olmadığı için Vali Yardımcımızla görüştük, derdimizi anlattık: Biz üzüm yemek istiyoruz, derdimiz bağcıyı dövmek değil. Bu fabrikada işçiler anayasanın verdiği hakkı kullandığı için bir gecede bir mesajla işten atıldılar. Hem de hırsızlık ve yüz kızartıcı nedenlerle!
‘İNANCIMIZI KORUYORUZ’
“Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına inanarak, kendi ülkemizde derdimizi Vali’ye anlatamıyorsak Ürdünlü şirkete nasıl anlatacağız? İstanbul Valimizin, Ürdünlü şirketle konuşarak derdimizi çözeceğine inancımızı koruyoruz. Bir çözüm bulamazsak tekrar buraya geleceğiz.”
‘Benim çocuğum da polis!’
Tekgıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu ve beraberindeki heyet, Valilik’te yaptığı görüşmenin ardından işçilerin yanına geldiğinde emniyet güçleri işçileri Valilik önünden güneşli alana doğru gitmelerini istedi. İşçiler ise açıklama yapılana dek bulundukları yerden ayrılmayı reddetti. Durdu, konuşmasının sonunda emniyet güçlerine şu mesajı verdi:
“Bazen emniyet güçlerimizle karşı karşıya geliyoruz. Biz bu ülkenin insanlarıyız. Benim bir çocuğum da polis. Kendi çocuğum. Ben kendi çocuğuma karşı yasaları çiğneyemem. Çünkü hepimiz bu ülkenin vatandaşlarıyız, yabancıları değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin bize verdiği kanunlar ne emrediyorsa onu kullanmaktan yanayız.”