SATINALMA GÜCÜNE DAYANAN MİLLİ GELİR
Bakanlar Kurulu’nun 2011 programında, 2010 yılı için kişi başına gayrisafi milli hasıla (GSMH) tahmininin 2.354 USD (ABD Doları) arttırılarak 15.392 USD’ye yükseltilmesi, tartışmalara, “Bir gecede bir kalem darbesi, bir kalem oynatması ile zengin olduk” gibi yorum ve eleştirilere yol açtı.
Milli gelir tahminleri cari fiyatlarla, sabit fiyatlarla ve paranın satınalma gücüne göre yapılmaktadır. Bu köşede de yinelendiği gibi milli gelir, daha doğru bir deyişle gayrisafi milli hasıla (GSMH) tahminleri bazı varsayımlara, katsayılara dayanmakta, rakamların bir muhasebe kesinliği bulunmamaktadır. Kaldı ki günümüzde bir muhasebe kesinliğinden de söz etmek mümkün değildir. İçinde bulunulan dönemde cari fiyatlarla yapılan tahminler, daha sonra önceki döneme kıyasla fiyat değişmelerine göre, bir düzeltme katsayısı ile GSMH deflatörü ile sabit fiyatlara çevrilerek, büyüme ya da değişim hızı hesaplanmaktadır. Düzeltme katsayısı, GSMH deflatörü de salt kesinlik taşımamaktadır. Verilecek katsayılara göre farklı düzeltme katsayıları hesaplanabilmektedir. Yerel ya da ulusal para üzerinden yapılan GSMH tahminlerinin yabancı para birimine (USD veya EURO- Avro) çevrilmesi de sorunlar yaratmaktadır. Çevirme hangi kur üzerinden yapılacaktır? Yıllık ortalama kur ölçü olarak kabul edilse dahi, ortalama hesaplanmasında da farklı uygulamalar, yaklaşımlar söz konusudur. Kaldı ki, çevirdiğiniz yabancı para da sabit bir ölçü değildir. Yabancı para birimlerinin değerleri, çapraz kurlar da sürekli değişmektedir.
GSMH tahminleri, cari fiyatla, sabit fiyatla ve ölçü olarak kabul edilen yabancı para birimi (örneğin USD) ile ifade edildikten, açıklandıktan sonra; niçin bir de paranın satınalma gücüne göre düzeltilmekte, satınalma gücü paritesine göre ayrı bir GSMH serisi düzenlenmektedir? Açıklamaya çalışayım.
Ekonomide Tek Fiyat Kanunu’na (Law of one Price) göre, benzer mal ve hizmetlerin fiyatlarının tüm piyasalarda aynı olması gerekir. Özellikle dış ticarete konu olan malların fiyatları, ölçü olarak alınan para birimi cinsinden tüm piyasalarda aynı olacaktır. Tek fiyat kanununa dayanarak, öncülüğünü İsveçli ekonomist Gustav Cassel’in yaptığı satınalma gücü parite (purchasing power parity – ppp) kuramına göre, bir para biriminin tüm piyasalarda satın alabileceği mal ve/veya hizmet miktarı eşit olacaktır. Daha açık bir deyişle, 1 ABD Doları (USD), ABD’de ne miktar mal veya hizmet alabiliyorsa, Türkiye’de de aynı, eşit miktarda mal ve hizmet alacaktır. Ülkeler arasında fiyat değişim oranları, enflasyon hızları ise farklıdır. Satınalma gücü parite kuramı, döviz kuru ile fiyat değişim hızları arasında bağlantı kurar. Buna göre uluslararası piyasalarda mal ve hizmet fiyatları dalgalanmalarında eşitliği, döviz kurlarındaki değişim sağlar. Bu kurama göre, döviz kurundaki değişim oranı, ülkelerin fiyat değişim farkını yansıtmalı, fiyat değişim oranına eşit olmalıdır.
Ancak uygulamada, Tek Fiyat Kanunu’nun ve Satınalma Gücü Parite kuramının dayandığı varsayımlar geçerli değildir. Bir kez üretilen tüm mal ve hizmetler dış ticarete konu olmamaktadır. Kaldı ki tüm piyasalarda mal ve hizmetlerin fiyatları da eşit değildir, fiyat farklılıkları vardır. Ayrıca döviz kurlarındaki değişim oranı da ülkeler arasında fiyat değişim farklılıklarını yansıtmamaktadır. Bu nedenle 1 USD’nin ABD pazarlarında alabileceği mal ve hizmet miktarı, Türkiye’de alabileceği mal ve hizmet miktarından farklı, daha az olabilmektedir. Özellikle uluslararası karşılaştırmalar yapılırken, para birimlerinin çeşitli pazarlardaki satınalma gücündeki bu farklılığın da hesaplara yansıtılması gerekir. Bu nedenle GSMH tahmini, paraların satınalma gücündeki farklılığı da dikkate alarak satınalma gücü paritesine göre de açıklanmaktadır. GSMH, paranın satınalma gücü ifade edilirken, yine katsayılara dayanılmaktadır.
Tüm bu sıkıcı gelecek açıklamalar, GSMH rakamlarının varsayımlara, katsayılara dayanan tahminden ibaret olduğunu; salt kesinlik taşımadığını ortaya koymak içindir. GSMH, sabit fiyatla, yabancı para birimine çevrilirken, hele hele paranın satınalma gücüne göre ifade edilirken, nesnellikten daha da uzaklaşılmakta, GSMH rakamları, kaba tahminlere dönüşmektedir.
Şu soru sorulabilir; peki, bu tahmini rakamlara dayanarak, niçin yorum ve değerlendirmeler yapılmaktadır? Rakamlar salt, kesin doğru olmasalar bile, rakamlar üretilirken, aynı hatalar sistemik olarak yineliyorsa, aynı sistemik hatalar yapılıyorsa; rakamlar yine de gelişmenin yönünü gösterir. Eğer varsayımlar, katsayılar değiştiriliyor, karşılaştırma tutarlılığı bozuluyor, sistematik olmayan yeni yeni hatalar ekleniyorsa, bu durumda rakamların karşılaştırılması tümüyle anlamını yitirir. Dönemler itibarıyla karşılaştırma tutarlılığı bozuluyorsa, yöntem, varsayım, katsayı değiştirilmesinin tahminler, rakamlar üzerinde etkisi ayrıca hesaplanarak açıklanmalıdır.
İktisat, muhasebe, istatistik bilgisi, açıklanan rakamlara kuşku ile yaklaşılmasını gerektirir. Yöntem değerleme ölçüleri varsayım, kullanılan katsayılar, sistemik hatalar ve bağlamdaki değişiklikler bilinmeden sağlıklı bir değerlendirme ve çözümleme yapmak olanağı da yoktur.
CUMHURİYET – ÖZTİN AKGÜÇ