SENDİKACILIĞIMIZ FRANSIZ İHTİLALİ GİBİ
1789-1799 yılları arasında yaşanan Fransız İhtilâli insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu ayaklanma ile karanlık bir çağ sonlandınlıp aydınlık bir çağın kapısı aralanmıştır.
1789-1799 yılları arasında yaşanan Fransız İhtilâli insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu ayaklanma ile karanlık bir çağ sonlandınlıp aydınlık bir çağın kapısı aralanmıştır. Fransız devrimi monarşiyi yıkıp yerine temel insan haklarına dayalı, bigiye ve bilime öncelik tanıyan radikal bir sosyal değişim yaratmıştır. İhtilâlin amaçları ve uygulaması konusunda görüş ayrılığına düşüldüğünde ihtilâlin etkili yönetimi ihtilâlin Danton, Robespiene gibi öncülerini giyotine göndermekten çekinmemiştir. Başka bir deyişle yeni bir çağ açan Fransız İhtilâli gün gelmiş amaçların ters düştüğüne inandığı kendi evlatlarını bile öldürmekte tereddüt etmemişdir.
SENDİKACILIĞIMIZ NEREYE GİDİYOR?
Ülkemizde 1963 yılında 273274 sayılı yasalarla başlatılan sendikacılık hareketimiz de tıpkı Fransız İhtilâli gibi bir dönemi sonlandırıp, emeğin korunması gibi temel bir insan hakkı uygulanmasında yeni bir dönemi başlatmış ve ülkemizde Ecevit’in çok önemli katkıları ile emeğin en yüce değer olduğu inancı topluma mâl edilmeye çalışılmıştır. İşçinin işveren karşısında kul değil insan gibi muamele görmesi ve toplumun en önemli katmanı olarak saygı duyulması istenmiştir. Amaç sayısal olarak demokrasinin de temel dayanaklarından biri olacak emekçilerden, onlan eylem içinde bileyerek, bilinçlendirerek bir sınıf yaratmaktı. Bu sınıfın elbette önderlere ihtiyacı olacaktı. Önder atama ile gelmez. Eylem içinden olgunlaşarak, pişerek gelir. Önder olmak için bilgi, deneyim ve körük gibi bir yüreğe ihtiyaç vardır. Kolay yetişmeyen önderi kolay da harcamamak gerekir. Gerçek bir işçi hareketi önderlerini kurda kuşa teslim etmez, san öküzü işçi sınıfının gücünü sömürmek isteyenlere kurban olarak vermez, veremez çünkü işçi sınıfı ancak bilgili, bilinçli, yürekli işçi önderleri ile sömürüye karşı mücadelesini verebilir.
SENDİKACILIĞIMIZ HAS EVLATLARINI YİYOR
Örgütlü işçi gücü demokrasinin gücü ve varlığı için çok önemlidir. Siyasal iktidarlar bu gücü ellerinde tutmak ve işçinin kendisine karşı durmasını önlemek isterler. Bu nedenle sendikaların kendilerine kulluk edecek insanlar tarafından yönetilmesine özen gösterirler. Demokrat Parti, Adalet Partisi ve sonraki tüm iktidar partileri bunu yapmıştır ve bunun ilk örneği 1965 yılında TEKSİF Sendikaa’nda yaşanmıştır. Yaşamını sendika özgürlüğüne adamış Bahir Ersoy’un Adalet Parüsi’ne teslim olmayan tutumundan rahatsız olan A.P hükümeti her türlü baskıyı uygulayarak bu bilge sendika önderinin yerine domuzuna A.P’li olan sağcı Bursa Şubesi Başkanı Şevket Yılmazı getirmeyi becermiştir. Bunu arkası sonraki yıllarda çorap söküğü gibi gelmiş ve biat eden sendika başkanlan yansı başlamıştır. Sendikalar yürekli, deneyimli ve siyasete teslim olmayan ama siyaseti teslim almak isteyen sendika başkanlannı çok kolay yemeye başlamışlardır, tıpkı Franız İhtilâli’nde olduğu gibi. Bunun son örnekleri Hava-İş’in Başkanı Atila Ayçin ve Petrol-İş’in Başkanı Mustafa Öztaşkın olaylannda yaşanmıştır. Hükümetin istemediği değerli sendika başkanları yok edilerek ülkemizin AKP’nin yok etmek istediği özgür sendikalar mezarlığına dönüşmesine katkı verilmektedir.
TEKGIDA-İŞ VE BAŞKANI SENDİKACILIĞIMIZIN ONURUDUR
Bugün Tekgıda-İş Sendikası’nın kongresi var. Bu sendika özelleştirmelerle önemli üye kaybına uğramış ama sendikacılığımızın günümüzdeki en inançlı ve yürekli önderi olan Mustafa Türkel’in ve ona inanmış üyelerin varlığı ile sendikacılığımıza model olacak örnek bir sendikadır. Sayın Türkel AKP’nin sendikayı esir alma girişimine karşı basan ile direnmiş ve Tekgıda-İş üyeleri sarı ineği AKP’nin kurtlanna teslim etmeyerek çok onurlu bir davranış sergilemişlerdir. Tekgıda-İş Petrol-İş gibi, Hava-İş gibi olmayacak ve sendika özgürlüğünün bayrağını gururla taşımaya devam edecektir. Umarız başka sendikaların sözde başkanları Mustafa Türkel ve Tekgıda-İş’ten gerekli dersi alır ve bu ülkede sendikalan bir halı gibi AKP’nin ayaklannın altına sermezler.
Ülkemizde sendikalar demokrasinin en güçlü dayanağı olmalıdır. Sayıca güçlüdürler ve fark yaratabilirler. Bunun için siyaseti etkileyecek bilinç sahibi olmalan ve siyasal iktidarlar karşısında bağımsızlıklarını korumaları önemlidir. Sendikalarımıza Tekgıda-İş Sendikası’nı ve onun değerli başkanını yakından izlemelerini öneririm.