Somalı maden işçileri ölülerini defnettiler; patron ve işletme hakkında söyleyeceklerini söylediler; Hükümetin, Başbakan ve bakanların çoğunun tutmayacakları vaatler vererek, kendilerini sorumluluktan sıyırmaya çalıştıklarını da gördüler!
Şimdi sıra “kendileriyle” hesaplaşmaya geldi. Bu hesaplaşmanın belki kişisel yanı da olacak ama esas olarak sendika yönetimiyle başlayan, sendikal mücadele içindeki işçilerin tutumuyla süren bir hesaplaşma olarak görünmektedir. İşçilere yakışanı da budur zaten.
Daha facianın hemen arkasından sendikacıların ortadan kaybolması ve Türkiye Maden-İş Sendikasının şube ve merkez yöneticilerinin Soma’daki büyük katliam karşısında hiçbir tepki göstermemesi karşısında sendikacıları istifaya çağıran işçiler önceki gün, kendilerini duymazdan gelen sendika yöneticilerinin kapısına dayandı. İşçiler, TKİ Müdürü ve sendika yöneticilerini protesto ettiler; istifaya çağırdılar.
İşçilerin bu büyüyen tepkileri karşısında Türkiye Maden-İş’in Soma’daki Bölge Şubesinin başkanı ve dört yöneticisi istifa etmek zorunda kaldı.
Evet, işçilerin, elbette patrondan ve Hükümetten,
1- İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm önlemlerin alınması,
2- Taşeron çalışmasının ve “dayıbaşılık” sisteminin yasaklanması gibi talepleri olacaktır. Ancak bu mücadelenin etkili biçimde verilebilmesi için de işçilerin mücadele ve örgütlenme merkezi olan sendikalarının yöneticilerinin de bu mücadelenin başına geçebilecek yöneticiler olması vazgeçilmezdir. Bunun için de mevcut, 301 işçinin katledilmesi karşısındaki vurdumduymazlıklarıyla ünlenen yöneticilerin, sendikanın her kademesinden alaşağı edilmesi gerekir.
Somalı maden işçileri, önceki gün bunu başarmak için ilk adımı atmışlardır.
Elbette Soma’daki şube yöneticilerinin istifa etmesi iyidir ama T. Maden-İş’in merkez yönetiminin de yıllardır işletmedeki vahşi çalışma koşulları, “dayıbaşılık” ve işçi sağlığı ve işi güvenliği konusundaki sorumluluklarını yerine getirmedikleri de tartışılmazdır.
Ve elbette işçilerin katliam sırasında da her vesileyle ifade ettiği gibi, “Patron tarafından seçilen temsilciler ve delegelerle” yapılacak bir “olağanüstü genel kurul”dan hiçbir olumlu sonucun çıkmayacağı da ortadadır.
Burada “usta sendikacılar” ve düzen güçleri, hemen “sendika tüzüğü”, “sendika yasası”nı öne sürüp, “Olağanüstü kongre eski delegelerle yapılır!” diyeceklerdir. Ama içinden geçilen süreç, delege seçimi yapılmadan yapılacak bir kongreden bir şey çıkmayacağını göstermektedir. Bunun için de bu iddia kabul edilemezdir. Tersine bugün asıl olan delegeleri de değiştirmek ve bütün olup bitenden ders çıkarmış olarak sendika yönetimini ve elbette sendikal örgütlenmeyi yenilemektir. Aksi, eski delegelerle yapılacak bir yönetim yenileme kongresini işçilerin istediği sonuçları vermesi beklenemez. Ve elbette Soma’da başlayacak bir değişimin sendikanın merkezine de yansıması kaçınılmaz olacaktır.
Soma’daki büyük katliam karşısında köşeye sıkışan Türk-İş Genel Başkanı Ergun Atalay, kendi sorululuklarını gizlemek için; “Ben aday olsam, patron aday olsa işçiler patronu seçer!” diyor. Ama Atalay bunu söylerken, asıl büyük soruna da değinmiş oluyor.
İşçi, neden Türk-İş’in başkanını değil de patronu seçsin?
Bu soruya asıl yanıt vermesi gereken de işçiler değil sendika yöneticileridir.
Çünkü sendika yöneticileri, (Bu köşede bunlara sendika bürokratı diyoruz) sendikal mücadeleyi değil, kendisini bir kez daha seçtirmeyi örgütlüyor, işçileri sendikal mücadeleden dışlayarak, kapalı kapılar arkasında patronla al gülüm ver gülüm işçiyi satmayı sendikacılık olarak gösteriyorsa, işçi niye sendikacıyı seçsin ki?
Burada işçinin asıl sorumluluğu sendikasına sahip çıkmaktır ama patron uşağı sendikacıyı da sendikasının başından atmaktır.
Sendikacı gerçekten işçiden yana ise, mücadeleci sendikacı ise işçi de ona sahip çıkacaktır. Aksi halde sendikacılığı, patronun dayatmalarını işçiyi ikna etme çabasına indirgemiş sendikacıyı işçi niye korusun, niye seçsin ki?
Şimdi Soma işçileri bir adım atıyorlar; patron uşağı sendikacıları alaşağı etmekle başladıkları işi, kendilerini eleştirmeye kadar götürecekleri adımlar atıyorlar.
Eğer girdikleri yolda sağlıklı bir biçimde ilerleyebilirlerse!
Burada sorumluluk, bugün mücadelenin başına geçmeye yöneldikleri görülen, Soma işçileri içindeki ileri işçilere düşmektedir.