SERBEST RADİKALLER
Bir İstanbul sabahı, Tekel direnişini izlemek üzere Kartal Cevizli´den kalkan işçi dolu otobüslere bindiğimde içim neden kıpır kıpırdı?
Bir İstanbul sabahı, Tekel direnişini izlemek üzere Kartal Cevizli’den kalkan işçi dolu otobüslere bindiğimde içim neden kıpır kıpırdı?
Ertesi gün sabaha karşı Sakarya’nın soğuk betonuna kafayı koyup uyumaya çalışan işçilerin o direniş ruhunu kameraya kaydederken neden heyecanlıydım?
Hak, hukuk, insanlık yara alırken bunu belgelemek bir aşktır.
Duymayana duyurmak, görmeyene göstermek…
Bu aşka inanın. Bu aşka inanarak oraya gidip not defterini çıkaran, bu aşka inandığı için orada sabahlayıp deklanşöre basan bir avuç gazeteci kaldı.
O gün o sokakta işçi yalnızdı… Artık değil.
Kameralar inadına aralarında dolaşıyor. Flaşlar inadına patlıyor ve inadına teypler işçinin ağzından dökülen kelimeleri tarihe kazıyor.
Bugün o hak mücadelesine dair yükselen seslere bakıyorum.
Bu süre zarfında susmayan ve asla susmayacak vicdanlar çok sağlam yazılar kaleme aldılar.
Nuray Mert mesela nasıl da görülmeyeni gösterdi:
‘Afrika’daki açlara, gıda, Gazze’deki hastalara şifa getirmek için dünyayı ayağa kaldıran hayırsever derneklerin yolu, işçi çadırlarından geçmediği, geçemeyeceği için…’
Mesela Sungur Savran T.C. A.Ş. adlı yazısında Başbakan’a artık Türkiye Cumhuriyeti’nin CEO’su olarak bakabileceğimizi ifade etmiş:
‘Şirket, karını yükseltmek için maliyetlerini, en başta da ‘işgücü maliyeti’ni sürekli olarak düşürmenin peşindedir. Demek ki, Başbakan’ın ‘özel sektör mantığı’ ile çalışan devleti de sermayeye hizmet edenler dışındaki her harcamayı ‘maliyet’ olarak görüyor.’
Mesela Deniz Zeyrek, ‘Bir gün iç düşman olabilirsiniz’ yazısında, ‘Başbakan, eylemci TEKEL işçilerine tepki gösterirken, hepsinin hak etmeden, adeta yatarak milletin parasını almak istediğini söylüyor ama ‘İnsan hiç hak etmediği bir şey için eksi 5 derece soğukta 40 gün bir beton üzerinde uyur mu’ sorusu yakamı bırakmıyor.’
Bu yorumlar ülkemizin yeni ‘iç düşmanları’ tarafından kaleme alındı…
Marjinal insanlar bunlar… Hakkı, vicdanı, hukuku, insanlığı savunanlara takılan yeni yafta bu ya…
Ama ben onlara, inadına sesini çıkartanlara, ‘serbest radikaller’ demek istiyorum.
Bu üllkenin gerçek anlamda demokratikleşmesinin sırrının seçili yollardaki düzlenmiş zeminlerden değil zorlu patikalardan geçtiğini bilen cesur insanlar onlar.
Tekel direnişinin kimyası bu ‘serbest radikaller’i açığa çıkardı.
Tıpkı susanları ve açıkça yalan söyleyenleri ayrıştırdığı gibi…
Bugünleri unutmayacağız.