SEYDİŞEHİR ÖLÜ ŞEHİR OLDU
Eti-Alüminyum; fabrikası, lojmanları, arsaları, boksit rezervleri, sahibi olduğu Oymapınar Barajı ve Antalya Limanı ile birlikte hepsi toplam 305 milyon dolara satılıp özelleşirken; fabrikada 2600 işçi çalışıyordu. İşçiler sendikalıydı. Ücretler yüksekti…
BÖLGEYE Anadolu Selçukluları hakimdi. 1301 tarihinde Horasanlı Seyyid Harun adlı bir bilgin. Seydişehir’e yerleşti. Romalılardan kalma Velvelit yıkıntılarından taşlar getirterek; kente cami, mescit, medrese ve türbe yaptırdı. Selçuklu’nun nefesi yetmedi. Kent Eşrefoğulları’na geçti. Seyyid Harun’un adından ötürü kente Seydişehir adını verdiler. Adana’da baraj kapağı patlayıp 10 işçi sel suları altında canlarını yitirince ben de üç gündür bu köşede peş peşe; "Seydişehir’in üstüne oturan, barajı da patlattı ve Konya’nın 13 AKP milletvekili dudaklanna fermuar çekti" başlıklı yazılar yazdım.
Mektuplar gelmeye başladı. Anlatan mektuplar. Bağıran mektuplar. Yumruk gibi mektuplar. Biri diyor ki; "Ölü şehir oldu" Diğeri diyor ki; "Seydişehir ağlıyor" Öbür mektup diyor ki; "Beyşehir ile il olma yansı içindeydik, fabrikamız özelleşince yarışta havlu atıp köye döndük"
Eti-Alüminyum; fabrikası, lojmanları, arsaları, boksit rezervleri, sahibi olduğu Oymapınar Barajı ve Antalya Limanı ile birlikte hepsi toplam 305 milyon dolara satılıp özelleşirken; fabrikada 2600 işçi çalışıyordu. İşçiler sendikalıydı. Ücretler yüksekti.
Seydişehir’de işçiler, teknisyenler, mühendisler özelleştirmeden önce Türkiye ortalamasının üstünde maaş alıyorlardı. Bu maaşlar, harcamaya dönüşüyor’ şehri de büyütüyordu. İktidar sözcüleri özelleştirme olunca fabrikada çalışan işçi sayısının 2 kat artarak 5000’i geçeceğini müjdeliyorlardı.
Tersi oldu. 2600 çalışan vardı. İşçi sayısı 1000 e indi. 4C uygulaması başladı. Ücret seviyesi asgari ücret düzeyine geriledi. Seydişehir’de işsizlik büyüdü, işlerini kaybetikleri için perişan olan aile sayısı arttı.
Başka bir mektup; Bir mühendisten geliyor. Şunları yazıyor:
"1976 yılı başında Etibank’ta mühendistim. Eti-Alüminyum fizibilite etüdlerinde görev aldım. Projenin ilk yatırım bedeli o günün fiyatları ile 1.2 küsur milyar dolar öngörüldü. Aynı tarihlerde Yarımca-Petkim projesinin (arkadaşlarım da orada işe başlamışlardı) ilk yatırım bedeli (ilk beş fabrika yardımcı ve ortak tesisler ile birlikte) 550 milyon dolar öngörülmekte idi. Bir yıl içinde Seydişehir Alüminyum yatırım bedeli revize edilip 2.5 milyar dolara çıktı. Biliyorsunuz Seydişehir Alüminyum, rahmetli İsmet İnönü’nün "yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini bulur" lafı arkasından gelen Sovyetlerle dostluk politikaları döneminde; Sovyetler’in avantajlı kredisi ile ucuz Sovyet mühendislik ve malzeme, ekipman ile kurulmuştu. Ben. toplam 44 yıllık mühendislik tecrübemle bu gün Seydişehir Alüminyum’a eşdeğeri bir tesisi kurmaya kalksanız; toplam 10 milyar doları aşkın bir yatırımdan bahsedilebilir. Bu fiyata Oymapınar Baraj ve Santrali ile yazınızda bahsettiğiniz Antalya Liman tesisleri bedeli, ayrıca özelleştirme ile devredilen Boksit madenlerinin değeri dahil değil… Herhalde bu kadar büyük soygunu tarihte ancak Papa Doc. Bokasso gibi adamlar yapabilmiştir…"
Mahkeme de soygun dedi. Bu satışı iptal etti. Eti- Alüminyum’u alanların (Cengiz İnşaat); onu devlete geri vermesi adaletin emri haline geldi. Ancak vermiyorlar. Adaleti takmıyorlar Madenini çıkartıp satıyorlar. Fabrikasını çalıştırıyorlar. Arsaları üzerinde iş kuruyorlar. Devletin (özelleştirme idaresi) de Seydişehir’i geri alması gerekiyor. Ancak almıyor. Devlet de adaleti takmıyor. Seydişehir de ölüşehir oldu! Adaletin ölümünü seyrediyor! Konya’nın 13 AKP milletvekili dudaklarına fermuar çektirmiş, susuyor. Korkunç.