Yıllardır aracıların kârlarıyla fiyatları yükselen sebze ve meyveleri bu kez de yetersiz yağışlar vurdu. Domatesin kilosu 5 liradan 8’e; marulun tanesi 4 liraya çıktı.
Mevsimsel değişiklikler sebebiyle kasım ve aralık aylarında beklenen yağışın düşmemesi üreticiyi zora sokarken, sayısı ve verimi azalan ürünler tüketiciye pahalıya patlıyor. Yıllardır tarımın yapısal sorunlarını oluşturan üretimin yeterince desteklenmemesi ve üreticiyle tüketicinin arasına aracıların girmesiyle katlanan fiyatlar, bu kez de kuraklık etkisiyle yükselişe geçti. Aralık ayında pazardaki domatesin kilosu 5-6 lira arasında değişirken, bu ay kilosu 8 liradan satılıyor. Salatalıkta hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatlarda artışa yol açarken, kuru soğan fiyatları da piyasaların hareketlenmesiyle birlikte artış yaşadı. Fiyatı 5 kat birden artan bir diğer ürün ise marul oldu. Yurt genelindeki hallerde tanesi 60 kuruştan satılan marul, yalnızca pazara gelinceye kadar 4 liraya çıkıyor. Bir ay öncesine kadar kilosu toptan 7-8 liradan satılan kuru kayısının fiyatı ise, 12 liraya yükseldi.
Esas zam kapıda
Sektör temsilcilerine göre nisan ve mayıs aylarındaki yağışlar da yetersiz olursa sebze ve meyve fiyatları katlanarak artacak. Özellikle aralık ayının kurak geçmesinin tarımsal üretimi zora soktuğunu ifade eden temsilciler, bahar aylarındaki yağışlara kadar temkinli olmak gerektiğini söylese de esas fiyat artışının mayıs ayından sonra yaşanabileceğine dikkat çekti.
[Haber görseli]
Besiciler isyan etti
Et ithalinin başlaması ile birlikte Sivas’taki besiciler canlı hayvan bulmakta zorlanmaya başladı. İthalatla birlikte zarar eden birçok besici ahırını kapattığını açıklarken, 5 bin canlı hayvan kapasitesi bulunan bölgede şu an 300 hayvan bulunuyor. Şarkışla Hayvan Pazarı ve Tokat’ın Erbaa ilçesindeki hayvan pazarının şap hastalığı nedeniyle kapanması besicileri sıkıntıya soktu. Saman ve yem fiyatlarının da pahalı olmasından yakınan besiciler tarım politikalarını eleştirdi. Yemin torbasının 65 liraya; kepeğin torbasının ise 27 liraya yükseldiğini ifade eden besici Yunus Ada, “Ne halka hizmet edebiliyoruz ne de kazanabiliyoruz. Zarar ettiğin işi de yapmanın bir mantığı yok” dedi.
Kuraklık ihracatı da zorlar
Her ürünün kendine has yağış beklentisi olduğunu ancak oldukça kurak bir dönemden geçildiği için verimliliğin olumsuz etkilendiğini anlatan Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, “Bu durum, ihracat kalemlerini oluşturan ceviz, üzüm, kayısı, mercimek, buğday ve fındıkta sıkıntılar yaşanmasına da yol açarsa, iş tüketiciye pahalıya patlamaktan çıkar ve ülke ekonomisi zarara girer” dedi. Aysu, Türkiye’nin 1990’lı yıllardan sonra IMF’nin dayatmasıyla ihtiyat stoklarını oluşturmadığına da dikkat çekerek, “Bu duruma o zaman da karşı çıkmıştık. İhtiyat alımları yapılmalı! Aksine devam edilirse kuraklık bizler için daha da tehlikeli bir hal alır” diye konuştu. Bugünden yapılacak planlamaların tüm riskler göz önünde bulundurularak yapılması gerektiğinin altını çizen TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ise, “2017 Aralık ayında beklenen yağışın gerçekleşmemesi hububatta gelişimin yavaşlamasına yol açtı. Arka arkaya kuraklık yaşayan çiftçilerimizin tarımsal faaliyetten kopmaması için gerekli önlemler alınmalı, olası bir kuraklık durumunda çiftçi kayıpları telafi edilmelidir” dedi. Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde sıkıntı yaşanacağını dile getiren Bayraktar, “Kuraklık nedeniyle bu bölgede, başta buğday olmak üzere hububat ile kırmızı mercimek üretiminde rekolte kayıpları yaşanmasından endişe duyuyoruz” şeklinde konuştu.