1990’dan beri hızlanan küresel süreç, aşırı istismardan, kur savaşlarından ve spekülasyondan yoruldu. Faiz politikası değişti. Ticaret savaşları başladı.
İslam’da kadın hakları tartışılıyor, cinsiyet ayırımı kalkıyor.
Türkiye’de ilk değişim Fenerbahçe ile başladı.
Siyasette de değişim yaşanıyor. Alternatifler arttı. Devlet yönetiminde Her şeyin algı yaratma üstünde sürdürülmesi devri bitiyor. Toplum bazı gerçekleri gördü. Gençler özgürlük ve medeniyet istiyor.
Ekonomide de değişim zamanıdır.
Ekonomik istikrarı sağlamak için, önce planlama yapılmalıdır.
Devlet anlayışında Köklü değişim olmalı; piyasada oligopol yapıların ve kartelleşmenin önlenmesi , rekabet şartlarının iyileşmesi, kaynak kullanımında etkinliğin sağlanması için devlet-piyasa optimal dengesi kurulmalıdır.
Bu yaklaşım içinde günlük politikalar da değişmelidir. İktisat politikasının İki aracı önemlidir. Bütçe politikası ve kur politikası …
1. 2001 krizinden sonra getirilen mali disiplin anlayışı, siyasi iktidar tarafından istismar edildi. Bütçe disiplini kasıtlı olarak yalnızca gelir- gider eşitliği ve düşük borçlanma şeklinde uygulandı.
Siyasi iktidarın işine böyle geldi, çünkü bütçe harcamaları oy kaygısı ile popülizm harcamalar olarak planladı. Gelir olarak adil olmayan ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilere yüklenildi. Ayrıca bütçeye gelir sağlamak için iktidar kamu altyapı yatırımlarını özelleştirerek, bu kurumların sosyal faydasını yok etti. İşsizlik sigortası fonundan kanun çıkararak bütçeye para aktardı.
Gerçekte ise bütçede yatırımlar ve cari harcamalar arasındaki optimal denge daha önemlidir. Bu denge olmazsa, kamu harcamaları çarçur edilmiş olur.
2018 bütçesinde cari harcamalar yüzde 40, yatırım harcamaları ise yüzde 11 ‘dir. Bütçe kaynakları etkin kullanılmadığı için kamuda ve ekonomide ortalama verimlilik düşüyor. Düşük verimlilik kronik enflasyona yol açan faktörlerden birisidir.
2. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde uygulanan döviz kuru sistemleri, çoğunlukla esnek ve sabit döviz kuru sistemlerinin karışımından oluşan karma döviz kuru sistemleridir.
Oysaki bize 2001 de IMF gelişmekte olan ülkeleri sömürme aracı olan dalgalı kur sitemini empoze etti. AKP iktidarı dalgalı kur sisteminde kontrolsüz gelen sıcak para serabına kapıldı. Ekonomide canlanma ve büyüme yaşadık. Ne var ki ithalata bağımlı bir üretim yapısı oluştu. Ekonomide kırılganlık arttı.
Bu gün ekonomiyi spekülasyona teslim etmenin sıkıntılarını yaşıyoruz. Bu politikanın bilançosu 2018 yılı dahil 600 milyar dolar cari açıktır. Bu kayıp kadar başka bir sömürü düzeni olamaz. Artık bu sömürü düzenine son vermeliyiz. Dalgalı kur sitemini değiştirmeliyiz.
Henüz popülizm kıskacından kurtulamamış olan bizim gibi Gelişmekte olan ülkelerde ve doğu Avrupa ülkelerinde Bunlar içinde en fazla uygulanan yönetimli dalgalanma (managed float)modelidir.
Bu sistemde kurlar ilke olarak serbest ve fakat Merkez Bankası’nın denetimi altında dalgalanmaya bırakılmıştır. Bu sistem hem serbest dalgalanma, hem de sabit kur sisteminin ülke şartlarına göre özelliklerini taşıyan ara sistemdir.
Türkiye şartlarında, önce Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve lira yanında kuru da gözetmesi için kanunda değişiklik yapılmalıdır.
3. Ekonomide uzun süre aynı politikalar uygulandığı zaman, negatif faktörlerin etkisi birikir. Hantallaşır. İç ve dış dinamikler konjonktürü değişmeye zorlar. Ayak uyduran ekonomiler kazanır.
Özetle Türkiye de herşey değişmek zorundadır.