SOMA’YI YARA BANDI KURTARMAZ, ORGAN NAKLİ LAZIM
SOMA faciasına dair çok şey okuduk; insan hikâyeleri, madencilerin hali, iş güvenliğindeki ihmaller, yanlışlar, terslikler…
SOMA faciasına dair çok şey okuduk; insan hikâyeleri, madencilerin hali, iş güvenliğindeki ihmaller, yanlışlar, terslikler…
Ancak hepsini alt alta sıralayınca bunun sadece yürekleri dağlayan bir ‘kaza’ olmadığını, bir ilçe halkının yaşamına nasıl kilit vurulduğunu ve kısa vadede bir çıkış olmadığını görüyoruz.
Çok belli ki Somayı yara bandı kurtarmaz. Daha büyük bir şey, misal organ nakli lazım.
Oradaki sistemi değiştirmedikçe insanların çaresizliği baki kalacak.
Etrafta çok bilgi dolaştı. Benim en çok güvendiğim, yıllardır iş cinayetleri konusunda ailelerle hukuk mücadelesi veren Adalet Arayanlara Destek Grubu. Verdikleri bilgiler, durumun vahametini anlatmaya yetiyor. Üzerine söz söylemeye gerek yok:
Verimli topraklar madene mahkûm edilmiş. 100 bin nüfuslu Soma’da nüfusun yüzde 70’i madenden ekmeğini yiyor. İnsan hayatını tehlikeye sokabilecek her şey denenerek işçiler çalıştırılıyor. İşçiler ekip başlarına zimmetlenmiş. Ekip başının inisiyatifine mahkûm, yevmiyesinin kesilmesine mahkûm.
"Madende Suriyeliler var mı?" sorusu yersiz. Soma’da yaşayanlar zaten Türkiye’nin Suriyelileri. Biçare, madende çalışmaktan başka seçeneği olmayan insanlar. O madende çalışmazsa aç. Öleceklerini bilerek gidiyorlar o işe.
Bir işçi madende 26 gün çalışıyor. Aylık kotasını dolduramamışsa, izin gününde de çalışmak zorunda. 30 gün kesintisiz çalışan işçi var.
İşveren yemek parası olarak ayda 80 lira veriyor. Günde 3 TL bile değil. İşçiler evden tereyağlı ekmek getirip yiyorlar.
Madene girdikten sonra 3.5 kilometrelik bir mesafeyi yürümek zorundalar, vardiyaları ondan sonra başlıyor. Vardiya 04.00’te başlıyorsa, 03.00’te orada olmak zorundalar. 8 saat çalışma süresiyse, gidiş-dönüş iki saat yürüyüş mesafesi var.
Yeraltı normalde soğuk. Gocuk giymezseniz üşürsünüz. Ama bu madende işçiler atletle çalışmış. Sıcaktan atleti bile çıkarıp suyunu sıkıyorlarmış. Kömürlerin elle tutulamayacak kadar sıcak olduğunu üstlerine bildirdiklerinde "Bir şey olmaz, işinize bakın" deniyormuş.
Soma’da sendika-işverensiyasi parti el ele vermiş, işçiyi kıskaca almışlar. İşçi bu zinciri atlayarak tek adım atamıyor. Sendika zaten buna teşne.
Herkesin bankaya borcu var, herkesin evinde 3-4 çocuk, madenden başka geçim kaynağı yok. Köydeki yoksul anne-babasının bahçesinden konservesini, sebzesini karşılamazsa 1000-1200 TL maaşla yaşama, 3 çocuk okutma şansı yok.
Soma’daki madenlerin kaymağını vaktiyle devlet almış, TKİ ulaşacağı yere kadar ulaşmış. Onların kapattığı riskli yerleri özel şirketler yeniden açıp giriyorlar. Rezerv olarak kötü durumda olan yerler bunlar. Ama o kötü durumdan bile kömürü çıkarmaya çalışıyorlar. Normalde yasak olmasına rağmen yer yer deniz seviyesinin altından girmişler, dinamitle patlatıp üstten çökertme yaparak kömürü almışlar.
Yamaçlardaki köylerden servislerle taşınıyor işçiler. Aynı aileden çok sayıda işçinin ölme nedeni şu: Servis aynı vardiya için topluyor onları. Bazılarını ikinci bir vardiyaya alırsa, oraya ikinci bir servis koyması lazım.
Sokakta bir yurttaşı çevirip "Bu işçiler hangi koşullarda çalışıyor" diye sorsanız hepsi bunları biliyor. Bunu ‘bilmeyen’ ya da ‘görmeyen’ belli ki sadece işveren, sendika ve devlet.