TARİH BUGÜNDEN YAZILIR
Dört termik santral satıldı. Tayyip Erdoğan bu satışları imzaladı ve iş bitti. Resmi Gazete´de sadece Yatağan Termik Santrali´nin satışının ÖYK tarafından onaylandığı yayınlansa da, diğerlerinin satışının onaylanmamış olma ihtimali sıfır. Sadece tepkiyi mümkün olduğu kadar alt seviyede tutmanın bir yolu olarak birlikte yayınlamadılar. Yakında onların da aslında aynı tarihte satışlarının onaylandığını öğreniriz.
Dört termik santral satıldı. Tayyip Erdoğan bu satışları imzaladı ve iş bitti. Resmi Gazete’de sadece Yatağan Termik Santrali’nin satışının ÖYK tarafından onaylandığı yayınlansa da, diğerlerinin satışının onaylanmamış olma ihtimali sıfır. Sadece tepkiyi mümkün olduğu kadar alt seviyede tutmanın bir yolu olarak birlikte yayınlamadılar. Yakında onların da aslında aynı tarihte satışlarının onaylandığını öğreniriz.
Başbakanın imzalamasıyla mı gitti elden bu santrallar ve kömür ocakları? Çok değil bir yıl geriye gidelim. Hafızalanmızı sadece bir yıl geriden başlayarak tazeleyelim. Bir yıl önce işçiler ellerine aldıkları Türk bayraklarıyla Sodra Dağı’ndan seslenmediler mi hem hükümete, hem sendikalara hem de Türk halkına; "Sattırmayacağız" diye? Sonra Ankara yollarına düştüler, ardından verdikleri mücadele kamuoyuna yayıldıkça, daha fazla ses getirdikçe her Ankara yoluna çıkışlannda polis şiddetine maruz kaldılar.
AKP hükümetinin TOMA’sı, gazı onlan Ankara yollanndan döndüremedi. Ankara’ya gittiler, Yatağan’daki Direniş Çadın’nı Ankara Kurtuluş Parkı’na da kurdular. TBMM’nin kapısına dayandılar. Ankara’da Emek ve Bağımsızlık mitingi yaptılar. Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkıp bu santrallann neden satılmaması geretiğini anlattılar. İki şube başkanı Süleyman Girgin ve Fatih Erçelik’in öncülüğünde işçilerin verdiği mücadele sadece Türk-İş’e bağlı sendikalann değil tüm konfederasyonlann ve sendikalann dikkatini çekti.
HÂLÂ GEÇ KALINMIŞ DEĞİL
Türk-İş Başkanlar Kurulunu toplamaya karar verdi ve 16-17-18 Haziran 2014’te 3 gün aralıksız eylem kararı aldı. Bu eylemler yapılacak ardından hükümetin tavrına göre Başkanlar Kurulu yeniden toplanarak yeni ve daha etkili eylemlere karar verecekti. TES-İş ve Maden-İş Sendikaları Muğla’da ortak miting yaptı.
Ekmek kavgasının çok ötesine geçen mücadelenin iki öncüsü ellerinde yeni eylem önerileri ve mücadeleye ilişkin dosyalanyla Ankara’ya birkaç kez gittiler. Onlann Ankara’daki genel merkezlerine götürdükleri işçinin karalılığıydı.
Bu eylemler işçilerin işlerini kaybetmemek için verdiği bir mücadele mi?
Bu eylemler daha fazla ücret almak için toplu iş sözleşmesi sürecinde yapılan eylemler mi? Bu eylemler sadece Muğla’daki, Zonguldak’taki işçileri mi ilgilendiriyor?
Yatağan işçisi bir tek sloganda, bir tek dövizde sadece işlerini kaybetmemekten bahsetti mi?
O zaman bu mücadeleden geri duran her kurum, her örgüt bu satışın altına imza atmış olmuyor mu?
Tarih geçmiş değildir, tam tersine bugündür; bugün yapılanlardır. Bu mücadele vatan savunmasıdır ve kimin hangi cephede olduğunu bugünden yazmaya başladı. Hâlâ bir şeyleri değiştirmek için geç kalınmış değil. Bakın Maden-İş Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, iki gün önce satışın onaylanmasının eylemlerini bitirmeyeceğini belirtirken tarihe nasıl not düşmüş. Yazımı onun sözleriyle bitiriyorum: "Kimi çevrelere göre her şey bitmiş sayılabilir. Ancak; enerji ve maden işçileri olarak son sözümüzü henüz söylemedik…Bundan böyle gece gündüz nöbetteyiz, buradan, habersiz kuş dahi uçurtmayacağız. Yürüttüğümüz haklı ve meşru mücadelenin ruhuna yakışır bir şekilde alıcı firmaları karşılamak için bekliyor olacağız. Bu bariyerleri aşabileceklerse gelsinler aşsınlar. Son ferdimiz düşene kadar işyerlerimizi müdafaa edeceğiz ve firmaları işyerlerimize sokmayacağız. Bundan sonra olacaklardan, taleplerimizi dikkate almayan siyasi iktidar sorumludur."