TEKEL EMEKÇİLERİ İLE DAYANIŞMA
Bir buçuk ayı aşkın süredir devam eden TEKEL emekçileri direnişi ve diğer emekçilerin bu direnişe dayanışma göstermesi, hatta halkımızın direnişçilerin yanında olması, bugünlerde çok dillendirilen demokratikleşme sözcüğü ve hareketinin gerçek yüzünü açığa çıkarması açısından fevkalade ümit verici bir kıvılcımdır.
Bir buçuk ayı aşkın süredir devam eden TEKEL emekçileri direnişi ve diğer emekçilerin bu direnişe dayanışma göstermesi, hatta halkımızın direnişçilerin yanında olması, bugünlerde çok dillendirilen demokratikleşme sözcüğü ve hareketinin gerçek yüzünü açığa çıkarması açısından fevkalade ümit verici bir kıvılcımdır.
Geçtiğimiz cuma akşamı konuk olduğum Hayat TV’deki “Masa Üstü” programında iki değerli sendikacı dostla bu konu tartışıldı. Bu yazıda sözü edilen programda öne çıkan ana fikirleri ve kısmen düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir defa, bu harekete “direniş” adı verilmesi çok önemli ve anlamlıdır. Zira bu hareket, alışılagelmiş grevlerden farklı olarak, gerçekten bir direniş hareketidir. Küreselleşmenin ve girişilen haşin özelleştirmelerin kimin yararına kimin zararına olduğu, emekçi kesim tarafından net olarak anlaşılmış olduğundan; emekçiler, sermayeye ve küresel emperyalizme karşı direnişe geçmişlerdir. Başbakan’ın bu direnişi ideolojik olarak nitelemesi, bu bağlamda doğrudur. Şöyle ki; emekçilerimiz, dünya emperyalizmi ile birleşmiş olan içte burjuvaziye, sermayeye ve bu iş birliğinin çıkarı doğrultusunda siyaseti yönlendiren siyasal kadronun ideolojisine karşı direnmektedir; emekçiler karşıt ideoloji ortaya koymaktadır.
AKP’nin mutlak meclis hakimiyeti, dünya emperyalizminin Türkiye’yi kuşatması, içte sermayenin ve burjuvazinin başat olduğu ve emekçilerin bölünüp parçalandığı, çoğunun işsiz kaldığı, istihdam büroları gibi sömürücü örgütlerin yaşama geçirildiği ve bölgesel asgari ücret gibi emeği köleleştiren sistemlerin yerleştirildiği, yani emeğin tam olarak baskılandığı bir dönemde “Demokratik Anayasa” söyleminin komikliğini bu direniş ortaya koymuş oldu. Böyle bir ortamda, ekonomik hakların kültürel ve siyasal haklarla ikame edildiği sahte demokrasi anlayışına, bu direniş soğuk su katmış oldu. Etnik ve siyasal haklar, temel ve birinci kuşak insan haklarıdır. Onun üzerinde çalışma, örgütlenme, toplusözleşme ve grev hakları, bunların da üzerinde eğitim, sağlık vb. insanca yaşamaya yönelik ekonomik hakların geri plana çekilmesi, artık söz konusu olamayacaktır.
Emekçi direnişi, kader birliği içindeki emekçileri bir araya getirirken, en anlamlı açılım zemin oluşturmaktadır. Zira, kader birliği ile birbirine kenetlenen emekçiler, insanca yaşama hakları için sermayeye ve emperyalizme karşı sırt sırta mücadele vereceklerdir. Bu mücadele ile emperyalizmin içini gıcıklayan Türk-Kürt ayrışmasına yol açabilecek anlamdaki demokrasi ve açılım projeleri ertelenecektir. Bu direniş ile farklı inançtaki emekçiler de ekenomik kader birliği ile birbirine bağlanırken, sermaye ile birleşmiş ve siyasete girmiş olan dincilik ve tarikat oyunlarının perdesi düşecektir. Bu direniş ile örgütlenmenin önemi net bir şekilde anlaşılırken, örgüt-siyaset ilişkisi konusunda emekçiler ve halkımız çok net bir bilince sahip olacaklardır. Ve nihayet, bu direniş ile emekçiler ve halkımız, siyasetçilerin gerçek yüzünü ve sadık hizmet alanlarının ne olduğunu anlayacaklardır.
Emekçilerin direnişi çok net olarak diyalektik anlamda bilinçlenme sonucudur. Bu bilinçlenme ile emekçiler, sermayenin ve emperyalizmin manevralarını net bir şekilde algıladıklarından, emperyalizm ile sahte oy tabanı arasında sıkışmış olan siyasilerin gerçek yüzünü sergilediği gibi, işini de güçleştirmiştir. Bu nedenledir ki, direnişe karşı siyasal tavır giderek sertleşecek ve demokratikleşmeyi dilinden düşürmeyen siyasal yapı tarafından en uygun noktasında kırılmaya çalışılacaktır. Örgütlenmenin çok zayıf olduğu, taşeronlaştırmanın ve örgütsüzlüğün hemen tüm emekçileri kapsadığı bir ortamda önemli olan, böyle bir direnişe kalkıştır. Bu direniş, dcmokratikleşme ile emeğin hızla metalaştırılması kavramlarını karşı karşıya getirmiştir. Bu direniş, açılım ve ayrışma ile halkların kaynaşmasını karşı karşıya getirmiştir. Bu direniş, küreselleşme ile tüm yerküreye serpilen emperyalistlerin cilalı sosyolojik söylemlerinin gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Bu bir başlangıçtır. Bu başlangıcı yapan emekçi dostarı saygıyla selamlıyorum!
Kaynak: Evrensel Gazetesi-İzzettin ÖNDER