TEKEL işçilerinin eylemi konusunda özel sektörün tavrına baktığımızda bir netlik görmüyoruz.
İşadamlarının bazıları Tekel işçilerinin özlük haklarını korumak için yaptıkları eylemleri “doğal hakları” olarak görürken, bazı işadamları, olaya “devletin üstlendiği yük” olarak bakıyor. Böyle bakınca da özelleştirme sonrası insanların özlük haklarını kaybetmelerinin, bunu açıkca söyleyemeseler de, işsiz kalmalarının doğal olduğunu düşünüyor.
Yani Başbakan’ın bakış açısıyla olaya yaklaşıyorlar. Sırf Başbakan böyle dedi diye mi böyle söylüyorlar yoksa gerçekten böyle mi düşünüyorlar, onu anlamak ise mümkün olamıyor.
Aslında Tekel işçilerinin eylemine bakışta, piyasa ekonomisine bakış açısındaki görüş ayrılıkları rol oynuyor. Yani kimi işadamları kurallı piyasa ekonomisi uygulamasını benimsedikleri için, işçilerin sendikal eylemlerini de, özlük haklarını korumak için mücadele etmesini de, diğer çalışanların bu eyleme destek vermesini de doğal olarak karşılıyorlar.
Kimi işadamları ise olaya biraz, eski “vahşi kapitalizm” kurallarıyla bakmaya devam ettikleri için, bir kurumun özelleştirilmesi halinde buradaki işçilerin ne olacağına pek bakmıyorlar.
Yani bir anlamda hükümetin şu anda savunduğu, Başbakanın “3 milyon işsizin vebali omuzlarında” diye ajite ettiği açıdan bakmayı tercih ediyorlar.
Bence Türkiye artık kurallı piyasa ekonomisini benimsemek, işadamları da buna göre tavır almak durumunda. Artık devletten ihale alarak para kazanma döneminin bitmesi gerektiğine inanıyorsak, siyasetin günlük ekonomiden elini çekmesi, hükümetlerin birilerine imtiyaz, birilerine ceza vererek ekonomiye ve işalemine sürekli müdahale edip siyasi nema peşinde koşmasını istemiyorsak, kurallı piyasa ekonomisini savunmak zorundayız. Gerçek girişimciliğin ancak bu ortamda gelişeceğini, rekabetin ancak böyle sağlanabileceğini, yolsuzlukların, kayırmacılığın, kayıtdışının böyle önlenebileceğini görüyor ve Türkiye’nin ekonomide öngörülebilir bir ülke olup, gerçek yatırım sermayesini çekip işsizliğini azaltmasını istiyorsak, kurallı piyasa ekonomisini savunmak zorundayız.
Kurallı piyasa ekonomisini savunuyorsak da, o zaman sendikal hareketleri de, özlük haklarının korunması için işçilerin mücadele etmesini de doğal karşılamamız gerekir.
İŞÇİLER UZLAŞMAYI DENEDİ
Bence çağdaş özel sektör aktörleri de bugün Tekel işçilerine destek için işçi ve memurların yapacağı bir günlük iş bırakma eylemine de böyle bakmak, kendilerini etkilese bile işyeri sahiplerinin bu eylemleri makul karşılaması gerektiğine inanıyorum.
Bence çağdaş işaleminin tavrı böyle olmak durumunda.
Bunları Tekel işçilerinin eylemini yakından takip etmeye çalışan, eylemi organize eden Tek Gıda-iş Sendikası Başkanı Mustafa Türkel ile yaptığım sohbetlere dayanarak, belirtiyorum. Çünkü Tek Gıda-İş Sendikası birkaç yıldır üç aylık bilançolarını internet sitesinde yayımlayan, hesaplarını bağımsız denetime tabi tutturan, kamu sendikacılığının artık bittiğine inanan, böyle baktığı için de çağdaş sendikacılık normlarına uygun hareket etmeye çalışan bir sendika. Yani eylemi son çare olarak gören, daha çok özel sektör işletmelerinde örgütlü olduğu için uzlaşmaya ağırlık veren, endüstriyel ilişkilerdeki işveren-işçi ilişkisini çağdaş anlamında yorumlayan bir sendika ve başkanı sözkonusu..
Dolayısıyla Tekel işçilerinin eyleminde sendikanın uzlaşma için elinden geleni yaptığına, uzlaşmaya yanaşmayanın hükümet olduğuna, şahsen inanmış bulunuyorum.
Ayrıca Başbakan’ın dediği gibi eylemin ideolojik yanı bulunmuyor. Tüm siyasi, etnik ve dini gruplar bir arada, 50 gündür bir arada, sadece haklarını korumaya çalışıyorlar.
İşalemi de, vatandaşlar da, bugünkü toplu eylemden mağdur olsalar bile, bence biraz da bu açılardan, yani farklı açılardan bakıp, bu eyleme hoşgörüyle bakabilmeliler.