İŞTE liberal anlayışın demokrasi, insan haklarına saygısı bu kadar olur.
Tekel işçilerinin 60 gündür çektiklerine bakın.
Bir de liberal olmakla övünen, ülkeyi bir tüccar gibi yönettiğini göğsünü gere gere anlatan Başbakan ile bakanlarının yaklaşımına…
Ne diyor işçilere Başbakan:
“Verdiğimizle yetinin. Bunu bulamayanlar da var. 4-C’yi alın gidin. Size ay sonuna kadar müsaade. Ondan sonra müdahale edeceğiz ve böyle bir eyleme bir daha izin vermeyeceğiz.”
Bu insanlar haklarını koruyabilmek için tam altmış gündür Ankara’nın ayazını yiyorlar.
Çoluklarından çocuklarından ayrılar.
İnsanlıktan çıktılar.
Çaresizlik içinde açlık grevine bile soyundular.
Ama kimin umurunda?
Devleti yönetenler katı bir acımasızlıkla onların sorununu çözmek için bir yaklaşım içinde değiller.
Halk onların sorunlarını daha iyi anlıyor ve onlara yardım ediyor.
Kurdukları çadırlarla önlerini kapadıkları esnaf onlara yiyecek veriyor.
Akşam evine giderken dükkânının anahtarını bırakıyor, “Çok üşürseniz girin dükkâna oturun” diyor.
* * *
Yaşlı bir kadın evinde yaptığı yarım tencere dolmayı getiriyor.
Utana utana “Kusura bakmayın, gücüm bu kadarına yetti” diyor.
Daha ilginci, bu eylem öyle alıştığımız, bildiğimiz eylemlere benzemiyor.
Tekel işçilerinin verdiği mücadele sınırlarımızı aşıyor.
Çok çok uzaklardaki vicdanları bile sızlatıyor.
Dünyanın en ünlü ve saygın dilbilimcisi, Amerikalı Noam Chomsky Tekel işçilerinin dramına destek veriyor.
Satırlarından içinin yandığı anlaşılan Chomsky Tekel işçilerine şöyle sesleniyor: “Dünyanın birçok yerinde çalışan insanların haklarına yapılan sert müdahalelerin yaşandığı bu zamanda, Tekel işçileri ve ailelerinin temel hakları için verdikleri bu mücadele ve cesareti görmek hayranlık verici.
Umarım mücadeleniz başarıya ulaşır ve dünyanın diğer yerlerinde bu durumlarla karşı karşıya kalan diğer işçiler için de örnek olur.”
Ünlü bilim adamının insanlığın en yüce değeri olan emek adına gösterdiği bu duyarlılığa hayranlık duymamak olanaksız.
Chomsky’ye sonsuz saygılar.
Mumcu’nun onurlu duruşu
SONUNDA Bülent Arınç nadim oldu.
Güldal Mumcu’nun onurlu duruşu, medyanın baskısı karşısında özür dilemek zorunda kaldı.
Bu özrü Güldal Mumcu’ya bizzat sunması gerekirken cesaret edemediği için mi bilinmez bir televizyon aracılığıyla yaptı.
Güldal Mumcu dün onurlu duruşunu sürdürerek özürle ilgili bir açıklama yaptı.
Mumcu’nun açıklamasının en anlamlı bölümü şöyle: “Şahsımla ilgili özrü kabul edebilirdim. Ancak asıl özür dilenmesi gereken yer, Meclis Başkanlığı, dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi kişiliğidir. Kaldı ki, yapılan işin yanlışlığının idrak edildiğini ortaya koyması açısından özür elbette anlamlı ve önemlidir; ama bu özür, o özür değildir.”
Güldal Mumcu’nun dediği gibi Arınç’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi kişiliğine hâlâ bir özür borcu var.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi Tufan TÜRENÇ