TEKEL İŞÇİLERİNİ AZARLAMAK DEĞİL ALKIŞLAMAK GEREKİR
Ankara’da direnişi sürdüren Tekel işçileri azara değil, alkışa layıktır. Hükümetin yanlış kararlarına karşı insanların nasıl direnebileceğini, insanların haklarını nasıl arayabileceklerini gösteriyorlar.
Ankara’da direnişi sürdüren Tekel işçileri azara değil, alkışa layıktır. Hükümetin yanlış kararlarına karşı insanların nasıl direnebileceğini, insanların haklarını nasıl arayabileceklerini gösteriyorlar.
Keşke bu tür direnişler özelleştirme uygulamasının başladığı günlerde sergilenseydi. Hükümet özelleştirmede ve işçi çıkarmada yaptığı büyük yanlışları yapamazdı.
Türkiye özelleştirme programı uygulayan tek ülke değil. Ama özelleştirme adı altında yılların birikimiyle kurulan üretim tesislerinin kapanmasına, çalışanların işsiz kalmasına yol açan tek ülke.
Özelleştirme yapan diğer ülkeler, özelleştirmede kurulu tesislerin yaşatılmasını, verimliliğin artırılmasını, istihdamın korunmasını ilke olarak benimsedi. O ülkelerde özelleştirilen tesisler yaşıyor. Daha verimli olarak üretime devam ediyor. O ülkelerde özelleştirme sonunda sokağa atılan işçi yok.
Üretim tesislerini yok ettik
Bizde ise yılların birikimiyle kurulan, ülkenin temel üretim tesisleri olan ve üretim yanında yöresel istihdama ve yörelerin sosyal ve ekonomik kalkınmasına katkıda bulunan kamu tesisleri yok pahasına satıldı.
Başta Sümerbank’ınkiler olmak üzere Tekel’in, Et Balık Kurumu’nun, Süt Endüstrisi Kurumu’nun üretim tesisleri özelleştirildikten sonra, makineler hurdacıya gitti, binalar yıkıldı. Arsalarını yap-satçılar rant kaynağı olarak değerlendirdi.
Bu üretim tesislerinde çalışanların ne olacağı önceden düşünülmedi, ne oldukları sonradan gündeme gelmedi. Bilinçsiz kamu işçileri, özelleştirme sonucu kapının önüne konulduklarında maalesef seslerini çıkaramadı. Aidat ödedikleri sendikalar onlarla hiç mi hiç ilgilenmedi.
İşte bu nedenle şimdilerde Tekel işçilerinin Ankara’daki direnişleri yadırganıyor. MALİye Bakanı, “Hükümetimizin bir hatası varsa, o da açıkta kalan işçilere merhamet göstermesidir” diyebiliyor.
İşçileri kapı önüne koyduk
Hayatta işini kaybetmeyen, iş kaybetmenin ne demek olduğunu anlayamaz. Hele hele, günümüz Türkiye’sinde belli bir yaşa gelmiş kimsenin işini kaybettikten sonra yeni bir iş bulması, kendi karnını ve bakmakla yükümlü olduklarının karnını doyurması
imkânsız gibidir.
Tekel işçilerinin direnişi, özelleştirme sonunda işçilerin sokağa atılmasındaki yanlışlığın ötesinde Tekel’in özelleştirme modelinin yanlışlığını da (iş işten geçmiş olsa da) sergiliyor.
Tekel çok yönlü bir kamu işletmesiydi. Ülke genelinde tütün üretimini destekliyor, ülke genelinde yaprak tütünlerin işlenmesini sağlıyor, ülke geneline yaygın tesislerinde sigara üretiyor, böylece ülke genelinde yöresel olarak istihdam imkânı yaratıyordu.
Bugün geriye dönmek çok zor. Ama “Kendi giden, Tekel’den geriye kalan son işçiler” var.
Direnişlerindeki ısrarı alkışlamamak imkânsız. Kamuoyunun uyanmasına katkıları oldu.