TEKEL İŞÇİLERİNİN SORUNU
TEKEL işçileri haftalardır Ankara’da eylem yapıyorlar. Türk-İş binasının önünde çok zor koşullar altında eylemlerini sürdürüyorlar.
TEKEL işçileri haftalardır Ankara’da eylem yapıyorlar. Türk-İş binasının önünde çok zor koşullar altında eylemlerini sürdürüyorlar.
Hükümet ile sendikalar bu konuda bir uzlaşmaya varamadı. Hükümet, işçilere, kamuoyunda “4-C” olarak bilinen statüde çalışma seçeneği konusunda ısrar etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “çözün” talimatıyla harekete geçen ilgili bakanların bulduğu çözüm ise asgari ücret düzeyine yakın ücretleri biraz artırmak oldu. Ancak önerilen yeni ücret düzeyleri de asgari ücretten çok farklı değildi.
Bu gelişme üzerine dün konfederasyonlar, TEKEL işçilerine destek amacıyla bir günlük eylem kararı aldılar ve karar dün uygulandı.
Polis müdahalesi
Eyleme karşın Başbakan Erdoğan, tutumlarının değişmeyeceğini, ay sonuna kadar bekleyeceklerini ifade etti. TEKEL işçilerinin eylemlerine son vermemeleri halinde ay başından sonra polis gücünü kullanabileceklerini ifade etti.
Böylece, haftalardır bir taşkınlığa sebebiyet vermeden eylemlerini sürdüren TEKEL işçilerine gözdağı verilmiş oldu. “Ya 4-C’yi kabul eder, eylemi bitirirsiniz ya da polis zoruyla dağıtılırsınız” mesajı başka anlam taşımıyor.
Ne deve ne kuş
TEKEL işçilerinin haftalardır direndikleri 4-C, sadece bu işçilerin değil, daha önce özelleştirme nedeniyle işsiz kalan işçilerin de sorunu. Bu konumda olup da kamuda 4-C kapsamında çalışan 17 bin kişi var. Eğer TEKEL işçileri de bu statüyü kabul ederlerse toplam sayı 25 bini bulacak.
TEKEL işçilerinin direndikleri 4-C nedir? 4-C, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun istihdam şekillerini belirleyen 4. maddesinin (C) fıkrasında yer alan “geçici personel” statüsüdür.
4-C’deki hüküm şöyle:
“Geçici personel: Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğunda Devlet Personel Dairesi’nin ve MALİye Bakanlığı’nın görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulu’nca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşmeyle çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.”
Madde, hüküm çerçevesinde çalışacaklara “ne deve ne kuş” misali bir statü tarif ediyor. 4-C’liler, memur desen memur değil, işçi desen işçi değil, sözleşmeli personel desen sözleşmeli personel değil. Bu statüde çalışanlar, sözleşmeyle çalışan ama işçi sayılmayan personel!
Neden böyle?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4-C hükmü, devletin asli işlerinden sayılmayan, kısa süreli veya mevsimsel işlerde çalıştırılmak üzere personel istihdamını öngörüyor.
Hemen belirtmek gerekir ki, özelleştirmeler sonrasında bu madde, hükmü fiilen değiştirmiştir. Özelleştirme nedeniyle geçici personel olarak kamuya aktarılanlar, fiilen geçici olmayan işlerde çalışmaktadırlar ve sayıları 17 bini bulmuş durumdadır. Sözleşmeleri de her yıl yenileniyor. Bu nedenle “geçici personel” değil “sürekli personel” haline gelmişlerdir.
Ancak, söz konusu hüküm, İş Yasası’nın başka hükümlerine karşı, kamuya “yasayı dolanma” olanağı vermektedir. 4-C’liler bir yıl değil, 10 veya 11 ay çalıştırılmakta ve sözleşmeleri tekrarlanmaktadır. Böyle olunca devlet, bu işçileri asgari ücrete yakın bir ücretle çalıştırmakta ve kıdem tazminatı ödemekten kurtulmaktadır. İş Kanunu’nun ve toplu iş sözleşmelerinin yüklediği yükümlülükler de geçerli olmamaktadır. Bu, işveren açısından ucuz istihdam olanağı yaratmaktadır.
Sorunun kaynağı ise özelleştirme politikasındadır. Devlet, tüccar gibi sadece paraya bakarak karar vermez. Anayasa’nın sosyal devlet ilkesi buna engeldir. Satış kararlarının “sosyal fayda-sosyal maliyet” esasına göre yapılması gerekir. MALİyeti faydasından fazla olan satış yöntemleri uygulanmamalı, satışlar çalışanların hakları korunacak şekilde yapılmalıdır. Yoksa devletin kârlı kurumlarını satmak kolay iştir.