2003 yılında Tukaş Gıda’da örgütlenmeye başlayan Tekgıda-İş Sendikası 2004 yılında Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesi alınca sendikal yaşamımızda ilginç bir süreç başladı ve işveren 6356 sayılı yasanın yerine o tarihte yürürlükte olan 2822 saylı yasanın hükümlerine göre bu yetkiye itiraz ederek İzmir İş Mahkemesi’nin kararı ile sendikanın yetkisini iptal ettirdi. İptal kararı ile başlayan bu yeni süreçte işveren sendikadan istifa etmeyen 40 işçinin hizmet sözleşmesini fesh ediyor. Açılan işe iade davasını kazanan işçileri işe başlatmadan tazminatlarını ödeyen işveren yeni bir hukuki süreci başlatmış oluyor ve sendikayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmaya zorluyor. AİHM’nin 2. Dairesi’nde görülen davada verilen karar hükümetimiz ve işverenlerimiz için ibret vericidir.
ÖRGÜTLENME HAKKINI KORUMAK DEVLETİN POZİTİF GÖREVİDİR
Türkiye’nin de kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi işçilerin çıkarlarını korumak için sendika kurmak ve bu sendikalara üye olmak hakkını temel bir hak olarak kabul etmiş ve bu hakkın kullanılmasını sağlamak konusunda devlete pozitif bir görev vermiştir. AİHM Tukaş işvereninin yargının işe iade kararı verdiği işçileri işe başlatmaması konusunda bu pozitif görevini yerine getirmeyen hükümeti suçlamış ve hükümetin işçilerin sendikal haklarını kullanmasında gerekli özeni gösterip pozitif görevini yerine getirmediği gerekçesi ile hükümeti kusurlu bulmuş ve sendikaya 10 bin avro ödemesine karar vermiştir. Tekgıda-İş ile Tukaş arasında ki bu çekişme tam 14 yıl sonra TC Hükümetinin tazminata mahkûm edilmesi ile son bulmuştur. Adalet geç de olsa yerine getirilmiştir ama geciken adalet, adalet midir? Bu karardan hükümetlerin ve işverenlerin ders çıkarması gerekir. İşe iade kararlarını uygulamamak işverenler için sorumluluk doğuracaktır ve sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını ihlal eden işverenler de AİHM kararına ve sözleşmenin 11. maddesine göre tazminat sorumlusu olacaklardır. Alınması gereken ikinci ders hükümet içindir. İşe iade kararları işverenler tarafından yaygın olarak uygulanmamaktadır. 6356 sayılı yasada gerekli değişiklik yapılarak işe iade kararlarının uygulanması zorunlu duruma getirilmelidir.
YETKİ KONUSU DEĞİŞTİRİLMELİDİR
5356 sayılı yasanın 41. maddesi yetki konusunda bakanlığın kararına karşı işverenin veya başka bir sendikanın itiraz edebileceğini öngörmektedir. Yargının yükü ve hantal yapısı nedeni ile bu davalar 4-5 sene sürebilmekte ve örgütlenme ve örgüte üye olma hakkının içini boşaltmaktadır. Bu nedenle 6356 sayılı yasanın 41. maddesinde düzenlenmiş olan yetkiye itirazlar yargı yerine referandum yolu ile işyerlerinde çözümlenmelidir. Yetki konusunda en demokratik ve işyerinin, işçinin en çok yararına olan bu düzenleme sendikacılığımıza, toplusözleşme düzenimize ivme kazandıracak ve sendikalarımız güçlenecek, üye sayıları artacaktır. TBMM yeni dönemde bu sorunu mutlaka çözmeli ve yasanın hükmünü değiştirmelidir.
BÖYLE İŞVERENLER DE VAR
İşverenlerimiz işçilerin sendikalaşmasına şiddetle karşıdır. Çalışanların bu en doğal ve demokratik hakkını bir türlü içlerine sindirememektedirler. Oysa Yön Radyosu’nun Yönetim Kurulu Başkanı ve CHP’den aday olan Yüksel Kılınç, Türkiye Gazeteciler Sendikası’na başvurarak işçileri adına yetkili sendika ile toplusözleşme imzalamak istediğini bildirmiştir. Bu davranış ülkemiz için bir ilktir ve umarız bağnaz işverenlerimize örnek olur. Ülkemizin çalışma barışına ihtiyacı vardır ve bu barış işçilerin sendika kurma ve sendikaya üye olma haklarına şiddetle karşı çıkılarak sağlanamaz. İşverenler bir modus vivendi -gidilecek ortak bir yol bulmak zorundadırlar. İşçi sendikaları ile kurulacak karşılıklı anlayış ülkenin birçok sorununun çözülmesine de katkı sağlayacaktır.