Dolar kurundaki aşırı oynaklık herkesi ilgilendiriyor.
Dövizi bir finansal yatırım aracı olarak kullananlar için, sermaye piyasasında olduğu gibi kur hareketlerini tahmin etmek önemlidir. Amaç dövize yatırım yapanların reel getirisini en yüksekte tutmaktır. Finans analizcileri bu işi yapıyor.
Kur hareketlerini kısa dönemde , dışarıda ve içerde siyasi sosyal ve ekonomik gelişmelere göre tahmin etmek, analiz etmek mümkün olabilir. Ancak , bu noktada iki yanlış var…
Bir… Dövizin bir finansal yatırım aracı olması , ekonomideki kırılganlığın bir sonucudur. Normalde işleyen bir piyasada döviz bir yatırım aracı değil, bir ödeme aracıdır.
İkincisi, döviz kurlarında değişme , bazılarını kar sağlayabilir ve fakat aynı zamanda spekülatif bir piyasa yaratıyor, birileri dövizden kazanıyor ve fakat ekonomide kırılganlığı artırdığı için ve spekülatif piyasa yaratığı için toplum kaybediyor. Enflasyonun artmasına , dış borç riskinin yükselmesine neden oluyor.
Aşırı oynak kur’un getirdiği olumsuz etkiyi ortadan kaldırmak veya en aza indirmek siyasi iktidarların görevidir. Bu alanda çözüm ve öneri de iktisatçılara düşer.
Dalgalı kura karşı olmamla birlikte, Dalgalı kur politikası başıbozuk piyasa anlamına gelmez. Oyunu kuralına göre oynamak gerekir. Dalgalı kur politikasında aşırı kur hareketlerine, Merkez Bankaları müdahale eder. Bizim Merkez Bankası, siyasi kararları ön planda tuttuğu için 2007 ve 2008 yıllarında bu müdahaleyi yapmadı veya çok sınırlı yaptı.
2007 ve 2008 yıllarında reel faizler yüksek tutuldu. Spekülatif sermeye girişi kontrol edilmedi. Sıcak para girişi hızlandı. Döviz arzı arttı ve 2008 Ocak ayında, 2003 TÜFE bazlı reel kur endeksi 127.41 ye yükseldi. Yani o tarihte TL döviz sepetine göre yüzde 27.41 oranında daha değerli idi. Merkez Bankası kura müdahale etmedi. Bu kur seviyesi ithalatı ucuzlattı. Enflasyonu frenledi. Suni bolluk yarattı. Sonuçta dışa bağımlı bir üretim yapısı oluştu.
Üretim ve büyüme dövize bağımlı olunca , kur artışı kaçınılmaz oldu. MB TÜFE bazlı reel kur endeksine göre TL Mayıs 2019 ayında döviz sepetine göre ortalama olarak yüzde 30 oranında daha düşük değerdedir. Ocak 2018 de döviz sepetine göre yüzde 27 daha değerli olan TL, 2019 nisanında tersine yüzde 30 daha düşük değerdedir. Bu şartlarda kur istikrarından bahsetmek mümkün değildir.
Bu noktada parantez içinde söylemek gerekir ki TL kurunu Dolar enflasyonu ile TL enflasyon farkını alarak TL kuru hesaplamak doğru sonucu vermez. Çünkü reel kur için doların diğer paralar karşısındaki değer değişmelerini de hesaplara katmak zorundayız. Merkez Bankası bu hesabı işi olduğu için doğal olarak iyi yapıyor.
Merkez Bankası önce, Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre, Türk Lirası’nın ağırlıklı ortalama değeri olan nominal efektif döviz kuru (NEK)’nu hesap ediyor. Sonra nispi fiyat etkilerini arındırarak ”Reel efektif döviz kuru (REK)”nu elde ediyor.
TÜFE Reel kur endeksine göre Mayıs ayında ortalama dolar kuru 6 lira dolayındadır ve gerçekte 4.20 lira dolayında olması gerekirdi. Bunun üstünde kur artışı istikrarsızlığın göstergesidir. 6 liranın altında veya üstünde olması değişmez. Altına inerse ”kur düştü ” diyemeyiz. Düşmesi için 4.20’nin altına inmesi gerekir.