Prof. Dr. Toker Dereli’yi 1963 yılında Cornell Üniversitesi’nde tanıdım. Cornell Amerika’nın endüstriyel ilişkiler konusunda çok güçlü bir öğretim kadrosuna sahip en önemli üniversitelerinin önde geleniydi. Toker Dereli ile orada iki yıl çok güzel günler yaşadık ve ileriki yıllarda denizlerinde kulaç atacağımız endüstriyel ilişkilerde donanımlı olabilmek için büyük çaba gösterdik ve sanırım ülkemizin işçi-işveren ilişkilerine olumlu katkılarda bulunduk. Toker’in sürekli gülümseyen yüzü, insana güven veren dostluğu o günlerden bugünlere hiç eksilmeden varlığını sürdürdü. Toker ve ev arkadaşı Mark Thompson o yıllarda bekardı ve zaman zaman bizim evde rahmetli eşim Mübeccel’in yaptığı Türk yemeklerini keyifle yerken bir yanda da dünyanın sorunlarını tartışırdık. Ben 1965’te yüksek lisansımı tamamlayıp yurda döndüğümde onun çalışmaları daha devam ediyordu. Toker, İstanbul İktisat Fakültesi İçtimaiyet Enstitüsü’nde asistanken Cornell’e gitmiştir. Benim ilk tanıştığım sendikacılar Bahir Ersoy’un başkanlığını yaptığı İstanbul Tekstil İşçileri Sendikası’nın yöneticileri idi ve bu sendikanın İçtimaiyat Enstitüsü ile yakın ilişkileri vardı.
Prof. Dr. Orhan Tuna, enstitünün başkanı idi ve Cornell Üniversitesi ile ortak çalışmalar yapıyorlardı. Benim Cornell ile ilişkim sendikacıların beni sayın Orhan Tuna ile tanıştırmaları sonunda gerçekleşti.
ENDÜSTRİYEL İLİŞKİLERİN DEV KADROSU
Ülkemizde sanayileşme geç başladığından işçi sınıfının ortaya çıkması da gecikmiştir. Soğuk savaş nedeni ile işçi sınıfı sıkı bir denetim altındaydı ve özgür değildi. O yıllarda işçi ve sendika sorunları ile ilgilenen en önemli merkez bu İçtimaiyat Enstitüsü idi. Sendikacılığımız, işçi hareketimiz cılızdı ama bu enstitünün, önemini bu günlere kadar sürdüren dev bir kadrosu vardı. Bu dev kadroda hepsi Prof. Dr. olan başta rahmetli Orhan Tuna olmak üzere Metin Kutal, Nusret Ekin, Toker Dereli, Sabahattin Zaim, Nevzat Yalçıntaş, Turan Yazgan vardı. O yıllarda işçi hareketi ve sendikacılık konularında konferanslar düzenler ve konunun satırbaşı isimleri sunum yapar ve bu sunumlar enstitü tarafından yayınlanırdı. Bu dev kadronun tümü ülkemizde çalışma yasalarının hazırlanmasında, işçilerin, sendika yöneticilerinin ve işverenlerinin eğitilmesinde çok önemli katkılar sağlamışlardır. Toker, yurda döndükten ve ben sendikalarda çalışıp, günlük gazetelerde yazılar yazmaya başlayınca Orhan Tuna, Toker aracılığı ile benim kürsüde asistan olmamı önerdi. Ben zarımı işçi sınıfı için atmaya karar verdiğimden sayın hocamın önerisini kabul etmedim. Bugün yazdıklarından ve konuşmalarından dolayı dört sendikadan kovulmuş biri olarak “Acaba yanlış mı yaptım?” diye kendimi hâlâ sorgularım.
BİLİM SENDİKACILIĞIN ÖNCÜSÜ OLMALIDIR
O yıllarda adı sonradan Çalışma Ekonomisi olarak değiştirilen İçtimaiyet Enstitüsü işçi ve işveren sendikacıları ile çok sıcak ilişkiler içinde ve onları aydınlatma konusunda müthiş bir görev yapıyordu. O günlerde sendika yöneticiliği yapanların hemen hepsi bu dev kadronun “rahle-i tedrisinden” geçmiştir. O nedenle o günün sendikacıları günümüz sendikacılarının çok ilerisindeydiler. Sendikacılığımızın bugün yaşadığı sorunların temelinde iyi eğitilmemiş sendika yöneticilerinin varlığı önemli bir nedendir ve kimse bu konu üzerinde durmamaktadır. Toker Dereli bu aydınlatma sürecinde, arkadaşları ile birlikte, çok önemli katkılar sağlamış bununla yetinmeyerek İngilizceye çevirdiği mevzuatımızla, yabancı ansiklopedilere yazdığı makalelerle ve yurtdışı üniversitelerinde hocalık ve yöneticilik yapması ile ülkemizin yurt dışında tanınmasına da öncülük etmiştir. Toker ve arkadaşları bilimin öncülüğünde sendikacılığımızın yüzünü ağartmaya çalışmışlar ve sendikacılığımızın tarihinde yerlerini almışlardır. Toker Hocayı tanımak bir ayrıcalıktı ve ben bu ayrıcalığın keyfini yaşadım. Türk Metal Sendikası büyük bir özveri ile Toker Dereli’nin yazdığı anılarını “Geçmişin Ayak İzleri” başlığı ile yayınlayarak sendikacılığımıza önemli bir hizmette bulunmuştur. Kendilerine teşekkür ederim. Sendikacıların ve gençlerin bu anılardan öğreneceği çok şey var. Kadim dostum sevgili Toker Dereli eline sağlık diyor, sana bin selam ediyor ve sağlıklı, mutlu bir ömür diliyorum. İşçi sınıfı seni unutmayacaktır.