TOPLU SÖZLEŞMEDE “ORTA OYUNU”
Memur konfederasyonları ile hükümet, nihayet masa başına oturuyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açıklamasına göre, toplu sözleşme görüşmeleri 30 Nisan’da başlayacak
Masada işveren heyetine Bakan Faruk Çelik, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’ne ise en fazla üyeye sahip olması nedeniyle Memur-Sen Başkanı başkanlık edecek. Sendika heyetinde Memur-Sen 9, Türkiye Kamu-Sen 4, KESK ise 2 üye ile temsil edilecek.
Memur-Sen, 2012 yılı için yüzde 16, ikinci yıl için de yüzde 14 oranında zam isteyeceğini açıkladı. Türkiye Kamu-Sen, ilk altı ay yüzde 10, ikinci altı ay için de yüzde 10 oranında zam isterken KESK, en düşük memur aylığının 2 bin 145 liraya yükseltilmesini ve yüzde 30 oranında zam yapılmasını önerdi.
Hükümetin önerisinin ilk altı ay için yüzde 3, ikinci altı için de yüzde 3 olacağı ifade ediliyor. MALİye Bakanı Mehmet Şimşek, “Kıt kaynaklarımız var, o kaynaklar çerçevesinde makul bir zam yapacağız” dedi. Bu koşullarda dört aydır zamsız maaş alan 2.5 milyon memur ile 2 milyon memur emeklisinin ücreti ne olmalı, gerçekten bu sürece toplu sözleşme mi demek gerekir? Öncelikle 2012 Mart ayı itibariyle yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 10.45 olarak hesaplandı. Sadece TÜFE bazında üç aylık enflasyon yüzde 1.6, nisan ayında yapılan elektrik ve doğalgaz zamlarıyla dört aylık enflasyonun yüzde 2.5’e aşması bekleniyor. İlk altı ay için de yüzde 3’ü çok rahat aşacak.
Ayrıca Türkiye 2010 yılında yüzde 9’un, 2011 yılında da yüzde 8’in üzerinde büyüdü. Ancak hükümet memurlara büyümeden bir pay vermiyor, sadece hedeflenen enflasyonun aşılması halinde takip eden dönemlerde enflasyon farkı kadar bir artış yapıyor. Yani ücretler, hep enflasyonun gerisinden geliyor, çalışanlar büyümeden
de herhangi bir pay almıyorlar. İşin ekonomi tarafı böyle. Gelelim toplu sözleşme meselesine.. Bir kere grev hakkı yok, memur sendikalarıyla hükümetin anlaşmaması
durumunda uzlaşmazlık Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na gidiyor. 11 kişilik bu kurulun 7 üyesi hükümet tarafından belirleniyor, 4’ü de sendika temsilcilerinden oluşuyor. Yani son sözü yine hükümet söylüyor, hukuk dilinde buna zorunlu tahkim deniyor. Gerçek anlamda bir toplu sözleşme ancak grev hakkının kullanılabilmesiyle geçerli olabilir, aksi halde tek taraflı bir dayatma söz konusudur.
Şimdi 20 gün içinde bu görüşmelerin sonuçlanması isteniyor, uzlaşmazlık süresi de dâhil toplam 30 gün içinde 4.5 milyon memur ve emeklisini ilgilendirecek bu süreç tamamlanacak. Görüşmelerde hükümete yakın olduğu öne sürülen Memur-Sen Başkanı, ya anlaşmayı imzalayacak ya da uzlaşmazlığa gidecek. Tek yetkili
o. Kamu-Sen ve KESK’in toplam üye sayısı Memur-Sen’i aşmasına rağmen hiçbir itiraz hakları yok. Şimdi buna toplu sözleşme mi diyeceğiz, yoksa “ortaoyunu” mu diyeceğiz, kararı siz verin…
ATİLLA ÖZSEVER