TÜFE YOKSUL HALKIN ENFLASYONUNU YANSITMIYOR!
Ekim sonundan Ekim sonuna 12 aylık artış, yüzde 7.32 oldu. 2002 öncesi, 1980´lerdeki, 1990´lardaki iki ve bazan da üç haneli rakamlarla mukayese edildiğinde, görece olarak düşüklüğe vurgu yapsa da, bu oran G-20 içerisinde Türkiye´nin, hala yüksek enflasyon bakımından ilk üçte yer aldığını göstermektedir.
Uzun süredir genelde enflasyon, özelde yoksul halkın enflasyonu konusunda yazmayı planlıyordum. Dahil olduğum ekonomik ve siyasal gündem bu haftayı olanaklı kıldı… Biliyorsunuz, her ayın üçünde TÜIK; TÜFE ve ÜFE (Tüketici Fiyatları Endeksi ve Üretici Fiyatları Endeksi)’deki değişimleri, çoğunlukla artışları haber alarak duyurmaktadır. Bu bağlamda TÜİK, 3 Kasım’da TÜFE’de, Ekim için yüzde 1.80 oranında artış duyurdu.
Ekim sonundan Ekim sonuna 12 aylık artış, yüzde 7.32 oldu. 2002 öncesi, 1980’lerdeki, 1990’lardaki iki ve bazan da üç haneli rakamlarla mukayese edildiğinde, görece olarak düşüklüğe vurgu yapsa da, bu oran G-20 içerisinde Türkiye’nin, hala yüksek enflasyon bakımından ilk üçte yer aldığını göstermektedir.
Bir de halk için,yoksul halk için bir değerlendirme yapıldığında, TÜİK’in duyurduğu rakamların çok daha yüksek olduğu yargısına varılabilinir. Zira, TÜFE ürün sepetinde yer alan ürünlerin yada maddelerin bir çoğu açlık sınırında (1300 TL) yaşayan vatandaşlarımızca tüketilmemektedir. Yine sepette yer alan ürünlerin bir kısmı da yoksulluk sınırı (3500 TL) altında yaşayan vatandaşlarımızca da tüketilmemektedir.
Doğal olarak, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan halkımızın tükettiği ürünlerin fiyatları, talep yüksekliği nedeniyle TÜFE artışının üstünde artmaktadır.
TÜFE sepeti ve ağırlıkları hassaslaştırılmalıdır!… Her ne kadar TÜİK, enflasyon sepetini ve sepete giren maddelerin ağırlığını Aralık’ta hane halkı anketi ve tüketim harcamaları anketi ile güncellediğini ifade etse de; sepet içindeki ürünlerin çoğu yoksul halk tarafından tüketilmemektedir. Ya da ürün gruplarının endekse katılım ağırlıkları gerçekçi değildir (www.tuik.gov.tr). TÜİK; 2013 için 12 ana grup (gıda, konut, giyim, ev eşyası, alkollü içecekler, lokanta ve oteller, eğlence, sağhk, ulaştırma, haberleşme, eğitim ve diğer mal ve hizmetler) ve 44 alt grup içerisinde yeralan 437 maddenin fiyat hareketlerini izleyerek TÜFE’yi hesaplamaktadır. Sözgelimi, 2013 Ocak’mda TÜİK, "gıda ve alkolsüz içecek grubu"nun endeksteki ağırlığını yüzde 26.22’den yüzde 24.09’a düşürmüştür. Halbuki yoksul halk, gelirinin yüzde 60-70’ini bu gruba ayırmaktadır. Yine, yoksul halkın nerdeyse hiç tüketmediği "lokanta ve oteller"in ağırlığı yüzde 5.63’ten yüzde 6.18’e çıkmıştır.
TÜFE sepetindeki toplam ağırlığın yüzde 51.5’ini oluşturan ürünler; kira, taze sebze, ekmek, elektrik, otomobil, belediye suyu, benzin, cep telefonu görüşme ücreti, et, taze meyveler, tüp, dolmuş ücreti, LPG, sigortalar, doğalgaz, kömür, mazot, beyaz peynir, lokanta hizmetleri ve deterjandan oluşmaktadır.
Oranları düşük olsa da halkın hiç kullanmadığı otoban geçiş ücreti, şans oyunu, kivi, badem içi ve tahin de sepette yeralmaktadır. Görüleceği üzere; hem ana gruplar arasında, hem de grupların maddeleri içerisinde yoksul halkın tüketmeyeceği ürünler bulunmaktadır. Sepette çok sayıda grubun ve gruplar içerisinde çok sayıda maddenin yeralması; geniş bir yelpazeden gruplandırmaya ve maddelendirmeye neden olmaktadır. Bu da, fiyatları talep fazlalığı nedeniyle hızla artan gıda, giyim, ulaşım ve konut gruplarının endeksi arttırıcı etkisinin; düşük talep ve tüketim nedeniyle fiyatları düşen ya da az artan grup ve maddelerce nötralize edilmesine neden olmaktadır.
Sözgelimi, Prof. Dr. Esfender Korkmaz’ın da vurguladığı gibi, 10 yıllık AKP iktidarında TÜFE artışı yüze 92 olmuş, buna karşılık gıda ve alkolsüz içecekler (mutfak enflasyonu) endeksindeki artış yüzde 116.2 olmuştur. Konut ve gıda artışları ise yüzde 116 olmuştur. Aradaki 24 puanlık fark, hassas olmayan hesaplamadan kaynaklanmaktadır. Açlık ve yoksulluk sınırında yasayanlar için farklı TÜFE hesaplanmalıdır… Dolayısıyla, yıllık geliri, açlık sınırı olan 1300 TL’den az olan ‘mutlak yoksullar’m ağırlıklı olarak tükettiği ürün grupları gıda,konut ve ulaştırmadır. Buna karşılık yıllık geliri, yoksulluk sımrı olan 3500 TL’nin altında yeralan ‘görece yoksullar’ın ürün grupları ise, yukarıdakilere ilave olarak eğitim, giyim, sağhk, içecekler ve tatildir. Ülkemizdeki gelir dağılımı adaleti olabilidiğince bozuktur. Türkiye ‘de GSYH’nin yüzde 50’sini en zengin yüzde 20 tüketirken; yaklaşık yüzde 6’smı en yoksul yüzde 20 tüketmektedir. Nüfusun yüzde 40’nm yoksulluk sınırı altında, yüzde 10’nundan fazlasının açlık sınırının altında yaşadığı dikkate alındığında, yaklaşık 40 milyon insan için enflasyon rakamlarının çok yüksek olduğu aşikardır. Bu nedenle; TÜİK, yapmazsa sendikalar, yapmazsa STK’lar mutlak ve görece yoksullar için ‘hassas enflasyon oranı’ hesaplamalıdırlar. Adı da; sosyal enflasyon, halkın enflasyonu ya da yoksullar için enflasyon olmalıdır. Hükümet ve işverenler de, yoksul halkı yakan yüksek enflasyon oranında maaş ayarlaması ya da zammı yapmalıdırlar.