TÜKETİCİ GÜVENİ NEDEN TOPARLANAMIYOR
Hafta başında açıklanan mart ayı Tüketici Güven Endeksi, hem olumsuz baskıların kırılamadığını düşündürüyor ve bu yılın makroekonomik hedeflerini desteklemiyor.
Hafta başında açıklanan mart ayı Tüketici Güven Endeksi, hem olumsuz baskıların kırılamadığını düşündürüyor ve bu yılın makroekonomik hedeflerini desteklemiyor. Kasım seçimleri sonrasındaki iyimser zorlamaların maya tutmadığı dikkat çekiyor. Söz konusu endeksin Mart ayında yüzde 0,5 oranında artmış olmasına bakarak rehavete kapılmamak gerekiyor! Geride bıraktığımız yılın ilk dokuz ayında belirgin bir gerileme sergileyen Tüketici Güven Endeksi, eylül ayında en düşük seviyesine gerilemiş. Ekim ayında kısmen toparlamış ve Kasımda ise 2015 senesinin en yüksek seviyesine tırmanmış, fakat bu durumu koruyamayarak son dört ayda yüzde 15 oranında gerilemiş. 2016 yılının ilk çeyrek dönemindeki güven kaybı ise yüzde 10 düzeyine yaklaşmış. Bu eğilimler, küresel ve bölgesel koşulların iç talep üzerinde daha belirleyici olduğunu düşündürüyor.
Geride bıraktığımız yılın ilk dokuz ayında belirgin bir gerileme sergileyen Tüketici Güven Endeksi Eylül ayında en düşük seviyesine gerilemiş. Ekim ayında kısmen toparlamış ve kasımda ise 2015 senesinin en yüksek seviyesine tırmanmış, fakat bu durumu koruyamayarak son dört ayda yüzde 15 oranında gerilemiş. 2016 yılının ilk çeyrek dönemindeki güven kaybı ise yüzde 10 düzeyine yaklaşmış. Bu eğilimler, küresel ve bölgesel koşulların iş talep üzerinde daha belirleyici olduğunu düşündürüyor. Geride bıraktığımız yılın ilk dokuz ayında gözlenen gerileme daha çok küresel koşullardaki olumsuzlaşmadan etkilenmiş; başta ihracat olmak üzere dış ticaret hacminin daralması ve riskten kaçınma eğmminin güçlenmesi, yaşanan güven kaybında belirleyici olmuş. Ekim ve kasım ayında yaşanan güven artışında, ABD para otoritesinin beklenen faiz yükselişini pas geçmesi olumsuz eğilimin kırılmasında etkili olmuş; Kasım ayı başında yapılan Genel Seçimlerin sonuçları ise iyimserlik sınırlarının zorlanmasına katkı yapmış. Kasım ayının sonuna doğru Rus Uçağının düşürülmesi ve aralık ayında dolar faizlerinin yükseltilmesi, algılan seri bir şekilde olumsuzlaştırmış.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız etkenler, 2015 yılı genelinde finansal fiyatlar aracılığı ile Tüketici Güveni üzerinde belirleyici olmuş. Fakat bu yılın şubat ve mart ayında gözlenen veriler, etkenler ile sonuçlar arasındaki ilişkilerin kısmen farklılaşmaya başladığını düşündürüyor. Finansal fiyatlar iki aydır iyimser eğilimler sergiliyor, ancak tüketici güveni toparlanamıyor! Asgari ücret ve emekli maaşlarındaki kısmen yüksek sayılabilecek artışlara, Türk Lirası’ndaki değerlenme zorlamasına rağmen tüketici güveninin yükselemiyor olması, farklı değişkenlerin devreye girerek algıları farklılaştırmış olabileceğini düşündürüyor. Terör olaylarında yaşanan tırmanış, siyasi gündemin sosyal hassasiyetlerden kopması ve turizm sektöründe yaşananlar türünden iç gelişmeler, sonucu etkileyen değişkenler haline gelmiş olabilir!
İhracatın alarm vermeyi sürdürdüğü ve iç talebin zayıf olmaya devam ettiği 2016 yılının ilk çeyrek dönemi, makroekonomik göstergeler açısından olumlu düşünmeyi olanaksızlaştırıyor. Büyüme hedefinden uzaklaşılıyor, enflasyon baskıları ciddiyetini koruyor ve işsizlik konusundaki umutlar soluyor. Döviz kurunu düşürme ve faizleri geriletme yönündeki çabalar, durumu terse çevirme konusunda yetersiz kalmış gibi görünüyor. Durum düzelmez ise, mali sektöre ve kamu kesimine ilişkin algların daha da olumsuzlaşabileceğini hesaba katmak gerekiyor.
Farklı turizm çeşitleri nedeniyle ülkemize gelecek yabancılar konusundaki beklentilerin hızla olumsuzlaşması, hizmet sektörü yolu lle iç talebi ve tüketici güvenini sarsıyor olabilir. Rus turistlerden kaynaklanan boşluğun nasıl doldurulacağı konusu çözülememişken gelen organizasyon iptalleri iyimser olmayı olanaksızlaştırıyor!
Çok hedefii olmak, kalıcı çözüm yerine günü kurtarmaya odaklanmak veya genelin durumunu düzeltmek yerine öncelikleri kendi konumlarını koruyacak şekilde belirlemek türünden yanlışlar başımızı ağrıtıyor; güvensizliği besleyerek kırılganlık algılarını güçlendiriyor. Faizlerdeki düşüş yönlü zorlamaların, beklenen sonucu üretmediği gibi geri teperek ciddi yan tesirler yaratması olasılığı güçleniyor.
Son on yılın kazanımlarını korumaya çalıştıkça, kalıcı çözümlerden uzaklaşıyor ve kırılganlık artışını önleyemiyoruz. Aksini iddia ederek bu açmazdan kurtulamıyor ve gerçekçi olmayı beceremiyoruz!