TÜRK HÜR TEŞEBBÜS KONSEYİ
Türkiye’de işverenlerin kendi aralarında örgütlenmelerinin yanı sıra, esnaf ve köylü örgütleriyle birlikte bir cephe kurma konusundaki en önemli girişimleri, Türk Hür Teşebbüs Konseyi’dir.
TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ
Türk Hür Teşebbüs Konseyi konusunda yapılmış ve yayımlanmış bir araştırma yoktur. Refik Baydur’un Türk Hür Teşebbüs Konseyi konusunda 2008 yılında yayımlanan kitabında yaptığı değerlendirme şu şekildedir: “Bu konsey hayata geçmiş ama hiçbir fonksiyon yapamadan zaman içinde kaybolup gitmiştir.” (Refik Baydur, Türk Sendikacılığı, İşçi ve İşveren, Sinemis Yay., Ankara, 2008, s.127) Refik Baydur’un bu değerlendirmesine rağmen, Türkiye’de büyük sermayedarların öncülüğündeki bir cephe kurma girişiminin unutulmaması ve incelenmesinde yarar vardır.
İLK GİRİŞİMLER
Türkiye’nin en büyük işverenleri, 1970 yılındaki bazı görüşmelerin ve 12 Mart 1971 Darbesi’nin ardından, 2 Nisan 1971 tarihinde Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği’ni kurdular. TÜSİAD’ın öncelikli konularından biri, “işçi hareketlerinin, direnişlerin ve grevlerin sona erdirilmesi” idi. (Feyyaz Berker-Güngör Uras, Fikir Üreten Fabrika, TÜSİAD’ın İlk On Yılı, 1970-1980, Doğan Kitap, İstanbul, 2009, s.16)
TÜSİAD, özellikle 1968-1970 döneminde sertleşen işçi-işveren ilişkilerinden hareketle, işverenlerin çıkarlarını daha etkili bir biçimde korumak amacıyla, 1971 yılı Kasım ayından itibaren toplumun diğer kesimleriyle bir işbirliği için girişimlerde bulunmaya başladı. Bu amaçla, 12 Kasım 1971 tarihinde Divan Oteli’nde bir toplantı yapıldı.
Bu toplantı öncesinde, TÜSİAD’ın 4 Kasım 1971 tarihinde çeşitli kuruluşlara gönderdiği yazıda, Hür Teşebbüs Koordinasyon Komitesi’nin kurulması öneriliyordu. Koordinasyon Komitesi, “Hür Teşebbüsün meslekî, kanuni kuruluşlarının yada diğer kuruluş ve derneklerinin ihtiyaç gördüğü zamanlarda, ihtiyaç duyduğu mevzular üzerinde izlenecek müşterek politikanın ana hatlarını tespit etmek üzere toplanacak ve verilecek kararlara göre takip edilecek yolu kararlaştırarak uygulama safhasına aktaracak bir teşekküldür,” deniyordu. Önerilen yapılanmada “aslî kadroda yer almasını uygun gördüğümüz meslekî kuruluşlar şunlardır: (a) Odalar Birliği, (b) Sanayi Odaları, (c) Ticaret Odaları, (d) İşverenler Konfederasyonu, (e) İktisadi Kalkınma Vakfı, (f) Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği” yer alacaktı. Yazıda, “Koordinasyon Komitesinin sekreterliğini, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği tedvir etmekle görevlendirildiği takdirde bunu memnuniyetle karşılayacaktır,” deniyordu. Bu çağrı sonrasında 12 Kasım 1971 tarihinde Hür Teşebbüs Koordinasyon Sekreteryası toplandı.
18 Mayıs 1972 günü TÜSİAD Genel Merkezi’nde yapılan Hür Teşebbüs Kuruluşları Koordinasyon Sekretaryası toplantısına, TÜSİAD, TİSK, İktisadi Araştırmalar Vakfı, TOBB ve bazı odalar, Türk Sevk ve İdare Derneği’nin yanı sıra, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanı Hüsamettin Tiyenşan ile Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Sekreteri Zeki Yücetürk de katıldı. Bu toplantıda Hür Teşebbüs Kuruluşları Koordinasyon Sekreteryası görevlerinin TÜSİAD tarafından yürütülmesi kararlaştırıldı ve “Koordinasyon Sekreteryasının Türkiye çapında teşkilatlanması öngörüldü.”
Ancak bu öncü girişimden somut bir işbirliği çıkmadı.
Bu süreç, Feyyaz Berker ve Güngör Uras tarafından şu şekilde özetlenmektedir:
“1970’li yılların başında özel sektör kuruluşları ‘özel sektör’ deyimi yerine ‘hür teşebbüs’ deyimini kullanmaya çaba gösteriyordu. (…) Güçlü sol hareket özel sektörü hedef alıyor, devletçilik öne çıkarılıyordu. (…)
“’Türk Hür Teşebbüs Konseyi’ fikri 1971’li yıllarda TÜSİAD’ın kuruluşuyla ortaya çıkmıştı. TÜSİAD yöneticileri ve o günkü Yönetim Kurulu Başkanı Feyyaz Berker, hür teşebbüs kuruluşlarını bir şemsiye altında toplamak, kuruluşların çalışmalarını koordine etmek amacıyla değişik girişimlerde bulundu.
“Bu girişimler, TÜSİAD’ın diğer kuruluşlara, özellikle odalara hakimiyet sağlama teşebbüsü şeklinde yanlış değerlendirildiğinde ilk çalışmalar sonuç veremedi.
“Daha sonra gene TÜSİAD’ın öncülüğünde, özel sektörün değişik kuruluşlarının genel sekreter yardımcıları Ankara’da bir araya gelerek ‘Türk Hür Teşebbüs Sistemi’ kurma ve işletme arayışında çalışmalar yaptı. (Berker-Uras,2009;215)
“Odalar Birliği ve odalar ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu bu tür bir birliktelikte TÜSİAD’ın öne çıkmasından çekiniyordu. TÜSİAD yönetimi ise, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Teşkilatı Konfederasyonu’nun da bu birlikteliğe katılmasını istiyordu.
“TÜSİAD’ın önde gelen üyeleri, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nca başlatılacak bir girişimin daha kısa sürede sonuç verebileceği inancıyla 28 Nisan 1975 tarihinde İstanbul Ticaret Odası Konferans Salonu’nda böyle bir teşebbüsün ortaya çıkmasına imkân verecek bir hazırlık toplantısı yaptılar. Bu toplantı öncesi TÜSİAD üyeleri 26-27 Nisan 1975 tarihinde Tarabya Oteli’nde iki gün süren toplantıda bir araya geldiler. (…) Bütün bu çalışmalardan sonra 27 Kasım 1976 tarihinde İzmir’de Efes Oteli’nde yapılan toplantıda Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin kuruluşu gerçekleşebildi. Ama, ömrü pek kısa oldu.” (Berker-Uras,2009;214)
TİSK’İN TOPLANTISI
12 Mart 1971 Darbesi’nin yarattığı sessizlik ortamı, 1973 yılında yapılan seçimlerin ardından dağılmaya ve işçi eylemleri artmaya başladı. Bunun üzerine, TİSK’in çağrısı üzerine, 28 Nisan 1975 tarihinde İstanbul Ticaret Odası Konferans Salonu’nda, TİSK ve bağlı sendikaları, Sanayi Odaları Başkanlık Divanı, Sanayi ve Ticaret Odaları, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve TÜSİAD’ın temsilcileri ile önemli iş adamlarının katıldığı bir toplantı düzenlendi. TİSK, yayınladığı kitapta, bu toplantıyı şu şekilde değerlendirdi:
“Toplantıda yapılan konuşmalarda Türk Hür Teşebbüsünün Anayasal düzen içindeki yeri, ülke kalkınması, istihdam, üretim, yatırım ve ihracat bakımından ekonomimizdeki vazgeçilmez fonksiyonları; Hürriyetçi Parlamenter Demokratik rejimin Türkiye’nin yegâne yönetim tarzı olduğu vakıası, Anayasal ve Yasal haklar üzerinde önemli durulmuş ve karma ekonomi bünyesinde Hür Teşebbüsün daha da geliştirilmesi için gerekli şartlar ve ihtiyaçlar dile getirilmiştir.” (TİSK, Türk Hür Teşebbüs Kuruluşları Toplantısı, 28 Nisan 1975, İstanbul, TİSK Yay.No.32, Ankara, 1975, s.3)
Toplantıda açılış konuşmasını TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin yaptı. Halit Narin şunları söyledi:
“Yakın bir geçmişin ekonomik ve sosyal gelişmeleri ve Türk ekonomisinin gelecekteki problemleri karşısında Hür Teşebbüs mensuplarının birlik ve beraberlik içinde, sosyal ve ekonomik görüşlerini kamuoyuna duyurması gerekli olmuştur. Bu amaçla 3 Nisan 1975 tarihinde Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonunca tertiplenen ön toplantımız yapılmıştır. Bu toplantıda tam bir görüş birliği içinde bulunduğumuz bir kere daha tespit edilmiş ve Türk Hür Teşebbüs Kuruluş Temsilcilerinin ve Müteşebbislerin bugün bir araya gelmeleri uygun görülmüştür. (…)”(TİSK,1975;5)
“Bu dönemde siyasî ve ekonomik durum, Devlet otoritesinde de bir boşluk yaratmış, iş alemi ekonomik sıkıntıların yanında, artan sosyal problemlerle karşı karşıya kalmış, hatta çalışma barışının giderek bozulduğuna şahit olunmuştur.” (TİSK,1975;6)
“Devlet mekanizmasını yürütmekle sorumlu bulunan Devlet Memurları da, sanayi işçisinin sahip olduğu düzeyde sosyal haklara kavuşturulmuş değildir. Hatta, memurlarla işçiler arasındaki farklılık, memurların aleyhine bir gelişme içindedir. Devlet mekanizmasının önemli unsuru olan memurlar, iş şartları bakımından ağır görevleri omuzlarında taşımaktadırlar. Bunun karşılığını da, Devletin sağlaması lazımdır. Çalışan gruplardan işçilere, memurlardan farklı imkân tanındığı takdirde, bu farklılığın acı sonuçları idare mekanizmasını felce uğratabilir. Bu farklılıklar sosyal adalet anlayışını da zedelemektedir. (…) (TİSK,1975;10)
“İhtiyaç duyulan bu güven ortamının yaratılması için Devlet otoritelerinin anarşik olaylara, aşırı akım ve eylemlere karşı en küçük bir müsamaha göstermeksizin hareket etmesini şart kılmaktadır. İçinde bulunduğumuz kritik dönemde iç ve dış gaileleri çok olan Türkiye’miz, bir an önce ekonomik kalkınmasını tamamlamak ve kendi savunma sanayiini kurmak suretiyle tam anlamda Batı Uygarlık düzeyine ulaşmak mecburiyetindedir. Bu amaca erişmek için köylüsüyle, çiftçisiyle, esnafı ve işçisiyle, memuruyla, Hür Teşebbüsün Mensupları ve idarecileri ile bütün milletçe elbirliği ve fikir beraberliği içinde hareket edilmesi şarttır.” (TİSK,1975;11)
Toplantıda konuşanlar arasında Vehbi Koç da vardı. Vehbi Koç, konuşmasında, işçi-işveren ilişkileri konusunda aşağıdaki değerlendirmeyi yaptı:
“Sanayide çalışma barışı mutlaka kurulmalıdır. Fabrikalara el koyma tasavvurları ilan edilirken kimseden sanayiye yatırım yapmasını isteyemeyiz. Belirli büyüklükte 1000 tane fabrikanın bulunmadığı Türkiye’de 12 yılda 1000’den fazla sendika kurulmuştur. Binbir güçlükle imzalanan bir sözleşme işyerine bazen belli bir süre için dahi çalışma barışı getirememekte, sendikal rekabet dolayısiyle işyerlerinde işçiler de, yöneticiler de huzursuz olmaktadır. Bu da verimi büyük nisbette azaltmaktadır. Türk ekonomisi tam serbest bir sistemle idare edilmemektedir. Bütün temel ekonomik kararları devlet düzenlemektedir. Toplu sözleşme düzenimiz ise en liberal ekonomilerdekinden daha ileri bir şekilde devleti devre dışında bırakmıştır. (…)” (TİSK,1975;37)
“İşçi hakları açısından:
“Fazla vakit kaybedilmemesi ve benzer işte çalışan işçilerin aynı ücreti alabilmeleri için toplu sözleşmelerin kısa bir gelecekte işkolu seviyesinde yapılmasını sağlayacak temel bir politika tesbit edilmelidir.
“İşçilere verilecek zamlar üretimi artıracak şekilde bir sisteme bağlanmalıdır.
“Türkiye’de senede 222 ilâ 274 gün arasında çalışılmakta, buna karşılık 365 günlük ücret ödenmektedir. Türkiye’nin kalkınması, çalışılmadan ücret alınmasına değil, çalışılan günlerin çoğalmasına bağlıdır.” (TİSK,1975;38)
TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Refik Baydur da konuşmasında şunları söyledi:
“Hedeflerimize ulaşmanın ilk şartı tüm işveren kuruluşlarının kendi iç bünyelerindeki özerkliği muhafaza etmek kaydiyle, mutlak bir koordinasyona gitmeleridir. Kasa ve kafa birliğine her zamankinden fazla muhtacız ve bunu mutlaka gerçekleştirmeye mecburuz. Hiç şüphe yok ki kendi öz çıkarları ve çarpık fikirleri uğruna bu birliği bozmak isteyen kişiler veya kuruluşlar olabilecektir. Bunları kendi zavallılığı içine terk ederek yolumuza devam edeceğiz ve mutlaka hedefimize ulaşacağız.” (TİSK,1975;46)
TÜRK HÜR TEŞEBBÜS KONSEYİ’NİN KURULMASI VE İLKELERİ
1975 ve 1976 yıllarında işçi-işveren ilişkilerinde çok önemli gerginlikler yaşandı. DİSK’in 5. Genel Kurulu’nda DİSK yönetiminde meydana gelen değişiklik, DİSK’in düzenlemeye başladığı mitingler, Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç’un 16 Haziran 1975 günü İzmir’de şalter indirmesiyle elektriğin kesilmesi, DİSK’in Devlet Güvenlik Mahkemelerine ilişkin kanunu engelleme girişimleri (16-19 Eylül 1976 DGM Direnişi) gibi gelişmeler, 27 Kasım 1976 tarihinde TOBB, TZOB, TESK, TİSK ve TÜSİAD başkanlarının İzmir’de yaptıkları toplantıda Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin kurulmasına yol açtı.
27 Kasım 1976 günü yapılan toplantıda bu beş örgütün imzaladığı “Türk Hür Teşebbüs Konseyi İşbirliği Anlaşması”nın “Temel İlkeler” bölümü aşağıda sunulmaktadır (Güngör Uras, Türk Hür Teşebbüs Konseyi Neden, Nasıl, Ne Zaman Kuruldu, TÜSİAD Yay., çoğaltma, 1986):
“Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği olarak Türk Hür Teşebbüsünü temsil eden kuruluşlarımız, ülkemizin ana sorunlarına en üst düzeyde müşterek çözüm yollarını aramak, ahenkli bir çalışmayı sağlamak düşüncesiyle aşağıdaki temel ilkeler ve amaçlar üzerinde görüş ve işbirliği sağlamışlardır.
“Anayasamızın öngördüğü hür demokratik sisteme bağlı çalışma, sözleşme ve özel teşebbüsler kurma hürriyetlerini benimseyen ve bunların gereklerini uygun biçimde tarım, esnaf, küçük sanatlar, sanayi, ticaret ve hizmetler sektörlerinde faaliyet gösteren tüm kuruluşlar Türk Hür Teşebbüsünü oluştururlar.
“Türk Hür Teşebbüsü, Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlere ve koyduğu ilkelere sadık kalarak teşebbüs özgürlüğüne göre oluşan karma ekonomi düzeni içinde, vatanın tüm maddi ve manevi kaynaklarının en akılcı biçimde, en yüksek verimliliği sağlayacak şekilde kullanılmasını, hızlı ve dengeli ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesini, milletimizin hayat seviyesinin yükseltilmesini, sosyal adalet ve güvenliğin yaygınlaşmasını, tarım ve diğer tüm sektörler arasında dengeli bir gelir dağılımını amaç edinir.
“Türk Hür Teşebbüsü, mülkiyet, miras ve insan haklarının, teşebbüs özgürlüğünün hürriyetçi, parlamenter demokratik sistemin ayrılmaz bir unsuru olduğuna içtenlikle inanır. Bu özgürlüğü tüzük, program veya uygulamalar ile dolaylı veya dolaysız olarak kısıtlama davranış ve düşüncesinde olmayan siyasi partiler ve bütün kuruluşlar arasında ayrıcalık gözetmez. Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetleri zedelemeyen her türlü fikir hürriyetine saygılıdır.
“Hür demokratik sisteme ve karma ekonomi düzeni içinde Hür Teşebbüsün serbestçe gelişmesine karşı olan her türlü girişim, eylem ve davranışlar, karşılarında bütünleşmiş ve şuurlu Türk Hür Teşebbüsünü bulacaklardır.
“Türk Hür Teşebbüsü ulusal kaynakların en akılcı biçimde değerlendirilmesinin serbest piyasa kuralları içinde mümkün olacağına inanır.
“Anayasamızda belirlenen sosyal ve laik devlet anlayışı sınırları içinde, devletin ekonomik faaliyetleri yönlendirme hakkına ve görevine sahip olduğunu benimser. Karma ekonomi düzenini, bu hak ve görevin bir sonucu ve ulusal gerçeklerimize en uygun bir uygulama şekli olarak kabul eder. Kamu iktisadi kuruluşlarının piyasa ekonomisi kurallarına göre işlemesini zorunlu sayar. Tekelci tutum ve davranışlara karşıdır.
“Milletimizin tüm sosyal kesimleri arasında, karşılıklı anlayış ve hoşgörüye dayanan şuurlu ve devamlı bir beraberliğin sağlanması Türk Hür Teşebbüsünün temel hedefidir. Türk Hür Teşebbüsü çalışma hayatının barış ve sosyal adalet içinde yürütülmesini ister. İşveren ve işçi arasında olumlu ilişkiler kurulmasından ve toplum yararına adaletli bir dengenin sağlanmasından yanadır. Toplu sözleşme düzeninin, grev ve lokavtın çalışma hayatının vazgeçilmez demokratik hakları olduğuna inanır ve bu hak ve hürriyetlerin yasalar çerçevesinde kullanılmasını zorunlu sayar.”
İşbirliği Anlaşması’na göre, Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin genel kurulu, kurucu beş örgütün yönetim kurulları tarafından seçilecek 50’şer temsilciden oluşacaktı. Konsey genel kurulu yılda iki kez toplanacaktı. Kuruluş başkanları konseye 1 yıl süreyle başkanlık yapacaktı. Başkanlık sırası şöyle belirlenmişti: TİSK, TESK, TZOB, TÜSİAD, TOBB.
Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin Başkanlar Komitesi, beş örgütün başkanlarından oluşuyordu. Komite, yılda en az üç kez toplanacaktı. “Başkanlar Komitesi çalışmalarında oya başvurulmaz. Ancak, kamu oyuna veya Konseyi meydana getiren kuruculara Türk Hür Teşebbüsü adına duyuru veya öneride bulunulması halinde Komiteyi oluşturan başkanların fikir birliği esastır.”
Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin Genel Sekreterler Komitesi, kuruluşların genel sekreterlerinden oluşuyordu ve yılda en az üç kez toplanacaktı.
İşbirliği metnini, TOBB adına Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Dıblan, TZOB adına Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Karacabey, TESK adına Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettin Tiyenşan, TİSK adına Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin ve TÜSİAD adına Yönetim Kurulu Başkanı Feyyaz Berker imzaladı.
28 Kasım 1976 günü de bu metnin imzalanmasıyla, Türk Hür Teşebbüs Konseyi oluşturuldu. Ancak bu yapılanma tüzel kişilik kazanmadı.
Daha sonraki dönemde bu anlaşmada öngörülen çalışma düzeni kurulamadı.
Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin kuruluşu 1976 yılı Aralık ayında kamuoyuna duyuruldu.
Bülent Ecevit, 25 Aralık 1976 günü Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç’la yaptığı görüşme sonrasında, Türk Hür Teşebbüs Konseyi hakkında şu açıklamayı yaptı:
“Elbette Anayasa ve yasal sınırları içinde iş çevrelerinin bu gibi girişimlerde bulunmak hakları vardır. Benim ilgimi çeken nokta, bu konsey girişimine Ziraat Odaları’nın, Esnaf ve Sanatkar kuruluşlarının çekilmek istenmesi oldu. Bu bir tuzaktır, bir oyundur, aslında Ziraat Odaları Birliği’nin yapısındaki aksaklığı da ortaya çıkarmaktadır. Türkiye’de çiftçinin büyük çoğunluğu dar ve orta gelirli çiftçi olduğu halde Ziraat Odaları Birliği’nin tavanında yer yer ilçelerde, illerde değil, fakat tavanında büyük çiftçiler egemen oldukları için bunlar büyük iş çevreleriyle bütünleşme olanağını arıyor olsalar gerekir. Bu da Ziraat Odaları Birliği’nin nasıl asıl amacından saptırıldığını gösterir. Biz programımızda Ziraat Odaları Birliği’nde köylü üretici kooperatiflerinin ağırlık kazanmasını istiyoruz. Bunu sağlayacağız. O zaman bu sakatlıklar kendiliğinden giderilmiş olacaktır.
“Esnaf ve sanatkarları ezen ise, engelleyen ise büyük sermaye çevreleridir. Büyük sermaye çevrelerinin salt girişimleriyle ilgili bir topluluğa, bir konseye esnafın ve sanatkarın çekilmek istenmesi bir çelişkidir. Esnaf ve sanatkarların bu oyuna gelmeyeceklerine inanıyoruz, inanıyorum.” (Cumhuriyet, 26.12.1976)
Halil Tunç da aynı konuda “ziraat ile geçinenlerin büyük çoğunluğu ile esnaf, sanatkarların yeri, çalışanların yanı olmalıdır,” dedi. (Günaydın,26.12.1976)
Türkiye Bakkallar Derneği Başkanı İbrahim Gürdamar da şunları söyledi: “Bizim ne işimiz var koskoca sanayiciler ve tacirler arasında. Biz günlük kazancını zor çıkaran insanlarız. Bu kuruluşa katılmamız mümkün değildir, karşıyız.” (Yankı,31 Ocak-6 Şubat 1977, s.10)
Tüm İktisatçılar Birliği (TİB) ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin, Türkiye işçi sınıfının 1976 Eylül Direnişinden sonra, hemen Aralık ayı içinde kurulması, burjuvazinin emekçi sınıf ve tabakaların gelişen mücadelesi karşısında kapıldığı telaşın yeni bir göstergesi olmuştur. THTK içinde tekelci sermaye grupları (TİSK, TÜSİAD, Odalar Birliği) egemendir ve THTK’ni tekelci sermaye yönlendirmektedir. Tekelci sermaye, Eylül Direnişinin tüm mülk sahibi sınıflara verdiği ürküntüden faydalanarak, tüm sermaye kesimlerini kendi etrafında toplayarak THTK’ni örgütlemiştir.” (TİB Bülteni, Şubat 1977, Sayı 32, s.2)
TÜRK HÜR TEŞEBBÜS KONSEYİ’NİN ÇALIŞMALARI
Türk Hür Teşebbüs Konseyi, açıklamalar ötesinde bir varlık gösteremedi. Ayrıca, açıklamalarda bile bir birlik sağlanamadı.
Türk Hür Teşebbüs Konseyi 17 Mart 1977 günü bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Konsey’i oluşturan 5 örgütün başkanlarının katılacağının açıklanmış olmasına rağmen, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Sadettin Karacabey ile Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Başkanı Hüsamettin Tiyenşan katılmadı. Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Halit Narin şunları söyledi: “Konseyimizin hür rejime yönelik tehditlere karşı kurulması, hür rejimin müdafaasını yalnız biz yapıyoruz demek değildir. Tüm müesseseler rejimin müdafaasını yapar, biz de bir yan kuruluş olarak hizmet arz ediyoruz. Hiçbir işçi sendikasına ters düşmüyoruz ve işçiye ters düşmüyoruz. Konseyimiz rejime karşı olanlara ters düşer sadece.” (Cumhuriyet,18.3.1977)
TİSK’in 1978 Nisan Genel Kurulu’na sunulan Çalışma Raporu’nda bu gelişme aşağıdaki biçimde ele alınmaktadır:
“Ülkemizde hür siyasi rejimi ve hür teşebbüsü hedef alan anarşik olaylar ve yasa dışı eylemlerin yoğunlaşması, Anayasamızda açıkça yer alan mülkiyet hakkına, serbestçe çalışma hürriyetine ve işveren-işçi ilişkilerinde en önemli denge unsuru olarak kanunlaştırılmış bulunan lokavt hakkına ve diğer hak ve hürriyetlere saldırıların artması, yasa dışı genel grev denemelerine girişilmesi üzerine 27 Kasım 1976 tarihinde Konfederasyonumuzun da dahil olduğu beş milli teşekkül tarafından tam bir beraberlik anlayışı çerçevesinde Türk Hür Teşebbüs Konseyi kurulmuştur. (…) İlk yıl için Konsey Başkanlığına Konfederasyonumuz Başkanı seçilmiştir.” (TİSK, 12. Olağan Genel Kurul Çalışma Raporu, Nisan 1978, TİSK Yay.No.41, Ankara, 1978;15)
TÜSİAD yöneticilerinden Feyyaz Berker ve Güngör Uras, Hür Teşebbüs Konseyi’nin daha sonraki yıllardaki çalışmalarını şöyle özetlemektedir:
“Uzun aradan sonra 26 Haziran 1979 tarihinde Ankara’da, Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yazar’ın daveti ile Ankara’da bir toplantı yapıldı. 27 Haziran 1979 tarihli başkanlar bildirisiyle de, Hür Teşebbüs Konseyi çatısı altında çalışmaların devam edeceği kamuoyuna açıklandı. Fakat Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin ikinci genel kurulunu toplamak mümkün olamadı. Ve böylece Hür Teşebbüs Konseyi çabalarıyla ilgili defter kapandı.
“Daha sonraki toplantılar başkanlar seviyesinde kaldı. Bütün çabalara rağmen Hür Teşebbüs Konseyi beklenen şekilde bir çatı örgüte haline gelemedi.” (Berker-Uras,2009;219)
Ülkede siyasi cinayetlerin ve toplumsal huzursuzluğun arttığı günlerde, Türk Hür Teşebbüs Konseyi 1979 yılı Eylül ayı başlarında kamuoyuna bir mesaj yayınladı:
“Devletimizin bekasına, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne kasteden bölücü akımlar ve anarşik eylemler hakkında Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Genelkurmay Başkanı’nın 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısiyle yapmış bulundukları konuşmalarda yer alan son derece isabetli teşhis ve temennilere içtenlikle katılıyoruz.
“Bütün sorumlu kuruluşların bu uyarı ve direktifler ışığında, artık söz dönemini geride bırakarak gereken ciddi ve kararlı uygulamalara yönelmelerini bekliyoruz.
“Türk Hür Teşebbüs camiası olarak ülke ve millet bütünlüğümüzün, hür ve demokratik parlamenter rejimimizin korunması yolunda her zaman olduğu gibi bundan böyle de, devletimize bütün gücümüz ile ve inançla destek olmaya devam edeceğimizi bir defa daha belirtmek isteriz.” (Milliyet,3.9.1979)
Türk Hür Teşebbüs Konseyi 9 Kasım 1979 tarihinde, 1979 Ekim seçimlerinde CHP’nin önemli bir yenilgi yaşamasının ardından, Ankara’da toplandı.
Toplantıda konuşan TİSK Başkanı Halit Narin, “Hür teşebbüs Türkiye’de büyük güçlüklerle karşı karşıyadır ve saldırılara uğramıştır; son iki yılda alınan ekonomik önlemler, ülke ekonomisini yıpratmıştır, bu sorunlara çözüm bulunmalıdır,” dedi. (Milliyet,10.11.1979)
9 Kasım 1979 günü yapılan Türk Hür Teşebbüs Konseyi Yönetim Kurulları Müşterek Toplantısı’nda Başkanlar Komitesi adına TOBB Başkanı Mehmet Yazar yaptığı konuşmada çalışma yaşamına ilişkin şu tespitlerde bulundu:
“Bugün ülkemizde çalışma barışı büyük ölçüde zedelenmiştir. Anarşi işçi sendikalarının içine sızmaya başlamıştır. Çalışma barışının bozulmasında önemli bir faktör ideolojik sendikacılığın giderek yaygınlaşmakta olmasıdır.
“Çalışma hayatımızın, bugün en büyük ihtiyacı sorumlu sendikacılık anlayışının benimsenmesi ve yaygınlaşmasıdır.
“Toplu sözleşme rejiminin uygulandığı tarihten bu yana bir genel ücret politikası kabul edilip uygulanamamıştır. Hiç şüphe yok ki bugün ekonomiyi büyük bir bunalıma iten enflasyonun başlıca nedenlerinden biri de ölçüsüz ücret zamları ve belli bir ücret politikasının olmayışıdır. Öte yandan çalışanlar arasındaki ücret dengesi tamamen bozulmuştur. Kamu hizmetinin sorumlusu olan kamu görevlisi memurların maaş seviyesi, işçi ücretlerinden geride kalmış ve memur grubu mağdur edilmiştir. Bunun yanında işletmeler veya kamu kuruluşlarının bünyesinde ücret piramidi adeta tersine dönmüştür.
“İş hayatının önemli problemlerinden biri olan kıdem tazminatı konusuna da değinmek zaruretini duymaktayım. Bugün kıdem tazminatının ulaştığı nokta istisnasız hiçbir işletmenin kaldırabileceği ölçüde değildir. İşletmelerin sırtındaki kıdem tazminatı yükü tüm varlıklarının bile karşılayamayacağı ölçülere ulaşmıştır. Kıdem tazminatının toplanacağı bir fonun kurulması ile ilgili kanun ise henüz gerçekleştirilememiştir. Oysa böyle bir fon, kıdem tazminatı yükünün işletmelerdeki, hatta işçilerdeki gelecek endişesini ortadan kaldıracak ve bir ödeme teminatı getirecektir.” (Mehmet Yazar, Türk Hür Teşebbüs Konseyi Yönetim Kurulları Müşterek Toplantısı’nda Başkanlar Komitesi Adına Mehmet Yazar’ın Konuşması, TOBB Yay., Ankara, Kasım 1979, s.12-13)
Türk Hür Teşebbüs Konseyi Başkanlar Komitesi, 1980 yılı Şubat ayı ortalarında yaptığı açıklamada ülkedeki kargaşaya bir son verilmesi istendi. Açıklamada, “güvenlik kuvvetlerinin kurşunlandığı, işyerlerinin zorla kapatılarak çalışma özgürlüğünün yok edilmek istendiği, totaliter rejim getirilmeye çalışıldığı” belirtildikten sonra şöyle denildi:
“Biz, hür teşebbüs camiası olarak sanayicisi, işadamı, esnafı, sanatkarı ve çiftçiyle devletimiz olan sonsuz güvenimizin verdiği sabır ve sükunet içinde anarşi ve bölücülük olaylarını nefretle takip etmekteyiz. Devlet ve millet düşmanları iyi bilmelidirler ki, hiçbir tehdit veya sindirme hareketi bizleri asla yıldıramaz.
“Hürriyetçi, parlamenter, demokratik rejimi, varlığımızın en değerli teminatı sayan bizler, devletin ve onun meşru güçlerinin daima yanında ve destekçisi olacağız. Devleti yıkmak heves ve dalâleti içinde olan bir avuç gafil bilmelidir ki, gerektiği an devletimizin ve rejimimizin bekası için canımızı ve kanımızı feda etmekten asla kaçınmayacağız.
“Şimdi yüce Parlamento’muzdan tıpkı istiklal mücadelesinde olduğu gibi, ülke ve millet bütünlüğümüze kastedenler ve rejim düşmanlarına karşı tek vücut ve tek ses olarak kesin tavır almasını ve iş işten geçmeden gerekli tedbirleri yasalaştırarak, devletin gücünü ispat etmesini ve tarihi görevini yerine getirmesini bekliyoruz.” (Milliyet, 17.2.1980)
Kuruluşundan sonra hiçbir zaman tüzel kişilik kazanmamış olan Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin açıklamaları da 1986 yılına kadar kesildi.
Türk Hür Teşebbüs Konseyi 30 Aralık 1986 günü yaptığı açıklamada, demokrasiye tam bağlılığını bildirdi ve “demokrasinin kesintisiz ve ebediyen kalıcı olması için her türlü tedbiri almaya ve fedakarlık yapmaya hazırız” denildi. (Milliyet, 31.12.1986)
Konsey adına 1987 yılı Şubat ayı başında yapılan açıklamada da hükümetin özel sektörle sıkı bir işbirliği içinde çalışması istendi. (Tercüman,2.2.1987)
Türk Hür Teşebbüs Konseyi uzun bir aradan sonra 16 Mayıs 1992 tarihinde yeniden bir açıklamayla gündeme geldi. TOBB, TİSK, TÜSİAD ve TZOB yaptıkları açıklamada, “Hür Teşebbüs Konseyi olarak, iş güvencesi yasa taslağının dayandığı tüm varsayımların ve gerekçelerin, yanlış, yanıltıcı ve gerçekdışı olduğunun da Türk kamuoyu tarafından bilinmesinde büyük yarar görüyoruz,” dendi.
Bu tarihten sonra Türk Hür Teşebbüs Konseyi’nin bir etkinliği olmadı.