TÜRK-İŞ’İN YENİ BİR YÖNETİME İHTİYACI VAR
Türk-İş’in artık işçinin sorunlarından uzaklaştığını belirten Atilay Ayçin, “Fırsatçı bir anlayışla bir araya gelen Türk-İş yöneticileri artık gitmeli, duruşu ile güven veren bir Türk-İş’e ihtiyaç var” dedi
Ne kadar süredir Türk-İş içerisindesiniz?
1989 yılından beri Türk-İş Başkanlar Kurulu’na katılıyorum. Başkanlar Kurulu’na işçi sınıfının sözcüsü ve temsilcisi olan, bir Türk-İş hayali ile katılıyorum. Bu özlemim nedeniyle de her zaman Türk-İş yönetimi ile ayrı konumlarda oldum. Türk-İş’in hükümetlerle, patronlarla ve sermaye ile ilişkileri nedeniyle hep muhalefet yaptım. Türk-İş işçi sınıfından nasıl uzaklaştı? Bu sorunu nasıl çözer? Geçen hafta işveren sermayelerince, AKP’nin Gezi olayları ile ilgili tavrı metin haline getirilerek, aralarında Türk-İş’in de bulunduğu bazı sendikaların da imzaları ile gazetelere ilan verildiğini görüyoruz (Aralarında Hak-İş, Memur-Sen, MÜSİAD, Türk-İş’in bulunduğu 16 sivil toplum kuruluşu, gazetelere "Türkiye’nin gücünü ve imajını korumak için sorumlu davranma zamanı!" başlıklı tam sayfa ilan vermişti).
Sınıfın sesi olmazsanız, sınıfa yüzünüzü dönmezseniz, patronlara ve devlete yüzünüzü dönerseniz, itibarsızlaşrrsınız, kendi tabanınızdan uzaklaşarak, hükümete yakın durursunuz. Gazete ilanı da bu durumun bir örneğidir. Türkiye’deki toplumsal muhalefetin sendikalara uzak durmasını, herkes her şeyi tartışırken, bu tartışmalar içerisinde Türk-İş adının yer almaması, Türk-İş’in hükümete, sermayeye olan yakın duruşundan dolayıdır. Dört kişinin öldürüldüğü, yüzlerce insanın yaralandığı, 81 0in ayaklandığı bir olayda hükümetten yana tavır izleyen bir Türkİş görüyoruz. Böyle olunca da içinizden kopan sendikaları geri çeviremezsiniz. Yönetimi, Türk-İş’in ve işçinin problemleri öğrenecek insanlara bırakıp kenara çekilmek yerine, sınrfa hizmet edecek kadrolara teslim etmek yerine, ortak çıkarlar nedeniyle fırsatçı bir anlayışla bir araya gelen Türkİş yöneticileri artık gitmeli; duruşu güven veren bir Türk-İş’e ihtiyaç var.
Önümüzdeki dönem Türkiye için çok önemli; yerel seçimler, genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. İşçi sınıfının önünde kıdem tazminatı, asıl işlerde taşeron çalıştırılması gibi birçok sorun var. ? Siz 1 yılı aşkın süredir THY ve Hükümete karşı direniyorsunuz. Türk-İş’in direnişe katkısı oldu mu? 29 Mayıs 2012’den beri, 398 gündür direniyoruz. Bu süreçte Türk-İş’ten ne bir kınama ne bir tepki ne de bir açıklama yapıldı. Bu keyfe keder bir şey değildi; bu, bir cesaret meselesiydi! Türk-İş yöneticileri artık işçinin yanına çıkamaz halde; çünkü artık patronlarla, hükümetle farklı bir şey söylemediği için işçiyle de birlikte olamıyor.
Grev yasağına ilişkin olarak, CHP kanalı ile Anayasa Mahkemesi’ne başvuru esnasında kitlesel bir eyleme ihtiyaç olduğu söylendi. Biz de zorunlu olarak, Türk-İş 0e iki telefon görüşmesi yaparak, durumu ilettik. Başvuru için Ankara’ya gittiğimizde Türkİş tarihinde bir Ok yaşandı ve yönetim kurulu toplantısı İstanbul’da yapıldı. Onlar bunun tamamen tesadüf olduğunu söylese de, bizler toplantının neden Ankara’da yapılmadığını bOiyoruz. O gün Türk-İş yönetimi üe Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu üe bir görüşme yapüıyor. Sonrasında da bize, 24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imzalanması halinde, THY yönetiminin işten çıkarılan 305 arkadaşımız için olumlu bir tutum izleyebileceği söylendi. Biz de kendüerine, THY yönetiminin daha öncede defalarca şifahen sözler verdiğini ama hiçbirini yerine getirmediğini söyledik.
Greve sürecinde ilişkileriniz nasıldı?
Grev sürecinde de Türk-İş yönetimine bir hesap numarası açarak, greve gelecek desteklerin burada toplanmasını istedik. Şu ana kadar Türk-İş tarafından 1 lira dahi yatırılmadı. Bu, aynı zamanda Türk-İş’in bugüne kadarki tutumunun bir teyididir; çünkü Türkİş böyle bir teklifi dahi havada bırakacak kadar işçi sınıfının uzağında yönetüiyor. Yönetimin TEKEL Direnişi’ndeki tavrı ortada. Şu anki Türk-İş yönetiminin meşruluğu büe kalmamıştır.
Böyle bir yönetim kendisine muhalefet eden bir sendikaya ne kadar yardım edebilir? Süreç boyunca ulusal, uluslararası kuruluşlardan geniş bir destek gördük; çeşitli sendücalardan, Sendikal Güç Birliği Platformu içindeki sendikalardan, DİSK’ten, emekten yana olan siyasi partilerden, köy derneklerinden. Greve katılan arkadaşlar üzerinde tehdit edici tavırlar üe basküar uygulanıyor ama henüz başarılı olamadüar. Mahkeme ‘grev yasaldır’ dedi. Sonrasında da Hava-İş’in kuran THY Teknik A.Ş.’nin hava işkolunda olmadığı yönünde bir girişimde bulundular. Yargıtay daha önce Teknik A.Ş.’nin hava işkolunda olduğu yönünde karar vermişti ama Çalışma Bakanlığı buna rağmen tam aksi yönde karar verdi. Buna da itiraz ettik. Hava-İş’in, Türk-İş’ten bundan sonraki süreçte işçi sınıfı açısından bir beklentisi kalmadı mı? Türk-İş yönetimi bize gölge etmesin başka ihsan istemeyiz. Hatta işçi sınıfına gölge etmesin başka ihsan istemeyiz.
Biz Türk-İş’i umut kapısı olmaktan çıkarttık.
305 THY işçisi direnişimizde ve grev sürecinde her türlü ihtiyacı ve giderleri, üyelerimizin avukat ve mahkeme ücretleri tamamen sendikamız tarafından karşıladı. Mücadele eden işçinin sorununu sendikası çözer ama burada bile bize saldırıyorlar. Böyle geniş bir ablukanın içerisinde mücadele veriyoruz. Ayrıca bugüne kadar, bizden desteğini esirgemeyerek yardım eden tüm emek dostu sendikalara, siyasi partileri ve örgütlere teşekkür ediyoruz.