Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
31 Temmuz 2023
TÜRK-İŞ’TE 1997-2002 DÖNEMİNDE PARTİ KURMA TARTIŞMALARI VE 1999 GENEL KURUL KARARLARI

Türk-İş’in mevcut siyasi partilerin karşısında tavır alarak bir siyasi parti kurma tartışmaları, 1997-1999 döneminde de devam etti.

TÜRK-İŞ’TE 1997-2002 DÖNEMİNDE PARTİ KURMA TARTIŞMALARI VE 1999 GENEL KURUL KARARLARI

TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ

Bu dönemin ilginç gelişmelerinden biri, İsveç Büyükelçiliği Müsteşarı Ulf Walden’in Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral’e yazdığı yazıdır. 24 Ocak 1997 tarihli yazıda şöyle deniyordu:

“Meral Bey’in dikkatine. Gazetelerde Türk-İş’in parti kuracağı yolunda haberler yer almaktadır. Bunların ne derecede doğru olduğunu bildirirseniz memnun oluruz. Türkiye’de partiler yasası, işçi sendikalarının parti kurmasına müsait midir, aydınlatabilirseniz çok makbule geçer. Saygılarımla.”

Bayram Meral, Müsteşar Ulf Walden’e gönderdiği 24 Ocak 1997 tarihli yazıda şunları belirtti:

“Türkiye’de özellikle son yıllarda mevcut siyasi partilere duyulan güvende büyük bir aşınma söz konusudur. Buna karşılık, Türk-İş, özellikle 1994-1996 döneminde gündeme getirdiği konularla halkımızın birçok sorununa çözüm aramış, temsil ettiği kitlenin sorunlarının çözümü konusunda yapıcı girişimlerde bulunmuş, gerektiği zamanlarda da Türkiye tarihine önemli birer sayfa olarak geçen çok büyük işçi eylemleri gerçekleştirmiştir. Bu büyük işçi eylemleri sırasında en küçük bir olayın bile olmaması, kamuoyunun gözünde Türk-İş’in itibarını daha da artırmıştır. Bu koşullarda, toplumun değişik kesimlerinden ve özellikle de işçi tabanından, Türk-İş’in önderliğinde ve tüm işçilerin, memurların, emeklilerin ve işsizlerin sorunlarına öncelikle sahip çıkacak ve küçük esnaf ve sanatkarların ve köylülerin dertlerine de çözüm bulmaya çalışacak bir siyasi partinin kurulması talebi gündeme getirilmeye başlanmıştır. Diğer taraftan, bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunları yalnızca toplu iş sözleşmeleri ile sınırlı bir sendikacılık anlayışıyla çözmenin veya aşmanın mümkün olmadığı özellikle son 4-5 yıllık dönemde yaşanılanlarla bir kez daha açıklığa kavuşmuştur.

“Türk-İş, özellikle son aylarda yalnızca doğrudan temsil ettiği işçilerin değil, fakat aynı zamanda tüm halkın ve ülkemizin sorunlarına da sahip çıkan bir çizgiyi aktif bir biçimde uygulamaya sokmuştur. 21 Aralık 1996 günü İstanbul’da 4000 dolayında üst düzey sendika yöneticisinin ve şube yöneticisin katıldığı bir toplantı düzenlenmiştir. ‘Türkiye’ye Sahip Çık!’ konulu bu toplantıda, siyasi parti kurulması konusu yeniden gündeme gelmiş ve büyük bir destek görmüştür.

“Diğer taraftan, Türk-İş tarafından 5 Ocak 1997 günü Ankara’da ‘Türkiye’ye Sahip Çık! Demokratikleşme İçin Mücadele Et!’ mitingi ve yürüyüşü, 300 bin dolayında işçinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Türk-İş, bu mitingde de, dar ücret pazarlığını temel alan sendikacılığı aştığını ve bu konuda kitlesini harekete geçirebildiğini bir kez daha kanıtlamıştır.

“Bu konuda yetkili organlarımızda da çeşitli vesilelerle çeşitli kararlar alınmıştır.

“Türk-İş’in 1992 yılı Aralık ayında toplanan 16. genel kurulunda, sendikacılık hareketinin siyasal alandaki bağımsız gücünün geliştirilmesi ve gerektiğinde demokratik biçimde alınacak kararlar doğrultusunda kullanılması kararlaştırılmıştır.

“Türk-İş’in 1995 yılı Aralık ayında toplanan 17. genel kurulunda, sendikacılık hareketinin ve genel olarak halkımızın temel demokratik, siyasal ve ekonomik taleplerinin yer aldığı ve bir parti programı niteliğindeki 147 maddelik bir karar, oybirliğiyle kabul edilmiştir.”

Bayram Meral, yazısının bu bölümünde Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun 3 Aralık 1996 günlü toplantısında ve 21 Aralık 1996 günü Bostancı Kültür Merkezi toplantısında kabul edilen kararlardan, bu dizinin bir önceki bölümünde aktarılan kısımları tekrarlamakta ve şöyle devam etmektedir:

“Türk-İş yönetimi, tabandan gelen bu talep doğrultusunda, işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin siyasete ağırlığı koyması ve siyasette belirleyici olması konusunda kararlıdır. Bunun biçimi ve yolu ise işyerlerinden başlayarak her düzeyde yaygın bir biçimde tartışılmaktadır. Türk-İş’in tek başına bir parti kurması söz konusu değildir. Türk-İş, kendisinin de içinde yer aldığı ve toplumun geniş çalışan kesimlerini bir araya getirecek bir siyasal örgütlenmeden yanadır.

“Anayasa’da 1995 yılında yapılan değişiklikle, sendikaların siyasi faaliyetleri üzerindeki yasaklar kaldırılmıştır. Ancak 2821 sayılı Sendikalar Yasası’nda bu konudaki yasak sürmektedir. Türk-İş, Anayasa’ya uyum yasalarının çıkarılması ve bu yasağın da kaldırılması için sürekli girişimlerde bulunmaktadır. Yasadaki bu engellerin de aşılacağı inancıyla, bu tartışmalara devam edilmektedir.

“Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Saygılarımla.”

1997 yılı Şubat ayı sonlarında Radikal Gazetesi’nde Güneş Gürson sendikaların siyasi parti kurması konusunda Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak ve Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu ile bir görüşme yayınladı. Bayram Meral, görüşlerini şu şekilde açıkladı:

“Yıllardır halkın sorunlarının çözümü konusunda parlamentodan ciddi karar çıkmadı. Çalışanların sorunlarının çözümünde ağırlıkla Türk-İş etkili olmuştur. Mevcut siyasi partilere duyulan güven ve bağlanan umut azalırken; Türk-İş’in toplumumuzun öncüsü ve umudu olarak oynadığı rol güçlenmiştir. 1989-1993 dönemindeki vizite eylemlerinde, farklı siyasi partilerden işçiler aynı safta yürümeyi öğrendiler. Şimdi, sorunlarımızın çözümü siyasi alana kaymıştır. İşçiler, siyasi alanda da aynı safta yürümeyi öğrenmektedir. Bir dönem birbiriyle siyasi nedenlerle kavga etmiş işçiler, günümüzde ülkemizin ve kendilerinin ortak sorunlarının çözümü için birbirlerine hoşgörüyle davranmakta, birlikte hareket etmektedir. İşçiler arasında siyasi eğilim farklarını önemini büyük ölçüde yitirmiş, ülkemizin ve işçi sınıfımızın ortak sorunlarına çözümde birleşme eğilimi önem kazanmıştır. Biz, halkımız ve işçi lehine atılan adımları onayladık. Ülkemize, halkımıza ve işçi sınıfımıza zarar vereceğine inandığımız her hareketin karşısında olduk, bu hareketleri engellemeye çalıştık.” (Radikal, 21.2.1997)

TBMM, 26.6.1997 tarihinde 4277 no.lu “Sendikalar Kanununda Değişlik Yapılması Hakkında Kanun’u kabul etti. Kanun, 28.6.1997 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bu kanunla, sendika ve konfederasyonların siyasi amaç gütmeleri, siyasi faaliyette bulunmaları, siyasi partilerle ilişki kurmaları, iş birliği yapmaları müşterek hareket etmeleri, siyasi partiden destek görmeleri, onlara destek olmaları, derneklerle, vakıflarla siyasi amaçla ortak hareket etmeleri yasak olmaktan çıkarıldı. Böylece, sendikaların siyasi alandaki faaliyetinde tek kısıtlama, “siyasi partilerin, ad, amblem, rumuz ve işaretlerini” kullanma yasağıyla sınırlandı. Aynı kanunda yapılan diğer bir değişiklik de, sendika ve konfederasyonların mali yardım ve bağış kabul edemeyecekleri kurum ve kuruluşlar arasında siyasi partilerin de eklenmesi oldu.

Bu arada III.Yılmaz Hükümeti (30.06.1997 – 11.01.1999; ANAP, DSP ve Demokratik Türkiye Partisi DTP koalisyonu) kuruldu.

Türk-İş yetkililerinin parti kurma konusundaki açıklamaları bu dönemde de devam etti. Örneğin, Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, Belediye-İş Sendikası’nın Başkanlar Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada bu konuya değindi. Bayram Meral’in bu konuşması Cumhuriyet’te şu şekilde yayımlandı:

“Meral toplantıda yaptığı konuşmada, (…) ‘Hükümet, sermaye kesimi ile oturup onlara hesap veriyor. Biz de oy veriyoruz, bizim hiçbir sorunumuz çözülmüyor. 54. Hükümetten ne gördük ki 55. Hükümetten göreceğiz.’ İşçiyi ciddiye almayanların sonunun hüsran olduğunu anlatan Meral, Başbakan Mesut Yılmaz’ın Türk-İş Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada ‘ben sizi dinlemedim, başımı kayaya çarptım’ sözlerini anımsatarak, ‘Başbakan holdinglere koşarsa, başını yine kayaya çarpar,’ dedi. Meral sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Bu gidişat ve bu siyasi yapı ülke sorunlarına çözüm bulamıyor. Vatandaş siyasilerden umudunu kesmiş, bize geliyor. Yasakların kalkması ile belki biz de siyasi parti kurabiliriz. Siyasetin içinde olacağız. Biz, onlardan çok bu ülkeye hizmet veririz. Parlamenter sistemi savunan insanların parlamento içinde yeri olmalıdır.’ “ (Cumhuriyet, 14.10.1998)

Türk-İş Başkanlar Kurulu 24 Aralık 1998 günlü toplantısının ardından yaptığı açıklamada aşağıdaki görüşleri ifade etti:

“TÜRK-İŞ sendikaların siyasi faaliyeti konusunda getirilmiş olan serbestlikten en etkin bir biçimde yararlanarak, yerel ve genel seçimlerde, sosyal devleti ve demokratik ulusal devleti savunan ve temel ve acil taleplerimizin seçimlere kadar hayata geçirilmesi için somut adım atan siyasi partileri destekleyecek; ilkelerimizin ve taleplerimizin karşısında tavır alanlara tepkisini gösterecektir.”

1999 yılının ilk günlerinde IV.Ecevit Hükümeti (11.01.1999 – 25.08.1999) kuruldu. Hükümet, Demokratik Sol Parti’nin Meclis’teki azınlığına dayanıyordu.

Siyasi parti konusu 1999 yılının ilk başlarında Türk-İş’in diğer yöneticileri tarafından da dile getirildi. Türk-İş’in Eskişehir’de düzenlediği sendika temsilcileri eğitim seminerinde konuşan Türk-İş Genel Sekreteri Şemsi Denizer, parti kurulmasının zorunluluk olduğunu söyledi:

“Bu düşünce artık oluşmuştur, parti kurma ihtiyacı doğmuştur. Beğenmediklerini seçmek durumunda olanlara bir seçenek sunmak istiyoruz. İşçi hareketinin partileşme sürecinde, bu yapılaşma zorunlu hale gelmiştir.

“Mevcut partilerin içinde demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Seçim, sandık önümüze konarak beğenmediklerimizi seçmeye zorlanmak değildir. Dün olmaması için mücadele ettiğimiz insanlar, bugün yine listelerdeler. Demokrasiyi, işçiler olarak biz getireceğiz, demokrasi gelmezse yaşadığımız sorunların çözümünü de beklemeyin. Bu siyasetçilerden kurtulmadıkça sorunlar çözülemez. Siyasetçiler konuşan insanı istemiyorlar. Çözüm örgütlü toplumdan geçmektedir. Türk-İş olarak siyasi ağırlık koymak en büyük ilkemizdir. Bu nedenle işçi aday varsa onu destekleyin. Türk-İş parti kurma sürecine girmiştir, buna hazırlıklı olun. Türkiye süratle iflasa sürüklenmektedir, ama Türkiye’yi batmaktan yine işçiler kurtaracaktır.” (Eskişehir Milli İdare Gazetesi, 26.2.1999)

18 Nisan 1999 tarihinde yapılacak milletvekili seçimlerinden önce Türk-İş bazı sendikacıların çeşitli siyasi partilerin milletvekili aday listesine girmesi için çaba gösterdi. Ancak seçilebilecek yere yerleştirilen sendikacı olmadı. Bayram Meral, bu gelişme üzerine şunları söyledi:

“Seçimleri bekliyoruz. Seçimlerden sonra ortama bağlı olarak Türk-İş’in parti kurması gündeme gelebilir. Hatta mevcut bazı partilerin il başkanları, ‘Türk-İş parti kursun, teşkilatımızla geçelim,’ diyorlar. Gelişmeleri değerlendiriyoruz. 1999’da genel kurulumuz var. Parti kurma konusu üzerinde duruyoruz.” (Milliyet, 8.3.1999)

Türk-İş Genel Sekreteri Şemsi Denizer de şu görüşleri açıkladı:

“Son gelişmelerden sonra, partilerin bizi dışlaması üzerine Türk-İş’in parti kurma zorunluluğu gündeme geldi. Yıllardır tartıştığımız bir konu, artık zorunluluk oldu diye düşünüyorum. Anayasada sendika-siyaset yasağı kalktığına göre, Türk-İş olarak, çalışanlar olarak bir parti kurabiliriz. Bu seçimlerde de bağımsız işçi adayları ile işçi milletvekili adaylarını destekleyeceğiz. Türk-İş’e bağlı Tümtis Sendikası’nın Genel Başkanı Sabri Topçu İstanbul 3. Bölgeden bağımsız aday. Topçu’ya açık olarak destek vereceğiz. Cevdet Selvi, Bekir Yurdagül gibi işçi kökenli milletvekilleri var. Onları da destekleyeceğiz. Nazım Tur gibi sendikacı arkadaşlarımız, listelerde alt sıralara da konsalar, yine desteğimizi alacaktır.” (Milliyet, 8.3.1999)

Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminin en önemli olayı, bölücü terör örgütünün şefi Abdullah Öcalan’ın 16 Şubat 1999 günü Türk güvenlik güçleri tarafından Türkiye’ye getirilmesiydi. Bu olaydan kısa bir süre sonra, 18 Nisan 1999 günü gerçekleştirilen milletvekili seçimleri sonucunda, Bülent Ecevit’in genel başkanlığını yaptığı Demokratik Sol Parti oyların yüzde 22,2’sini aldı. Milliyetçi Hareket Partisi’nin oy oranı yüzde 18,0’e çıktı. Fazilet Partisi yüzde 15,4, ANAP yüzde 13,2, DYP yüzde 12,0, ANAP yüzde 13,2 ve DYP yüzde 12,0 oy aldı. Yüzde 8,7 oy alan CHP ve yüzde 4,7 oy alan HADEP, barajı aşamadı.

Bu seçim sonuçları sonrasında DSP, MHP ve ANAP’tan oluşan ve Bülent Ecevit’in başbakanlık yaptığı 57. Hükümet kuruldu: V.Ecevit Hükümeti (28.05.1999 – 18.11.2002)

Türk-İş’in 18. Genel Kurulu, iktidarda DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin bulunduğu bir dönemde, 1-5 Aralık 1999 günleri Ankara’da toplandı.

Genel Kurul’da, Türk-İş’in 24 ilkesinden çok daha kapsamlı bir metin ayrıntılı olarak tartışıldı ve değerlendirildi. Kararlar taslağı tüm delegelere dağıtılmıştı. Her madde tek tek okundu ve oylandı ve sonra metnin tümü toptan oylandı ve oybirliğiyle kabul edildi.

Bir siyasi parti programı kapsamı ve niteliğinde olan ve Türkiye sendikacılık tarihi ve Türk-İş konusunda yapılan araştırma ve yayınlarda önemi hiç anlaşılmamış olan bu önemli metnin tümünü aşağıda sunuyoruz:

TÜRK-İŞ 18. GENEL KURUL (1-5 ARALIK 1999)

GENEL KURUL KARARLARI

ÖNCELİKLİ VE ACİL TALEPLER BİLDİRGESİ

TÜRK-İŞ 18. Genel Kurulu, aşağıdaki acil taleplerin öncelikle ele alınmasını ve bu talepler doğrultusunda mücadele edilmesi gerektiğine karar vermiştir.

– İşçi alacakları derhal ödenmelidir.

– Özelleştirme durdurulmalı, kamu kesiminin sorunları işçi ve işverenlerin de katılımıyla çözüme kavuşturulmalıdır.

– Taşeron mafyasıyla ve kaçak işçilikle etkin bir biçimde mücadele edilmeli ve bu uygulamalar engellenmelidir.

– Türkiye tarafından onaylanmış 158 sayılı ILO Sözleşmesi uyarınca iş güvencesi sağlanmalıdır.

– İşçi-memur ayrımı, bu konudaki geçmiş çalışmalar ve uluslararası standartlar ışığında yeniden düzenlenmelidir.

– Başta hak grevi olmak üzere, grev hakkı üzerindeki tüm yasaklama ve kısıtlamalar, Türkiye’nin onaylamış bulunduğu 87 sayılı ILO Sözleşmesi doğrultusunda kaldırılmalıdır.

– İşkolu yetkisine dayanarak işkolu düzeyinde toplu iş sözleşmesi bağıtlama uygulaması yeniden getirilmelidir.

Genel Kurulumuz, TÜRK-İŞ’in bu öncelikli ve acil taleplerinin yerine getirilmesi ve kazanılmış haklarımızın korunması için ve özellikle kıdem tazminatımıza yönelik herhangi bir saldırı karşısında, her türlü meşru ve demokratik eylemin gerçekleştirilmesine, tüketici boykotlarının kullanılmasına, işçi sınıfının siyasal alandaki bağımsız gücünün güçlendirilip geliştirilmesine ve gerektiğinde üretimden gelen gücün ülke çapında ve tüm işkollarını kapsayacak biçimde etkili bir biçimde kullanılmasına karar vermiştir.

KARARLAR

A.DEMOKRATİKLEŞME

1- 12 Eylül döneminin anti-demokratik Anayasası ve diğer mevzuatı, sendikaların ve diğer demokratik kuruluşların da katılacağı bir tartışma sürecinde, evrensel demokrasi ilkelerine, onaylanmış uluslararası sözleşmelere ve tam üyelik için başvurduğumuz Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirilmelidir. Çoğulcu, özgürlükçü ve katılımcı demokrasi, tüm kurum ve kurallarıyla uygulanmalıdır. Demokrasinin ön şartı, temeli ve ana kıstası, sosyal adalet, işçi hakları ve sendikal hak ve özgürlüklerdir.

2- TÜRK-İŞ Ana Tüzük ‘ünde, Konfederasyonu’n Amacı şöyle belirtilmektedir: “TÜRK-İŞ, insan hakları, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi kuralları, Atatürk ilkeleri, milli, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlayışı çerçevesinde çalışanların hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek amacını taşır.” Bu amaç hayata geçirilmelidir.

3- Türkiye Cumhuriyeti’nin Misak-ı Milli sınırları içindeki bütünlüğü ve bağımsızlığı özenle korunmalı, uluslararası tekelci sermayenin sözcüsü ve beyni IMF’nin ve Dünya Bankası’nın ülkemizin bağımsızlığını zedeleyici tavırlarına karşı çıkılmalıdır. Çok taraflı Yatırım Anlaşması (MAI) imzalanmamalı, günümüzün kapitülasyonları olan “imtiyaz sözleşme ve şartlaşmalarında uluslararası tahkim” reddedilmelidir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde ve genel olarak dış ilişkilerimizde, ulusal çıkarlarımıza zarar verebilecek, ulusal onurumuza gölge düşürebilecek veya bütünlüğümüzü ve bağımsızlığımızı tehdit edebilecek tutum ve davranışlardan kesinlikle kaçınılmalıdır.

4- Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısı korunmalıdır. Irkçılığın her türü lanetlenmeli, insanlığın evrensel kültür mirasına sahip çıkılırken ve ulusal kültürümüz geliştirilirken, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kültürel bütünlüğün geliştirilmesine, ülkemizin kültür zenginliğinin ve yerel özelliklerin korunmasına ve geliştirilmesine çaba gösterilmelidir.

5- TÜRK-İŞ, ifade edilen amacı ne olursa olsun, her türlü diktatörlüğe, darbelere, silahlı eylemlere ve teröre,  hukuk dışı baskılara, zor ve şiddet kullanarak görüşleri kabul ettirme ve iktidara gelme çabalarına karşıdır.  TÜRK-İŞ, toplumsal ve siyasal taleplerin demokratik kanallardan büyük ölçüde gündeme getirilebildiği Türkiye’de,   silahlı eylemlere ve teröre başvurulmasına karşı çıkmakta ve herkesi, ülkemizin demokratikleştirilmesi ve çalışanların sorunlarının çözülmesi mücadelesine katkıda bulunmaya ve mücadelelerini meşru ve demokratik platformda sürdürmeye davet etmektedir.

6- Demokrasinin temeli örgütlü toplumdur. Şiddete dayanmamak, şiddeti savunmamak ve demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışmamak koşuluyla, her görüş ve düşünce serbestçe örgütlenebilmelidir. Toplumsal barışın ve huzurun ana dayanağı olan inanç, ibadet, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü özgürce kullanılabilmelidir. Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası demokratikleştirilmeli, milletvekili dokunulmazlığı yasama görevi ile sınırlı tutulmalıdır.

7- TÜRK-İŞ, kimseye potansiyel suçlu gözüyle bakılmamasını, herkesin Anayasa’da, onaylanmış uluslararası sözleşmelerde ve yasalarda yer alan temel hak ve özgürlüklerini eşit biçimde ve özgürce kullanabilmesini, güvenlik güçlerinin halkımıza hukuk devleti anlayışı içinde eşit, hoşgörülü ve saygılı davranmasını istemektedir.

8- TÜRK-İŞ, faili meçhul cinayetlerin önlenmesini, bunların faillerinin bulunmasını, insan haklarına saygılı hukuk devleti anlayışının tüm soruşturma ve kovuşturmalarda hakim kılınmasını, bir insanlık suçu olan işkencenin kesinlikle önlenmesini, işkencecilerin caydırıcı bir biçimde cezalandırılmalarını talep etmektedir.  TÜRK-İŞ, terör olaylarında devletin resmi güçleri dışında hiçbir gücün kullanılmamasını talep etmektedir. Devletimizi ele geçirmeye çalışan çetelerle ve mafyayla etkili bir biçimde mücadele edilmelidir.

9- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm kurumları hukuk devleti anlayışıyla hareket etmelidir. Yargının tam bağımsızlığı sağlanmalıdır.

10- Demokratikleşmenin bir unsuru olarak, yerel yönetimlerin ve yerel meclislerin yetkileri artırılmalıdır. Köyde, işyerinde ve mahallede etkin bir yönetime katılma gerçekleştirilmelidir.

11- Basın ve yayın özgürlüğü en geniş biçimiyle tanınmalı ve idari kararlarla engellenememelidir.

12- Ülkemizde bilimin yol göstericiliği temel kabul edilmeli, egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olduğu anlayışı hakim kılınmalıdır.

13- Emek en yüce değerdir. Çalışanlar ve emekliler, toplumda hak ettikleri saygın yere sahip olmalıdır.

14- Toplumda, köşeyi dönmeci ve bireyci anlayışlar değil, halkın ve ülkenin çıkarlarını ön planda tutan ve örgütlü davranmayı savunan anlayışlar hakim kılınmalıdır.

15- TRT Yönetim Kurulu’nda 12 Eylül öncesinde işçilerin bir temsilcisi yer almaktayken, 12 Eylül sonrasında yapılan bir yasa değişikliğiyle, bu temsil yetkisi işçilerin elinden alınmıştır. TRT Yönetim Kurulu’nda işçilerin ve memurların yetkili örgütlerinin belirleyeceği temsilcileri bulunmalıdır.

16- Başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere, tüm işletmelerde çalışanların yönetime etkin katılımı sağlanmalıdır. Ekonomik ve Sosyal Konsey demokratikleştirilmeli ve kuruluşu ve işleyişi kanunla düzenlenmelidir.

17- Sendikaların radyo ve televizyon kurması konusunda 13.4.1994 gün ve 3984 sayılı Yasa ile getirilen yasak kaldırılmalıdır. TÜRK-İŞ güncel konularda televizyon programları üretmeli, bunların anlaşmalı televizyon kanallarında yayımını sağlamalı ve bir televizyon kanalının kurulması veya kiralanması için gerekli çalışmaları yapmalıdır.

18- Üniversiteler özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalı, YÖK kaldırılmalıdır.

19- Dini eğitim ve öğretimde devletin gözetim ve denetimi etkinleştirilmelidir.

20- Meslek örgütleri bağımsız ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.

B.EKONOMİK POLİTİKALAR

21.Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşlar, işçi temsilcilerinin de katılımıyla Uluslararası Çalışma Örgütü benzeri bir yapıya kavuşturulmalı ve demokratikleştirilmelidir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası tarafından gelişmekte olan ülkelere dayatılan biçimiyle istikrar ve yapısal uyum politikaları uygulamasından vazgeçilmelidir. 1980’li yıllardan bu yana, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda uygulanan ve sermayenin uluslararası çıkarlarına öncelik tanıyan ekonomik politikalar terkedilerek, insana öncelik veren ve sosyal devlet anlayışına dayalı ekonomik politikalar benimsenmelidir. TÜRK-İŞ, IMF’nin, özel sektörün ve hükümetlerin, işçi ücretleri, memur aylıkları ve emekli aylıklarındaki artışı, hedeflendiği ileri sürülen enflasyon oranıyla sınırlama niyetlerine ve imzalanmış toplu iş sözleşmelerinde yer alan işçi lehine düzenlemeleri tek taraflı olarak yürürlükten kaldırma girişimlerine karşı çeşitli alanlardaki gücünü gösterecek ve bu gücünü etkili bir biçimde kullanacaktır.

22- Gelişmekte olan ülkelerin iç ve dış borçlarının bu ülke ekonomilerini ipotek altına alan yükünün ortadan kaldırılması için uluslararası ve ulusal düzeyde politikalar geliştirilmeli ve hayata geçirilmelidir.

23- Hükümet, Türkiye tarafından onaylanmış 122 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi hükümleri uyarınca, tam istihdam sağlamaya yönelik bir politika izlemeli, işsizlikle etkili bir biçimde mücadele etmelidir. Devlet, istihdam yaratıcı üretken ve verimli yatırımlar yapmalıdır.  Özel sektörün yatırımlarının teşvikinde istihdam yaratma özelliğine öncelik tanınmalıdır.

24- Gelir ve servet dağılımı, aktif devlet müdahalesiyle, adaletli hale getirilmelidir. Hayatın her alanında sosyal adalet sağlanmalıdır.

25- Türkiye’nin gelişmesi ve güçlenmesi ve halkımızın sorunlarının çözümü, kendi çıkarlarına her şeyin üstünde öncelik tanıyan işverenlerin denetimindeki piyasa kurallarına bırakılmamalıdır.

26- Devlet, ülke kalkınmasını demokratik planlama yoluyla yönlendirmelidir.  Devlet, ülkenin ve halkın çıkarlarını göz önüne alarak, piyasaya aktif bir biçimde müdahale etmeli ve piyasayı yerli ve yabancı tekelci işletmelerin hakimiyetine bırakmamalıdır. Devlet, büyük işletmelerin kendi aralarında çeşitli biçimlerde anlaşarak piyasayı denetimleri altına alma girişimlerini önlemelidir.

27- Devlet, sosyal adaletin sağlanması doğrultusunda fiyatlara ve üretilen mal ve sunulan hizmetlerin kalitesine gerekli müdahalelerde bulunmalıdır.

28- Fabrikalar, bankalar, büyük ticarethaneler, büyük araziler ve çok miktardaki gayrimenkul üzerindeki bireysel tasarruf hakkı, ülkenin ve halkın çıkarları gerektirdiğinde, demokratik bir biçimde denetlenmeli ve ülkenin ve halkın çıkarları doğrultusunda yönlendirilmelidir. Devlet, aşırı kar peşinde koşanları denetim altına almalıdır.

29- Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımızın yurtdışındaki mal varlığı ve banka hesapları tespit edilmeli, kamuoyuna açıklanmalı ve vergilendirilmelidir.

30- Yasalarda yer alan yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenlere uygulanacak yaptırımların ağırlaştırılarak, caydırıcı olması sağlanmalıdır.

31- Ülkede ve devlet yönetiminde israf, yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık önlenmelidir.

32- Devlet, temel tüketim mallarına uygulayacağı sübvansiyonlarla, dar ve sabit gelirlileri desteklemelidir.

33- Geniş halk kitlelerinin başlıca ızdırabı haline gelen yüksek enflasyon oranı düşürülmeli ve bir sorun olarak ülke gündeminden çıkarılmalıdır.

34- Çeşitli dönemlerde iktidardaki siyasal partilerin çıkarları doğrultusunda yönetilen, birer arpalık olarak kullanılan ve sermayeyi desteklemek amacıyla kurulup işletilen kamu kurum ve kuruluşları, özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturularak, halkımıza hizmet eder hale getirilmelidir.  KİT’lerin yönetimi demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmalı ve çalışanların Yönetim Kurulu üyeliği dahil, yönetime etkin şekilde katılımı sağlanmalıdır.

35- KİT’lere yeni kaynaklar aktarılarak, bu işletmelerin gelişkin teknolojili, verimli ve etken kuruluşlar haline gelmeleri sağlanmalıdır.

36- Ulusal savunma ile doğrudan ilgili sanayiler kamunun mülkiyetinde ve demokratik yönetiminde bulunmalıdır.

37- Ülkemizin önemli doğal kaynakları, çalışanların etkin yönetime katılımıyla, kamu kurum ve kuruluşları tarafından işletilmelidir.  Kıyılar kamu mülkiyetinde olmalı ve ormanlar kamu mülkiyetinde kalmalıdır.

38- Enerji, bir kamu hizmeti olarak devletçe üretilmeli ve devletçe dağıtılmalıdır.  Kamu işletmeleri eliyle çağdaş teknolojili deniz ve demiryolu ulaştırmacılığı geliştirilmelidir.  Kamu hizmeti niteliğindeki posta ve telefon hizmetleri kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerine getirilmelidir.

39- Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik ve siyasal bağımsızlığının ana dayanaklarından olan kamu iktisadi teşebbüsleri, özelleştirme adı altında değerlerinin çok altında fiyatlarla yerli ve yabancı kişi ve kuruluşlara yağmalatılmamalı, sendikasızlaştırmanın ve işçileri köleleştirmenin bir aracı olan özelleştirme durdurulmalıdır. Günümüzde ulus-devletin ve vatandaşla Devletimiz arasındaki bağın daha güçlendirilmesinin ana araçlarından olan kamu kurum ve kuruluşlarının ve KİT’lerin özelleştirilmesi durdurulmalı ve engellenmelidir. Özelleştirmelerin iptaline ilişkin yargı kararları uygulanmalıdır. Yanlış siyasi kararlar nedeniyle veya sermayeyi desteklemek amacıyla uygun olmayan yerlerde ve geri teknolojiyle kurulan ve yeni teknoloji kullanılmasını sağlayacak yatırımlarla rasyonel hale getirilmesi olanaklı olmadığı, demokratik yapılı bir ekonomik ve sosyal konseyde görüşülüp karara bağlanarak tespit edilecek kamu işletmeleri, bir süreç içinde elden çıkarılmalı veya tasfiye edilmelidir. Bu işyerlerindeki işçiler başka kamu işyerlerine yerleştirilmelidir. Bu kararda yalnızca söz konusu işletmenin karı veya zararı değil, bu işletmenin ülke ekonomisine, yöre ekonomisine ve toplumsal hayata doğrudan ve dolaylı olumlu etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır.

40- Çay ve tütün gibi küçük üreticilik için önemli alanlarda kamu tekeli yeniden kurulmalıdır.

41- Yerli ürünlerin kullanımını özendiren politikalar izlenmelidir.

42- Kamu kurum ve kuruluşları özel sektöre fason üretim yaptırma uygulamasını asgariye indirmelidir. Kamu kurum ve kuruluşları ellerindeki makine ve teçhizatı geliştirerek ve etkili bir biçimde kullanarak, emanet işleri artırmalıdır.

43- Kayıt-dışı ekonomi ve vergi kaçakçılığı önlenmeli, vergi kaçıranlara devlet malını çalanlarla aynı ceza verilmelidir.

44- Sermaye ve tarıma sağlanan vergi ayrıcalıkları ve istisnaları kaldırılmalıdır.  Vergi yükü, kazanç ve servete göre adaletli bir biçimde dağılmalıdır.  Başta spekülatörler, rantiyeler, büyük toprak sahipleri, büyük tüccarlar, ithalat ve ihracatçılar ve bankacılar olmak üzere tüm sermaye ve servet sahipleri etkili bir biçimde vergilendirilmelidir.   İşçilerin ve memurların sırtındaki gelir vergisi ve dolaylı vergi yükü azaltılmalıdır.  Asgari ücret miktarı kadar gelirden vergi kesilmemelidir. Doğal afetlere maruz kalan ücretlilerin vergi iadeleri, harcamaları sırasında almış oldukları fiş ve faturaların yok olması nedeniyle, toplam brüt gelirleri üzerinden hesaplanarak ödenmelidir.

45- Türkiye, Avrupa Birliği’nin eşit koşullarla tam üyesi olmalı, Avrupa Birliği ile olan ilişkiler bu anlayışla biçimlendirilmelidir. İthal ürünlerin yerli sanayimizi yok etmesine izin verilmemeli, gümrük birliğinin sakıncalarını giderici önlemler alınmalıdır.

C.SOSYAL POLİTİKALAR

46- Anayasanın emrettiği sosyal devlet anlayışı hayata geçirilmelidir. Depremlerden ve diğer doğal afetlerden zarar görenlerin barınma ve diğer ihtiyaçları, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, Devletimizce karşılanmalıdır. Çürük inşaatların ve yanlış yapılaşmanın sorumluları hakkında soruşturma açılmalıdır.

47- Aile toplumun temelidir. Devlet, her ailenin istihdam, konut, beslenme, sağlık, çocuk yetiştirme, eğitim ve ulaştırma konularındaki gereksinimlerinin karşılanmasında sorumluluk sahibi olmalı ve bu sorumluluğunu öncelikle yerine getirmelidir.

48- Kamu harcamalarında sosyal adaletin sağlanması ve sosyal devlet anlayışının gereklerinin yerine getirilmesine öncelik verilmelidir. Eğitim, sağlık, toplu konut, ulaştırma harcamalarının bütçe içindeki payı artırılmalıdır

49- Sağlık hizmetleri devlet tarafından, parasız olarak sağlanmalıdır.  Koruyucu hekimliğe önem verilmelidir. Sağlık personeli sayısı ve niteliği yükseltilmelidir.

50- Devlet bütçesinden eğitime ayrılan kaynaklar artırılmalıdır. Eğitim, devlet tarafından parasız olarak yapılmalıdır. Eğitim alanında özel teşebbüsün teşvik edilmesine son verilmeli, olanakları sınırlı öğrencilere yaygın bir biçimde ve yeterli miktarda burs sağlanmalıdır.

51- Eğitim programları çağın gelişmelerine ayak uydurmalı, çağdaş bilgilerle donanmış, düşünme ve problem çözme yeteneği gelişmiş bireyler yetiştirilmelidir. Okul, teçhizat ve eğitim personeli sayısı ve niteliği yükseltilmelidir.  Mesleki eğitimde okul-işyeri bağlantısı geliştirilmelidir.

52- Kentlerde belediyelerin mülkiyetinde ve halkın denetimindeki toplu taşımacılık teşvik edilmelidir.

53- Asgari ücret, iki çocuklu bir ailenin insanca yaşamasına yeterli düzeyde olmalı ve altı ayda bir enflasyona ve ekonomik büyümeye endeksli olarak artırılmalıdır.  Asgari ücret tespit komisyonu demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.

54- Emekli, dul ve yetim aylıkları, gerektiğinde devlet desteğiyle yükseltilerek, bu kişilerin insanca yaşamalarına olanak sağlanmalıdır.

55- İşçi-memur ayrımı, Devletin ihtiyaçları, evrensel ilkeler ve günümüzdeki çalışma şartları göz önünde bulundurularak ve 28 Kasım 1976 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlanan Komisyon Raporu doğrultusunda, demokratik danışma ve karar mekanizmaları içinde, netleştirilmeli; işçi ücretleri ile memur aylıkları, insanca yaşamaya yetecek düzeye çıkarılmalıdır.

56- Ücretlerde, maaşlarda ve emekli aylıklarında yapılan artışlar en az bir önceki dönemin enflasyonu oranında olmalıdır.

57- Devlet, tüketiciyi koruyucu mevzuatın etkili bir biçimde uygulanmasını sağlamalıdır. TÜRK-İŞ, sendikal mücadelede, tüketiciyi koruyucu mevzuatı ve tüketici boykotlarını da etkili bir biçimde kullanacaktır.

58- Kamu kurum ve kuruluşları tarafından üretilen malların ve sunulan hizmetlerin fiyatlandırılmasında, “sosyal devlet” anlayışı temel alınmalıdır. Tanzim satışları, sübvansiyonlar ve destekleme alımları gibi yollarla, gelir ve servet dağılımındaki büyük adaletsizliği azaltmaya yönelik girişimlerde bulunulmalıdır.

59- İş güvencesinin olmadığı koşullarda tek başına işsizlik sigortası büyük eksiklikler taşımaktadır. İş güvencesi sağlanmalı ve mevcut işsizlik sigortası, hak kazanma koşulları, hak düşürücü nedenler, işsizlik ödeneğinin miktarı ve süresi konularında Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirilmelidir. İşsizlik sigortasının sona ermesi durumunda devlet sosyal yardım yapmalıdır.

60- Kadınların işgücüne katılımlarını ve ücret veya maaş karşılığı çalışma olanaklarını artırmak, çalışmakta olanların karşılaştıkları sorunları çözmek için genel ekonomik ve sosyal politikalar geliştirilmelidir. Kadının toplumsal statüsünü iyileştirmeye yönelik, gerektiğinde olumlu ayırımcılık da içeren politikalar belirlenip, kalkınma planlarında yer almalı ve uygulamada somutlaştırılmalıdır. Kadın istihdamını engelleyen unsurların ortadan kaldırılması ve teşvik edici yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanması sağlanmalıdır.

61- Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 103, 140, 156, 157 ve 168 sayılı Sözleşmeleri onaylanmalı ve iç mevzuata aktarılmalıdır.

62- Medeni Kanun’da, Türk Ceza Kanunu’nda, İş Kanunu’nda ve diğer mevzuatta yer alan ve kadına karşı ayırımcılığa doğrudan ya da dolaylı olarak yol açan maddeler değiştirilmelidir.

63- Ücretli doğum izni artırılmalıdır. Analık haliyle bağlantılı olarak haksız işten çıkarmalara son verecek ve iş güvencesi sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.

64- Üst sınır bir yıl olmak üzere, çalışan kadınlara ücretli süt izni kullanma hakkı verilmelidir.

65-Türkiye koşullarına uygun bir süre için, ücretli ebeveyn izni ve ailevi nedenlerle izin bütün işçiler için benimsenmelidir. Bu izinleri kullanan işçilerin aynı koşullarla, aynı ya da benzer işlerine dönmeleri garanti edilmelidir.

66- 0-6 yaş grubu çocukların bakımı sosyal devlet anlayışıyla ele alınmalı ve yerel ve merkezi yönetimler bu amaca yönelik tesislerin kurulmasını, işletilmesini ve aile sahibi işçilerin hizmetine sunulmasını sağlamalıdır.

67- Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru yerleri sağlanmalı, danışma hizmeti yapan kuruluşlar açılmalı, kadınların bu konuda bilinçlendirilmesi için eğitim verilmelidir.

68- Kadın işçiler için mesleki eğitim ve kız çocuklarının örgün eğitimden kesintisiz yararlanmasının olanakları yaratılmalıdır.

69- Kadın ve erkek işi ayırımına son verilmeli, yasalarda yer alan eşit değerdeki işe eşit ücret ilkesinin hayata geçirilmesi için gereken düzenlemeler yapılmalı, önlemler alınmalıdır.

70- Çalışan çocuklarla ilgili yasa ve diğer mevzuat dağınıklıktan kurtarılarak tek yasada toplanmalı; bu yasaya tarım kesiminde ve sokakta çalışan çocukların korunmasına ilişkin hükümler konmalı ve anılan yasa, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün asgari çalışma yaşını belirleyen 138 sayılı Sözleşme ve ilgili Tavsiye Kararlarına uygun olmalıdır.  15 yaşından küçük çocukların çalıştırılmaları kesinlikle engellenmelidir.

71- İtibari hizmet fiili hizmete dönüştürülmeli, 5434 sayılı Yasada geçerli olan yüzde 50 uygulaması işçilere de geçerli kılınmalı, bu süre kıdem tazminatının hesabında ve yaşlılık aylığının belirlenmesinde dikkate alınmalı, bu uygulama tüm ağır ve tehlikeli işleri kapsayacak biçimde genişletilmelidir.

72- Yabancıların ülkemizde kaçak olarak çalışmaları önlenmelidir.  Özellikle İncirlik Hava Üssündeki kaçak yabancı işçi istihdamına kesinlikle engel olunmalıdır. Kaçak işçi çalıştırmanın, bordroda düşük ücret ve kısa çalışma süresi göstermenin cezası artırılmalıdır. Kaçak işçilik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, SSK ve Maliye Bakanlığı’nın sendikalarla birlikte yapacakları çalışmayla, önlenmelidir. Gazetecilik işkolunda “stajyer gazeteci” adı altında kaçak işçi çalıştırılması ile “telif hakkı” uygulamasının suistimali önlenmelidir.

73- Sendikasızlaştırmanın bir aracı olarak kullanılan taşeronluk önlenmelidir. Günümüzde,  94 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi, ilgili Bakanlar Kurulu kararı ve kamu kesimi toplu iş sözleşmelerine konan hüküm uyarınca, kamu kurum ve kuruluşları tarafından ihaleyle yaptırılan tüm işlerde, işkolunda bağıtlanmış toplu iş sözleşmesinin ücretlere ve diğer konulara ilişkin hükümlerinin sendika üyesi olmasalar dahi taşeron işçilerine ve fason olarak iş yapan işyerlerinin işçilerine uygulanması sağlanmalıdır. TÜRK-İŞ, taşeronlaşmaya karşı ülke çapında bir kampanya örgütleyecek, 94 sayılı Sözleşme ile ilgili mevzuatın öğrenilmesi ve kullanılması için daha yoğun bir çaba harcayacaktır.

74- Çalışma yaşamına ilişkin düzenlemeleri ihlal eden işverenlere verilen cezalar caydırıcı bir düzeye çıkarılmalıdır.

75- İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin mevzuat, yeni teknolojiler ve girdiler göz önüne alınarak, çağdaşlaştırılmalıdır.  İşçi sağlığı kurulları demokratik bir yapıya kavuşturulmalı, bu kurulların yetkileri artırılmalı ve etkin bir biçimde çalışmaları sağlanmalıdır.   İşe yeni alınan işçilere, çalışma saatleri içinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi yaptırılmalıdır.  TRT’de, sendikalarla iş birliği içinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında düzenli programlar yayınlanmalıdır.

76- Sosyal güvenlik sosyal devlet anlayışıyla gerçekleştirilmelidir. Sosyal güvenliğin finansmanına devlet de katılmalı, sosyal sigorta primi işçi ve işveren payı azaltılmalıdır.  Devlet, sosyal güvenliğin finansmanına katkıda bulunduğu oranda SSK yönetiminde temsil edilmelidir.  SSK yönetimi demokratik ve özerk bir hale getirilmelidir.  SSK, karşılığında prim almadığı sosyal risklerden sorumlu tutulmamalıdır.  SSK’nın müfettiş sayısı artırılmalı, müfettişlerin yetkileri ve denetimi daha etkili hale getirilmelidir.  SSK, özel sosyal güvenlik kuruluşları, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur sigortalıları arasında yükümlülükler ve haklar konusunda uyum sağlanmalıdır.

77- Ülkemizin, yüzyılımızdaki en büyük doğal felaketinin telaşı içinde olduğu ve depremzedelerin yardımına koştuğu bir dönemde, IMF’nin talimatları doğrultusunda kabul edilen 4447 sayılı Yasa ile yok edilen haklarımız geri verilmelidir. Yaşlılık aylığına hak kazanma koşulları, sigorta tekniği göz önünde bulundurularak, Sosyal Sigortalar Kurumu’na prim ödeyenlerin temsilcileri tarafından demokratik biçimde belirlenmelidir. Sosyal sigorta primlerinin işverenlerce zamanında yatırılmasını sağlayacak yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır. SSK alacaklarının faizleri affedilmemeli, alacaklar takside bağlanmamalıdır.  SSK genel kurulları her yıl toplanmalı ve önemli konularda karar ve ibra yetkisi tanınarak, danışma organı olmaktan çıkarılmalıdır. Sosyal güvenlikteki finansman açığının kapatılması için SSK gayrimenkullerinin satışı yoluna gidilmemelidir.  SSK sağlık tesislerinin sağlık işletmesi haline getirilerek özelleştirilmesi girişimlerine son verilmelidir.  Özel sigorta programları devlet tarafından sıkı bir biçimde denetlenmelidir.

78- Tüketim kooperatifçiliği ve kırsal kesimde demokratik kooperatifçilik desteklenmelidir. Tarım satış ve kredi kooperatiflerinin ve merkez birliklerinin yönetimi demokratik ve özerk olmalıdır.

79- Çevre korunmalı, çevrenin temizlenmesinin maliyetini kirletenler ödemelidir.

80- Çıraklık ve mesleki eğitim yeniden yapılandırılarak, çocuklar çıraklık ve mesleki eğitimin koruyucu şemsiyesi altına alınmalıdır.

81- Özellikle düzensiz sektörde ağır, tehlikeli ve kötü koşullarda çalışan 15-18 yaş grubundaki çocukların çalışma koşulları iyileştirilmeli; fiziksel ve ruhsal konumları çalıştıkları sektörlere uygun olmayan çocukların çalışmaları önlenmelidir.

D.ÇALIŞMA YAŞAMI VE SENDİKAL HAKLAR

82- Ülkemizdeki çalışma mevzuatı bir bütün olarak Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ilkeleri ve Türkiye tarafından onaylanmış Sözleşmeleri ile uyumlu hale getirilmelidir.

83- Avrupa Sosyal Şartı’nın Türkiye tarafından onaylanmamış olan maddeleri Bakanlar Kurulu tarafından derhal onaylanmalıdır.

84- Kamu kesiminde ve özel kesimde tüm ücretli çalışanların, Türkiye tarafından onaylanmış Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmelerinden kaynaklanan sendikalarda örgütlenme, toplu pazarlık ve grev haklarını kullanmalarının önündeki iç hukuk engelleri kaldırılmalıdır.

85- Kamu çalışanlarının Türkiye tarafından onaylanmış Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmelerinde yer alan sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev haklarını kullanmalarının önündeki idari ve hukuksal engeller kaldırılmalıdır.

86- Tüm ücretli çalışanlar aynı hak ve özgürlüklere sahip olmalıdır. İşçi sınıfının ayrılmaz bir parçasını oluşturan memur ve sözleşmeli personel statülerindeki kamu çalışanları da diğer işçilerle birlikte örgütlenebilmelidir. Sözleşmeli personel uygulamasına son verilmelidir.  İşçi statüsünde çalışanların memur ve sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesi uygulamasına son verilmelidir.

87- İşçi ve memur statülerinde istihdam edilen ve aynı işi yapan kamu ücretli çalışanları arasında ücret ve diğer hak ve özgürlükler konusundaki farklar, işyerlerinde huzursuzluk yarattığı gibi, Türkiye tarafından onaylanmış 111 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi’ni de ihlal etmektedir. Bu ayrımcılık, en gelişkin haklar diğer statülerde istihdam edilenlere yaygınlaştırılmak yoluyla, sona erdirilmelidir.

88- Tarım ve orman işçileri, ev hizmetlerinde çalışanlar, stajyer öğrenciler ve çıraklar,  İş Yasası kapsamına alınmalıdır. Eve-iş-verme sistemi içinde çalışanlar da “işçi” sayılmalı ve işçiyi koruyucu mevzuatın kapsamı içine alınmalıdır.  Özel radyo ve televizyonlarda ücret karşılığında çalışanlar 212 sayılı Basın İş Yasası kapsamına alınmalıdır.

89- Hizmet akdinin işveren tarafından geçerli bir nedene dayanmadan tek taraflı olarak feshedilmesine engel olunmalıdır.  Bu konuda Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Türkiye tarafından onaylanmış 158 sayılı Sözleşmesi’nin gerekleri iç mevzuatımıza yansıtılmalıdır. İşten çıkarmanın geçerli bir nedene dayanmaması durumunda verilecek yargı kararıyla söz konusu işçi işe geri döndürülebilmelidir.

90- Haftalık çalışma süresi 1983 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle, ücrette bir azalma olmaksızın, 45 saate indirilmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde bu süre 40 saat ve altındadır. Haftalık çalışma süresi 40 saate indirilmelidir.

91- Mazeret izinleri ve yıllık ücretli izinler konularında Avrupa Birliği ülkelerinde geçerli olan düzeyler ülkemizde de uygulanmalıdır.

92- İş müfettişlerinin sayısı ve yetkileri artırılmalıdır.

93- 19.4.1981 gün ve 2448 sayılı Yasa ile toplu iş sözleşmeleri ile ödenebilecek ikramiye konusunda getirilen tavan kaldırılmalıdır.

94- 1475 sayılı İş Yasası’nın 14. maddesinde 12 Eylül sonrasında yapılan değişiklikle getirilen kıdem tazminatı tavanı kaldırılmalıdır. İşçinin kıdem tazminatı hakkından kesinlikle vazgeçilemez veya en küçük bir taviz bile verilemez. Bu hakkı daha da kısıtlamaya veya kaldırmaya yönelik herhangi bir ciddi girişime, üretimden gelen gücümüz ve siyasi gücümüz en etkili bir biçimde kullanılarak cevap verilecektir.

95- 12.7.1987 günlü Resmi Gazete ‘de yayınlanan 87/11945 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca ihtiyaç fazlası askerlik yükümlülerinin kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılması uygulaması sona erdirilmelidir.

96- 1982 Anayasasının 18. maddesi ikinci fıkrasında olağanüstü hallerde vatandaşların zorla çalıştırılabileceği hükmü getirilmiştir. Türkiye tarafından onaylanmış 105 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi’ni ihlal eden bu hüküm kaldırılmalıdır.

97- 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’nın sıkıyönetim komutanlarına işçi ve memurları işten çıkarma ve bölge dışına gönderme yetkisi veren hükümleri, Türkiye tarafından onaylanmış 111 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi’ni ihlal eden bir düzenlemedir. Bu hüküm kaldırılmalıdır.

98- Her türlü işçi alacağı ilke olarak zamanında ödenmelidir. İşçi alacaklarının gecikmesinde yargı kararına gerek kalmaksızın en yüksek oranlı mevduat faizi uygulanmalıdır.

99- Devlet İstatistik Enstitüsü, enflasyon oranlarını saptayarak, ücret ve aylıkların belirlenmesi sürecini etkilemektedir. Ancak bu bilgiler sendikalara verilmemekte, sendikaların enflasyon oranlarının doğruluğunu denetleme olanağı ortadan kaldırılmaktadır. DİE’de işçilerin ve memurların yetkili örgütlerince belirlenecek temsilcileri bulunmalıdır.

100- Zorunlu tasarruf fonu için işçilerden yapılan yüzde 2’lik kesinti ile işverenlerin yüzde 3’lük katkısı, Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in 11.9.1996 tarihli gerekçesinde ifade edildiği gibi, işçi ücretlerine ve memur aylıklarına eklenmeli; 4447 sayılı Yasada öngörülen işsizlik sigortasına yüzde 3’lük işveren katkısı ayrıca ödenmeli; zorunlu tasarruf fonundaki para, nemalarıyla birlikte, hak sahiplerine ödenmelidir; konut edindirme fonundaki kaynak, yasadaki amacına uygun olarak kullanılmalıdır. Deprem bölgesindekilerin zorunlu tasarruf fonundaki paraları ve nemaları ile konut edindirme fonunda hesaplarına yatırılmış para ve getirisi, depremzedelere derhal ödenmelidir.

101- 1 Mayıs, işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanmalı ve genel tatil olmalıdır.

102- Zorunlu emeklilik uygulamasına başvurulmamalıdır.

103- Giderek yaygınlaştırılan kısmi süreli çalışma veya diğer esnek çalışma biçimlerinde, işçi hakları ve sendikal hak ve özgürlükler bakımından bir kaybın olmamasını sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir. 5.7.1983 tarihinde çıkarılan Yüzde Yönetmeliği hükümleri uyarınca özellikle turizm sektöründe görülen “extra” çalışma uygulamasının işverenlerce istismar edilmesi önlenmeli, bu şekilde çalışan işçilerin sendikalaşmasının ve sendikal haklardan yararlanmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

104- Eve-iş-verme sistemi içinde çalışanlar da sendikalara üye olabilmeli ve işkolunda bağıtlanmış olan toplu iş sözleşmelerinin hükümleri bu kişiler için de geçerli olmalıdır.

105- Çıraklar ve stajyer öğrenciler, sendikal hak ve özgürlüklerden yararlanabilmelidir.  5.6.1986 gün ve 3308 sayılı Yasada, çırakların ve stajyer öğrencilerin sendikalaşması, toplu pazarlık hakkından yararlanması ve greve katılması konusundaki yasaklar kaldırılmalıdır.

106- Özel güvenlik görevlilerinin sendikalaşmasını yasaklayan 22.7.1981 gün ve 2495 sayılı Yasa iptal edilmeli ve özel güvenlik görevlilerinin sendikalaşmasına olanak tanınmalıdır.

107- Sendika üyeliklerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bildirme yükümlülüğü, yetki için başvurma tarihinde yerine getirilmelidir (ilgili madde: 2821/22).

108- Sendika üyeliklerini ilgili işverene bildirme yükümlülüğü yetkinin kesinleştiği tarihte yerine getirilmelidir (ilgili madde: 2822/13).

109- Sendika üyelik kayıtları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından değil, en fazla sayıda işçiyi temsil eden üst örgütün temsilcilerinin de yer aldığı bağımsız ve demokratik bir kurum tarafından tutulmalıdır.

110- İşyerinde çalışan sendika organlarında görevli işçilere de, işyeri sendika temsilcilerine tanınan teminat sağlanmalıdır. 135 sayılı ILO Sözleşmesindeki tanımıyla tüm işçi temsilcilerine sağlanan güvence, görevlerinin sona ermesinden sonra da belirli bir süre devam etmelidir.

111- 4.10.1983 gün ve 2908 sayılı Dernekler Yasası uyarınca, sendikacıların diğer ülkelerdeki toplantılara katılabilmeleri ve yabancı uyruklu sendikacıların ülkemizdeki toplantılara katılabilmeleri için İçişleri Bakanlığı’ndan izin alınması gerekmektedir. Bu izin koşulu kaldırılmalıdır.

112- 5.6.1986 gün ve 3308 sayılı Yasa (M.32/h) uyarınca, sendikaların eğitim fonlarının yüzde 25’lik bölümünün Hükümetin denetimindeki bir fona aktarılma zorunluluğu kaldırılmalıdır.

113- Sendika aidatının miktarı ve aidat dışında sendika üyesinin ücretinden yapılabilecek kesinti konusunda 2821 sayılı Yasa’da (M.23) yer alan kısıtlamalar kaldırılmalı, bu konu sendika genel kurullarının iradesine bırakılmalıdır.

114- İşyeri sendika temsilcilerinin sayısı konusunda 2821 sayılı Yasada (M.34) yer alan kısıtlamalar kaldırılmalı, yasada asgari miktar belirlenmeli, işyerinde uygulanacak sayı tarafların iradesine bırakılmalıdır.

115- Sendika kurucusu, sendika yöneticisi ve işyeri sendika temsilcisi olabilmek için öngörülen önkoşulların büyük bir bölümü Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Türkiye tarafından onaylanmış Sözleşmelerine aykırıdır. Bu anti-demokratik kısıtlamalar kaldırılmalıdır.

116- Sendikacıların ve sendikaların siyasi alandaki faaliyetlerini kısıtlayan tüm yasaklama ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır. TÜRK-İŞ, çalışanlar aleyhinde uygulama yapan hükümetler karşısında daha açık tavır alacak ve işçi sınıfının siyasi alandaki bağımsız gücünü daha da geliştirecek ve demokratik biçimde kullanacaktır. Çalışanların TBMM’de etkin bir biçimde temsilinin sağlanması için gerekli girişim ve çalışmalar yapılacaktır.

117- Sendikalar üzerindeki Devlet Denetleme Kurulu denetimi yetkisi sona erdirilmelidir, sendikaların denetimini yalnızca genel kurullar ve bu genel kurullarda seçilen denetim kurulları yerine getirmelidir.

118- 15.6.1985 gün ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Yasası, serbest bölgelerde kuruluştan sonraki on yıllık dönemde tüm grevleri yasaklamaktadır. Bu yasak kaldırılmalıdır. Serbest bölgelerde çalışan işçiler de tüm işçi haklarına ve sendikal hak ve özgürlüklere sahip olmalıdır.

119- Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde yetkili sendikanın tespiti, en fazla temsil niteliğine sahip işçi ve işveren sendika üst örgütleri temsilcilerinin de yer aldığı bağımsız ve demokratik bir kurum tarafından gerçekleştirilmelidir.

120- 12 Eylül öncesinde aynı işyeri için hem işyeri ve hem de işkolu toplu iş sözleşmesinin aynı anda uygulanması mümkündü. Günümüzde ise yalnızca ya işyeri, ya da işletme toplu iş sözleşmesi uygulanabilmektedir. İşkolu düzeyinde toplu iş sözleşmeleri bağıtlanabilmelidir. İşkolu, işyeri ve işletme düzeylerinde toplu iş sözleşmeleri aynı anda uygulanabilmelidir.

121- Toplu sözleşme görüşmelerinin 60 gün süreyle kısıtlanması uygulamasına son verilmelidir.

122- Toplu pazarlık görüşmelerinde zorunlu arabuluculuk aşaması kaldırılmalı, taraflar isterlerse arabulucu kurumunu kullanmalıdır.

123- Bakanlar Kurulu tarafından 2822 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca teşmil edilen bir toplu iş sözleşmesinin yürürlük süresi sona erene kadar işyerinde yeni bir toplu iş sözleşmesi bağıtlanamamaktadır. Teşmil edilen bir toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerindeki işçilerin bir sendikada örgütlenmeleri durumunda, bu süre içinde dahi yeni toplu sözleşme imzalanabilmelidir.

124- Bir toplu iş sözleşmesinin yürürlük süresi içinde yeniden menfaat uyuşmazlığı çıkarılabilmelidir.

125- Türkiye, tüm ücretli çalışanların grev hakkını düzenleyen 87 sayılı ILO Sözleşmesi’ni onaylamıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü yetkili organlarının 87 sayılı Sözleşme ile ilgili olarak grev hakkı konusunda kabul ettiği ilkeler doğrultusunda, barışçıl olmak koşuluyla, her türlü grev yasal kabul edilmeli, onaylanmış Sözleşmenin gerekleri ülkemizde de geçerli kılınmalıdır. Genel Kurulumuz, tüm çalışanların haklı taleplerimiz için gerçekleştirdikleri tüm meşru ve demokratik eylemleri ve grevleri desteklemektedir.

126- 1402 sayılı Yasa uyarınca (M.3/f), sıkıyönetim dönemlerinde sıkıyönetim komutanı grev hakkının kullanılmasını sürekli olarak yasaklayabilir veya izne bağlayabilir. Bu düzenleme ve uygulama kaldırılmalıdır. Olağanüstü hal uygulanan bölgelerde olağanüstü hal valisinin grevleri durdurma yetkisi kaldırılmalıdır.

127- Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Türkiye tarafından onaylanmış 87 sayılı Sözleşmesi, barışçıl olmak koşuluyla iş yavaşlatma ve işyeri işgalinin yasal kabul edilmesini gerektirmektedir. Ülkemizdeki çalışma mevzuatı ve uygulama da buna uygun hale getirilmelidir.

128- Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde 12 Eylül öncesinde grev yasağı yoktu; grev hakkının kullanılması bazı önkoşullara bağlanmıştı. Günümüzde bu işyerlerinde geçerli olan grev yasağı kaldırılmalıdır.

129- Genel grev yasal bir hak olarak tanınmalıdır.  Hak grevi hakkı yeniden tanınmalıdır.  Dayanışma grevi yasal bir hak olarak tanınmalıdır.  Sendikasız işçilere de grev hakkı tanınmalıdır. İşçiler ve sendikalar, toplu sözleşme ile doğrudan ilişkili olmayan konularda da grev hakkına sahip olmalıdır.  Konfederasyonların da grev kararı alma ve uygulama yetkisi olmalıdır.

130- Sendikanın yetkili organ kararlarıyla sorumlu olmadığı hiçbir eylem nedeniyle sendikaya mali yükümlülük getirilmemelidir.

131- Su, elektrik, havagazı, termik santrallarını besleyen linyit üretimi, tabii gaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile, üretimi nafta veya tabii gazdan başlayan petrokimya işlerinde grev yasağı kaldırılmalıdır. Banka ve noterlik hizmetlerinde grev yasağı kaldırılmalıdır.  Kamu kuruluşlarınca yürütülen şehir içi deniz, kara ve demiryolu ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetlerinde grev yasağı kaldırılmalıdır.  Eğitim ve öğretim kurumlarında grev yasağı kaldırılmalıdır.  Sağlık hizmetlerinde acil servisler ve işler dışındaki birimlerde grev yasağı kaldırılmalıdır. Bu yasaklar, Türkiye tarafından onaylanmış bulunan 87 sayılı ILO Sözleşmesi ile temelden çelişmektedir.

132- Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Türkiye’nin onaylamış olduğu 87, 98 ve 151 sayılı Sözleşmelerden kaynaklanan sendikalaşma, grevli toplu pazarlık ve barışçıl eylem haklarını kullandıkları için işçiler, kamu çalışanları ve sendikacılar ve ayrıca sendikalar hakkında açılan davalar sona erdirilmeli, bu meşru haklarını kullanan kişiler ve kuruluşlar hakkında verilen cezalar iptal edilmelidir.

133- Bakanlar Kurulu’nun grev erteleme yetkisi kaldırılmalıdır.

134- Grev gözcülerine barınak yapılmasını yasaklayan hüküm kaldırılmalıdır.  Grev sırasında grev uygulanan işyerinin girişlerine asılabilecek afiş ve pankartlar konusundaki kısıtlama ve yasaklamalar kaldırılmalıdır. Grev gözcülerinin sayısı ve faaliyeti konusundaki kısıtlama ve yasaklamalar kaldırılmalıdır.

135- 12 Eylül öncesinde alınan grev kararının 60 gün içinde uygulanması zorunluluğu yoktu. 2822 sayılı Yasada öngörülen bu düzenleme ILO ilkelerine de aykırıdır. Bu kısıtlama kaldırılmalıdır.  12 Eylül öncesinde, grev uygulama kararını 6 işgünü önceden işveren bildirme zorunluluğu yoktu. 2822 sayılı yasada öngörülen bu düzenleme ILO ilkelerine de aykırıdır. Bu kısıtlama kaldırılmalıdır.

136- Grev sırasında işyerini terk etme yükümlülüğü Türkiye tarafından onaylanmış Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmeleriyle çelişmektedir. Bu yükümlülük kaldırılmalıdır.

137- Usul hatası nedeniyle işçilerin ve sendikaların grev hakkının ortadan kalkması engellenmelidir.

138- Mahkemelerin, ” grev hakkının iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılması” gibi gerekçelerle grevi durdurma hakkı (2822/47) kaldırılmalıdır.

139- Grevi uygulayan sendikanın işyerindeki üyelerinin dörtte üçünün sendika üyeliğinden ayrılması durumunda mahkemelere grevi durdurma yetkisi veren hüküm (2822/51) kaldırılmalıdır.

140- 12 Eylül öncesinde, uygulanan bir grevin ardından, bağıtlanan toplu iş sözleşmesi ile grev süresinin ücretinin işçilere ödenmesi olanaklıydı. 2822 sayılı Yasanın 42. maddesi bu uygulamayı yasaklamaktadır. Bu yasak kaldırılarak, grev süresinin ücretinin ödenip ödenmeyeceği tarafların iradesine bırakılmalıdır.

141- Kamu kesimindeki geçici işçilerin kadroya geçirilmeleri sağlanmalıdır.

142- Mevsimlik işlerde işçilerin işe giriş ve işten çıkış tarihleri önceden belirlenmeli ve açıklanmalıdır. Geçici ve mevsimlik işçilerin çalışma süreleri uzatılmalıdır.

143- Ormancılıkta vahidi fiyat uygulamasına son verilmelidir. Orman yangın işçileri döner sermayeden alınıp katma bütçeye dahil edilmelidir. Dikim ve teras işleri taşerona verilmemelidir.

144- Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı işyerlerine ilişkin mevzuat, çağdaş işçi haklarına ve sendikal hak ve özgürlüklere uygun hale getirilmelidir.

145- Kamu işveren sendikaları kapatılmalıdır.

146- Lokavt yasaklanmalıdır.

147 – Kamu kesimi işverenlerinin özel sektör işverenleri ile aynı örgütlere üye olmaları yasaklanmalıdır.

148 – TÜRK-İŞ, daha da yoğunlaştıracağı eğitim faaliyetlerinde bu temel ilkeleri öne çıkaracak ve esas alacaktır.

149 – TÜRK-İŞ, tüm ülke çapında kaçak işçilikle mücadele kampanyası düzenleyecek; sendikaların örgütlenme çalışmalarına destek sağlayacak, şirketlerin durumu ve yapısı konusunda gerekli bilgileri temin edecek; sendikalar arasında koordinasyonu düzenleyecek ve uluslararası düzeyde iş birliği ve dayanışmanın geliştirilmesi için gerekli girişimlerde bulunacaktır.

150 – TÜRK-İŞ, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısının bütünlüğünü ve bağımsızlığını, Atatürk ilkelerini ve aydınlanma ve çağdaşlaşma ülküsünü, laik ve demokratik sosyal hukuk devletini, insan haklarını ve parlamenter demokratik düzeni savunan ve her türlü zor ve şiddete karşı çıkan kuruluşlarla, bu kararların hayata geçirilmesi doğrultusunda iş birliği yapacaktır. Emek Platformu içindeki iş birliği ve dayanışma sürdürülecektir. TÜRK-İŞ, tüm işçileri ve sendikaları TÜRK-İŞ’in çatısı altında birleşmeye çağırmaktadır.

Türk-İş’in 18. Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerde genel başkanlığa Bayram Meral, genel sekreterliğe Hüseyin Karakoç, genel mali sekreterliğe Mustafa Kumlu, genel eğitim sekreterliğine Salih Kılıç ve genel teşkilatlandırma sekreterliğine Çetin Altun getirildi.

Türk-İş’in siyasi parti kurması konusundaki tartışmalar Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde önemini büyük ölçüde yitirdi.

Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, 13 Nisan 2001 günlü Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısını açış konuşmasında şunları söyledi:

“Yıllardır farklı siyasi düşüncelerden dolayı yeri geldi birbirimizi üzdük; yeri geldi birbirimizi kırdık. Geçmişteki bu çelişkinin ve çekişmenin ülkeye maliyeti ağır olmuştur. Bunların artık geride kaldığını hep birlikte görüyoruz. TÜRK-İŞ, sorunlara her zaman parlamenter sistem içinde çözüm istemiştir. Artık, ülkemizin sorunlarını ve halkımızın huzurunu düşünerek, siyasete doğrudan müdahalede bulunmak ve yön vermek için birliktelik içerisinde hareket etmenin zamanı gelmiştir ve geçmektedir.

“Seçtiklerimizden şikayetçiysek, siyasetin nasıl daha iyi yapılacağının yollarını biz araştırmalıyız. Halkımızın siyasetçiye dargın ve kırgın olduğu bu dönemde, bizlere düşen görev, halkımızın siyasete olan güvenini artırıcı girişimlerde bulunmaktır. A partisinin, B partisinin sancaktarlığını yapmak yerine, ülke sorunlarını çözecek halkımızın yüzünü güldürecek, halkımıza güven verecek bir girişimi değerlendirmeliyiz.

“Siyasi sahada ne yapılması gerektiğini düşünmek zorundayız. Asıl sorun budur. Bu sorunu çözemediğimiz sürece, yıllardır yaptığımız şikayetler devam edip sürecektir. Halkımızın büyük bölümü bugünkü siyasi gidişattan beklentisini kesmiştir. Her gittiğimiz yerde siyasetin olumsuz gidişatına doğrudan ve etkili bir biçimde müdahale etmemiz istenmektedir. Bizim gibi birçok sivil toplum örgütünün de aynı taleple karşılaştığını biliyoruz.

“Ülke sorunlarının çözüm yeri yüce Parlamentodur. Siyaseti, halk nezdinde bu güvensizlikten ve sevimsizlikten kurtarmak hepimizin görevidir. Bu nedenle, Sayın Başkanlarımızın bu konuyla ilgili olarak kurulumuzda ve kendi kurullarında, her türlü siyasi parti ilişkisinden arınmış olarak ve ülkemizin ve halkımızın çıkarlarını ön planda tutarak değerlendirmeler yapacağı ve bir sonraki toplantımızda bu konunun ayrıntılı olarak görüşüleceği inancıyla, hepinize saygılarımı sunuyorum.”

Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun 13 Nisan 2001 tarihli toplantısı sonrasında yapılan açıklamada da şu değerlendirme yer aldı.

“TÜRK-İŞ, Türkiye’nin içinde bulunduğu çok zor şartların aşılabilmesi amacıyla, diğer toplum kesimleri ve kuruluşlarıyla iş birliği içinde, siyasete doğrudan müdahale edecek girişimleri hazırlamalıdır. Ülkemizde kimse ara rejimlerden medet ummamalıdır. Çözüm, parlamenter demokratik düzen içinde halkımız tarafından bulunacaktır.”

Ancak bu tarihten sonra ve özellikle 3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimlerinin ardından, Türk-İş’te siyasi parti kurma tartışmaları kesildi.

DİĞER HABERLER
FAİZ İNDİRİMİ İÇİN ARALIK AYI YORUMU NE KADAR DOĞRU?
FAİZ İNDİRİMİ İÇİN ARALIK AYI YORUMU NE KADAR DOĞRU?

Merkez Bankası politika faizini yüzde 50’de sabit tutmakla birlikte Para Politikası Kurulu metninde önceki metinlere göre epeyce bir değişiklik yaptı. Merkez Bankası’nın açıklamasındaki değişiklikler ağırlıklı olarak faiz indirimi için aralık ayına işaret edildiği şeklinde yorumlandı.

LİPTON FABRİKASINDA ÜYE EĞİTİMLERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
LİPTON FABRİKASINDA ÜYE EĞİTİMLERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

20-21 Kasım 2024 tarihlerinde, Fındıklı ve Ardeşen’deki Lipton Çay Üretim Fabrikalarında çalışan üyelerimize yönelik eğitim programı düzenlendi. Programın açılışı, Genel Eğitim Sekreterimiz Engin Öz ve Dosan Şube Başkanı Mustafa Yüksel tarafından gerçekleştirildi.

ÜCRETLER NİYE Mİ ÖNGÖRÜLEN ENFLASYONA ENDEKSLENEMEZ?
ÜCRETLER NİYE Mİ ÖNGÖRÜLEN ENFLASYONA ENDEKSLENEMEZ?

Yıl sonuna yaklaştıkça giderek daha çok tartışılan bir konu var. “Ücretler gelecek dönem için öngörülen enflasyona endekslenerek mi belirlense, yoksa geride kalan dönemin enflasyonu dikkate alınarak mı?”

“ASGARİ” İNSANCA OLMALI
“ASGARİ” İNSANCA OLMALI

Türk-İş, DİSK ve Hak-İş başkanları, emekçilerin temel hak ve taleplerini Meclis’e taşıdı.