Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu dün istifasını açıkladı.
Kumlu, Abdullah Gül’e ve Gülen Cemaati’ne yakın bir isim olarak biliniyordu. Yerine gelmesi beklenen Ergün Atalay ise Başbakan’ın yakın arkadaşı.
Kumlu’nun istifasıyla Türk-İş’e de yansıyan AKP-Cemaat gerilimi, şimdilik Erdoğan lehine aşılmış oldu. Ancak ne iktidara her zaman yakın duran Kumlu’nun istifası ne de Erdoğan’ın yakınının yeni Genel Başkan olması işçi sınıfına umut verdi.
Türk-İş’te Cemaat pürüzü aşıldı
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu istifa etti. Gül’e ve Gülen Cemaati’ne yakın olduğu iddia edilen Kumlu’nun yerine Erdoğan’a yakın Ergün Atalay’ın gelmesi bekleniyor. Kumlu, istifasını açıkladığı toplantıya Türk-İş’in muhalif sendikalarının oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformu’nu çağırmadı. Kumlu’nun gidişi Türk-İş için umut vermedi.
Hükümetin en ciddi saldırılarının yaşandığı süreçte sesini çıkarmayan ve son dönem en dikkat çekici açıklamasını Gezi Direnişi’ne kanlanlara karşı yapan Türk-İş, dün Genel Başkan Mustafa Kumlu’nun istifasıyla gündeme geldi. Türk-İş, kendi içindeki gerginlikler ve çıkar çatışmaları nedeniyle uzun süredir Yönetim Kurulu’nu toplayıp, karar alamıyordu. Türk-İş’in gördüğü en uzlaşmacı ve hükümet yanlısı genel başkan olan Kumlu’nun istifası ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Cemaat arasındaki sürtüşmelerin sendikal alana yansıması olarak yorumlanıyor.
GÜL’E YAKINLIĞIYLA BİLİNİYOR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yakınlığıyla bilinen Mustafa Kumlu’nun yerine, Erdoğan’ın eski arkadaşı Ergün Atalay’ın Genel Başkan olmasının beklendiği Türk-lş’te, bu istifayla birlikte daha "homojen" ve Erdoğan’ın tam denetiminde bir yönetimin oluşması bekleniyor.
İstifasını dün yaptığı açıklamada, "2011 yılında yapılan Türk-İş Genel Kumlu’nun hemen ardından, Türk-İş yönetiminde başlatılan huzursuzluk, zaman içinde giderilemeyecek bir noktaya getirilmiş ve Türk-İş’e zarar verir hale gelmiştir.
Türk-İş’e verdiğim önem gereği, Yönetim Kurulu içinde yaşanan problemlerin aşılmasındaki en önemli görevin bana ait olduğu inancını taşıyor, bu temenniyle Türk-İş Genel Başkanlığı’ndan istifa ediyorum" sözleriyle duyuran Kumlu, açıklamanın ardından Sürmeli Otel’de kendine yakınsendikaların genel başkanlarıyla yaptığı basına kapalı toplantıyla "veda etti".
Toplantıya Sendikal Güç Birliği Platformu’na (SGBP) üye sendikaların genel başkanları ise davet edilmedi.
‘PROTOKOL KRİZİ’ BAHANE OLDU
Mustafa Kumlu ile Yönetim Kurulu’nda yer alan diğer sendikabaşkanları arasındaki gerginlik, "protokol krizi"yle gün yüzüne çıkmıştı. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nın Meclis’teki görüşmeleri öncesinde 19 Eylül 2012 tarihinde TOBB, TİSK, Hak-İş ve Türk-İş’in bir araya gelerek imza attığı altı maddelik protokol ve Kumlu’nun bu imzayı diğer Yönetim Kurulu üyelerinden habersiz atması olarak özetlenebilecek "protokol krizi"ni, diğer Yönetim Kurulu üyelerinin Kumlu’dan desteğini çekmesi izlemiş ancak daha sonra olayın üzeri sessiz sedasız örtülmüştü.
O dönemde de, sorunların daha öncesine dayandığı ve protokolün bardağı taşıran son damla olduğu dile getirilmişti. Protokol krizi Kumlu’nun istifasıyla sonuçlanmadı çünkü aslında bu skandal bir istisna değil, "hükümetin işçi sınıfı alanındaki sigortası" gibi çalışan Türk-İş’in uzun yıllardır sürdürdüğü politikaların bir sonucuydu.
Hükümetinsendikal alana yönelik operasyonları, bir yandan yandaş sendikaları büyüterek, diğer yandan ülkenin en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş’i kendi kontrolü altında tutarak devam ediyor.
Gerek DİSK’e bağlı sendikalara, gerekse Türk-İş’in muhalif kanadı olan SGBP çatısı altındakisendikalara yönelik operasyonlar, Hak-İş’e bağlı sendikalarla sürdürülüyor. Örneğin Hava-İş’in örgütlülüğü Çelik-İş’le kırılmaya çalışılıyor, Tekgıda-İş, Özgıda-İş’in saldırılarıyla karşı karşıya bırakılıyor, TÜMTİS’in örgütlenmesi Taşıma-İş Sendikası eliyle bitirilmeye çalışılıyor. Saldırıların diğer tarafı ise, Türk-İş’in yandaş sendikalarının ve mevcut yönetiminin kullanılmasıyla tamamlanıyor.
CEMAAT GERİLİMİ AŞILDI
Türk-İş’te dün yaşananlar da bu sürecin ve AKP iktidarının, sendikal alanı, düzenin bekasını sağlayacak bir araç olarak kullanmasının bir parçası olmaktan öteye gitmiyor. Suriye’ye saldırmak için savaş çığırtkanlığı yapmayı sürdüren, Ekim ayında Meclis gündemine, işçi sınıfına yönelik şu ana kadarki en büyük saldın paketini getirmeyi planlayan AKP iktidarı, bu değişiklikle birlikte, cemaat gerilimini de bertaraf ederek, daha homojen bir Türk-İş’le çalışma imkanı bulacak.