TÜRK-İŞ’TEN “SİYASİ PARTİLERDEN HESAP SOR” BROŞÜRÜ
Türkiye’de 27 Mart 1994 günü yerel yönetim seçimleri yapılacaktı.
TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ
Türk-İş Başkanı Bayram Meral, 21 Mart 1994 günlü Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısını açış konuşmasında şunları söyledi:
“Türkiye’de siyasi partilerden umudunu kesen ve seçim anketlerinde ‘kararsızlar’ olarak gösterilenlerin sayısı hızla artmaktadır. Türk-İş, bu insanlarımız açısından bir umut haline dönüşmüştür.”
“İktidarları muhalefet, muhalefetleri iktidar yapabilecek güce sahip olan Türk-İş, temsil ettiği kitlenin siyasi alandaki bağımsız gücünü önümüzdeki dönemde daha etkili bir biçimde kullanacaktır.
“Türk-İş, siyasi partilerden bağımsızdır. Sorunlarımızın çözümünün hızla siyasi alana kaydığı bir dönemde, Türk-İş temsil ettiği kitlenin siyasi alandaki bağımsız gücünü geliştirmeye çalışmaktadır.”
Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun 22 Mart 1994 tarihli açıklamasında da siyasi partilerden hesap sorulması talebi vurgulandı:
“Türk-İş Başkanlar Kurulu, Türk-İş’in siyasi partilerden bağımsızlığı ilkesinden hareket ederek, tüm çalışanların, emeklilerin ve işsizlerin sorunlarına ve taleplerine karşı duyarsız kalan siyasi partilerden hesap sorulmasını ve siyasi tavrın belirlenmesinde bu toplum kesimlerinin ortak çıkarlarının ön planda tutulmasını talep etmekte ve çeşitli partilerden ve bağımsız tüm işçi-memur-emekli adaylara seçimlerde başarılar dilemektedir.”
1994 yerel seçimlerinde bazı sendikalar bağımsız adaylar gösterdi. Örneğin, Balıkesir Sendika Şubelerinin birlikte destekledikleri Tes-İş Sendikası Balıkesir Şubesi Başkanı Feridun Yükselir seçimi kazanamadı, ancak beklenenin üstünde bir başarı sağladı.
1994 Mart’ında yapılan yerel seçimler öncesinde, Türk-İş, Siyasi Partilerden Hesap Sor! isimli bir broşür yayımladı. Bu broşürde, oy kullanılırken sınıf çıkarlarının göz önünde bulundurulması ve siyasal partilerin işçi sınıfı ve sendikaların ortak talepleri konusunda takındığı tavra göre oy kullanılması çağrısı yapılıyordu. Bu broşürdeki yaklaşım, daha sonraki aylarda Türk-İş’in bir siyasi parti kurma tartışmalarında önemli bir adımdı. Broşürde yer alan “Türk-İş, doğrudan temsil ettiği kitlenin ve kendisine destek verenlerin siyasi gücüyle, iktidarları muhalefet, muhalefetleri iktidar yapacak güçtedir; bu alandaki gücünü yetkili organlarında alınan kararlar doğrultusunda, gün geçtikçe daha da arttırmaktadır” ifadesi bu düşünceyi yansıtmaktadır.
Bu broşürde yer alan bir konu, günümüzde büyük önem kazanmıştır. Türk-İş, 29 yıl önce, siyasi partilere şu soruyu yöneltiyordu: “Sendikalı işçilerin çoğunun ücretinin Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından hazırlanan Kentsel Yerler Tüketici Fiyatları Endeksi hesaba katılarak hesaplandığı biliniyor. DİE’de Türk-İş’in bir temsilcisinin bulunmasını ve Dünya Bankası ve IMF’ye ayrıntılı şekilde verilen bilgilerin Türk-İş’e de verilmesini öneren bir yasa tasarınız var mı?”
Ancak işçilerin büyük çoğunluğunun bu tarihlerde alternatif bir siyasi arayış içinde olup olmadığı tartışmalıdır.
Türk-İş’in siyasi partiler karşısındaki tavrına ilişkin politikaların biçimlenmesinde önemli bir belge olan ve Türk-İş’e ilişkin araştırmalarda hiç dikkate alınmayan bu broşürün tümünü aşağıda sunuyoruz:
SENDİKALAR SİYASİ ALANDAKİ BAĞIMSIZ GÜÇLERİNİ ARTTIRACAKTIR.
27 Mart 1994 tarihinde yerel seçimler yapılacaktır. Yerel seçimlerde tüm çalışanlardan, emeklilerden ve işsizlerden oy isteyecek olan siyasi partiler, bizi ilgilendiren tüm konulardaki programlarının, uygulamalarının ve çabalarının hesabını vereceklerdir.
Türk-İş, doğrudan temsil ettiği 2 milyona yakın sendikalı işçinin, bu sendika üyelerinin ailelerinin, milyonlarca sendikasız işçinin, memurun, sözleşmeli personelin, emeklinin, dul ve yetimin ve işsizin, özetle, halkımızın çok büyük bir bölümünün çıkarlarını savunmaktadır. Türk-İş, esnaf-sanatkarın ve küçük üretici köylünün de dostudur; attığı her adımda toplumun bu kesimlerinin de çıkarlarını hesaba katmaktadır.
Türk-İş, işçi sınıfımızın üretimden gelen gücünü geçtiğimiz yıllarda etkili bir biçimde kullanmıştır. Türk-İş’in temsil ettiği kitlenin bir de seçmen olarak gücü, siyasi alanda gücü vardır.
Türk-İş, doğrudan temsil ettiği kitlenin ve kendisine destek verenlerin siyasi gücüyle, iktidarları muhalefet, muhalefetleri iktidar yapacak güçtedir; bu alandaki gücünü yetkili organlarında alınan kararlar doğrultusunda, gün geçtikçe daha da arttırmaktadır.
Ülkemizde işçiler ve sendikalar, 1989-1991 döneminde toplu iş sözleşmelerinde büyük başarılar elde etmemizin ardından, özellikle 1991 yılından sonra yoğunlaşan yeni ve güçlü bir saldırıyla karşı karşıya kaldı.
Bu saldırıyı göğüsleyebilmek ve her yerde, herkese, hemen demokrasi sağlayabilmek için, siyasi alandaki bağımsız gücümüzün de geliştirilmesi gerekmektedir.
Türk-İş Anatüzüğü’nde amacımız olarak belirtilen insan haklarına saygılı, demokratik ve laik sosyal hukuk devletinin hayata geçirilebilmesi için siyasi alanda bağımsız güce ihtiyacımız vardır.
Devletimizin vatandaşına sahip çıkması ve dar gününde onun yanında olmasını sağlayabilmek için, siyasi alanda bağımsız güce ihtiyacımız vardır.
Son dönemde ülkemizde vatanın bütünlüğüne ve laikliğe yönelik saldırılar artmıştır. Bölücü terör de, laiklik düşmanları da, Atatürk’e ve onun temsil ettiği çağdaş uygarlık ülküsüne saldıranlar da, demokrasinin ve işçi sınıfının düşmanıdır. Bu düşmanlarla etkili bir biçimde mücadele edebilmek için siyasi alanda bağımsız güç gereklidir.
Ücretli çalışanların sırtındaki vergi yükünün azaltılması, ödediğimiz gelir vergisi oranlarının düşürülmesi ve dolaylı vergilerin azaltılması gibi isteklerimiz, ancak siyasi alandaki bağımsız gücümüzle gerçekleştirilebilir.
Özelleştirme, taşeronlaştırma, yaygın işten çıkarmalar, yerli ve yabancı kaçak işçi çalıştırma, eve-iş-verme, fason üretim, işyerlerinin sendikasızlaştırma amacıyla küçültülmesi gibi uygulamalara karşı başarılı bir mücadele, ancak siyasi alandaki bağımsız gücümüzle hayata geçirilebilir.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nde, Sosyal Sigortalar Kurumu’nda, TRT’de ve Tasarrufu Teşvik Fonu’nun yönetiminde ücretli çalışanların demokrasinin gerektirdiği oranda ve biçimde temsil edilebilmesi, ancak siyasi alandaki bağımsız gücümüzün etkili bir biçimde kullanılmasıyla mümkün olacaktır.
1992 yılı Aralık ayında toplanan 16. Genel Kurulumuzda bu sorunlar değerlendirilmiş ve oybirliğiyle şu karar alınmıştır:
‘Sorunların çözümü ve taleplerin yerine getirilmesi, toplu sözleşmecilikle sınırlı bir sendikacılık anlayışının aşılmasını, sendikacılık hareketinin siyasal alandaki bağımsız gücünün güçlendirilmesini, hissettirilmesini ve gerektiğinde demokratik biçimde alınan kararlar doğrultusunda kullanılmasını, Türk-İş’in birlik ve beraberliğinin daha da geliştirilmesini gerektirmektedir.’
Türk-İş, 1991 Genel Seçimlerinin ardından Koalisyon Hükümeti’nin oluşmasını, ülkemize, halkımıza ve sınıfımıza büyük zararlar vermiş olan bölünmeleri ortadan kaldıracağı ve her yönüyle demokratikleşmeyi sağlayacağı umuduyla, sevinçle karşılamıştı.
Ancak, DYP-SHP Koalisyon Hükümeti’nin iki buçuk yıla yakın uygulamaları, işçilerden, memurlardan, emeklilerden, işsizlerden yana değil, sermayeden yana olmuştur.
Sorunlarımızın çözüm yeri yüce Meclis’tir. Türk-İş, yüce Meclis’i her türlü saldırıya karşı namusu gibi koruma kararı almış bir kuruluştur. Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, darbe söylentileri üzerine yaptığı aşağıdaki açıklama ile, Türk-İş’in Parlamentomuza sahip çıkma kararlılığını bir defa daha ifade etmiştir:
‘Türk-İş, tüm halkımızı, bir askeri müdahaleye zemin oluşturmada kullanılabilecek tahriklere itibar etmemeye ve parlamenter demokrasiye sahip çıkmaya çağırır; yüce milletimizin iradesinin demokratik yansıması olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yönelik herhangi bir darbe girişimi karşısında Genel Kurul kararı gereğince genel grev uygulayacağını ilan eder ve bu karara parlamenter demokratik sisteme inanan tüm kurum ve kuruluşların da katılacağına olan inancını bildirir.’
Koalisyon Hükümeti’nin yanı sıra, diğer siyasal partilerin tavrı da bundan farklı değildir. Onlar da programları, uygulamaları ve çabalarıyla, sermayeden yana bir tavır sergilemişlerdir.
Sorunlarımızın çözüm yeri olan Parlamento’da temsil edilen diğer siyasi partilerimizin de, ülkemiz, halkımız ve işçi sınıfımız lehine ciddi girişimlerde bulunduğunu söyleyemiyoruz.
Koalisyon Hükümeti’nde yer almayan diğer siyasi partiler de, 1991 Genel Seçimleri öncesinde verdikleri sözleri tutmamışlardır.
Koalisyon Hükümeti de, muhalefetteki partiler de, 12 Eylül döneminin anti-demokratik düzenlemelerinin kaldırılması için ciddi hiçbir girişimde bulunmamışlardır.
Koalisyon Hükümeti de, muhalefetteki partiler de, ülkemizde çağdaş sendikal hak ve özgürlüklerin ve işçi-memur haklarının tanınması ve özgürce kullanılabilmesi için ciddi bir çaba içine girmemişlerdir.
Türk-İş, Anatüzüğümüz ve genel kurulumuzda alınan kararlar uyarınca, siyasi partilerden bağımsızdır.
Türk-İş, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlayışını ve bu anlayışın hayata geçirilmesini savunmaktadır.
Türk-İş, ülkemizin Misak-ı Milli sınırları içindeki üniter devlet yapısının bütünlüğünü savunmaktadır.
Türk-İş, çağdaş işçi-memur haklarını ve sendikal hak ve özgürlükleri savunmaktadır. Türk-İş, her yerde, herkese, hemen demokrasi istemektedir.
27 Mart 1994 tarihinde yerel seçimler yapılacaktır. Siyasi partiler bizden oy isteyecektir. Bizden oy isteyenleri yalnızca yerel seçimlere ilişkin politika ve uygulamaları ile değil, tüm politikaları, programları, uygulamaları ve çabaları ile değerlendireceğiz ve sorgulayacağız.
Türk-İş üyeleri, bilinçli işçiler olarak, Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan siyasi partileri de, muhalefetteki partileri de, sınıfımızın ortak çıkarları açısından değerlendirecekler ve verilen sözlerle atılan adımları göz önüne alarak, ortak çıkarlarımız doğrultusunda siyasi tercihlerde bulunacaklardır.
Ülkemizin ve çalışanların bugünkü durumundan yalnızca Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan siyasi partiler sorumlu değildir.
Hükümetin, kendi icraatından sorumludur.
Fakat muhalefetteki partiler de ülkemizin içinde bulunduğu durumundan ve halkımızın yaşadığı sıkıntılardan sorumludur. Muhalefetin sorumluluğu, Hükümetin icraatını denetlemesi, alternatif politikalar üreterek ve yasa tasarıları sunarak yönlendirmesi konusundadır.
Bizden oy isteyen tüm siyasi partiler, bu açılardan yaptıkları ve programlarıyla sorgulanmalıdır.
Her siyasi parti toplantısı, ne kadar gerçekçi olduğu tartışılan sözlerin verildiği yerler olmaktan çıkarılarak, siyasi partilerin tümünün çalışanlar açısından yargılandığı yerler haline getirilecektir.
İşçi Arkadaş!
Ülkemizin, tüm çalışanların, emeklilerin, işsizlerin, esnaf-sanatkarın ve köylünün geleceği, senin yerel seçimler ve bundan sonraki seçimler öncesinde takınacağın bilinçli ve örgütlü tavırdan önemli ölçüde etkilenecektir.
Siyasi tercihini, işçi sınıfından biri olarak, bilinçli bir işçi olarak yap!
Hatır-gönülle, dede vasiyetiyle, geçmişten gelen bazı alışkanlıklarla, başka kaygılarla siyasi tercih yapma!
Ekmeğimizi, Sendikalardaki birlik ve beraberliğinle, bizimle aynı sıkıntıları paylaşan sınıf kardeşlerimizle omuz omuza mücadele ederek büyüttün.
Toplu sözleşme mücadelesinde sağladığımız birlik ve beraberlikte önemli bazı sorunları çözdük.
Şimdi yeni ve daha büyük sorunlarla karşı karşıyayız.
Bu sorunları çözemezsek, son 4-5 yıldır geçmişe göre bir parça düzelen durumumuz eriyip gidecektir. Özellikle Gümrük Birliği’ne girilmesiyle birlikte sorunlarımız çığ gibi büyüyecektir.
‘Bir tanecik oyum ne işe yarar ki’, diye düşünme. Biz 8 milyon ücretliyiz. Ailelerimizle birlikte sayımız 30 milyona yaklaşıyor. Ülkemizin kaderi bizim ellerimizdedir.
Yerel seçimlerde, ülkemizin ve sınıfımızın çıkarlarını düşünerek, tüm siyasi partileri sorgula. Kullanacağın kıstas, bizim, yani ücretlilerin ortak çıkarları olsun.
ANAP iktidardayken, hepimiz ANAP’a karşı yürüdük.
DYP-SHP iktidardayken, hepimiz DYP-SHP Koalisyon Hükümeti’ne karşı yürüdük.
Diğer hangi parti iktidara gelirse gelsin, bizim çıkarlarımıza aykırı hareket ettiğinde, ona karşı da yürüyeceğiz.
Bu anlayışla, yalnızca son 2,5 yıllık icraatıyla Koalisyon Hükümeti’ni değil, tüm siyasi partileri sorgula.
Koalisyon Hükümeti’nin icraatıyla, muhalefetteki partileri de programları ve Meclis’teki çalışmalarıyla sorgula.
İşçiler toplumun öncüsüdür. Bu alanda da öncülüğünü yap. Siyasi partilerden hesap sor!
Türk-İş seçimlerin boykot edilmesine veya boş oy verilmesine karşı çıkmaktadır. Böyle bir tavır, elimizdeki önemli bir mücadele aracını kendi ellerimizle ortadan kaldırmak demektir.
Türk-İş, mevcut siyasi partileri, aşağıdaki kıstasları göz önünde bulundurarak, 1994 yılında son defa deneyecektir. Eğer bu konuda istenilen sonuç elde edilemezse, sınıfımızın ve tüm çalışanların siyasi alandaki bağımsız çıkarlarını aracısız korumak ve geliştirmek amacıyla, genel kurullarımızda demokratik biçimde alınacak kararlar uygulanacaktır.
Türk-İş, bu arada, çeşitli siyasi partilerden veya bağımsız olarak adaylığını koyan işçi, memur ve emeklileri desteklemekte ve tüm halkımızın da bu adaylarımıza destek vereceğine ve sahip çıkacağına olan inancını tekrar ifade etmektedir.
SİYASİ PARTİLERİN HEPSİNİN PROGRAMLARINI, UYGULAMALARINI VE ÇABALARINI SORGULAYACAĞIZ.
Türk-İş’e bağlı sendikaların üyeleri, oy isteyen siyasi parti temsilcilerine, o partinin programı, uygulamaları ve çabaları konusunda aşağıdaki ve benzeri soruları yöneltmelidir.
Türkiye’de günümüzde en önemli sorun, başta Anayasa olmak üzere, 12 Eylül döneminin tüm anti-demokratik düzenlemelerinin değiştirilmesi ve her yerde, herkese, hemen demokrasi sağlanmasıdır. Bu konuda Partiniz hangi girişimlerde bulundu?
12 Eylül döneminin Anayasa ve yasaları, işçilere ve sendikalara birçok alanda ve özellikle de siyasi faaliyet alanında yasaklar getirmiştir. Sorunlarımızın çözümünün yeri siyasi alandır, Parlamento’muzdur. Bu yasak ve kısıtlamalar, demokrasimize ve tüm çalışanlara büyük zararlar vermektedir. Özel televizyon ve radyoların faaliyetini yasallaştırmak üzere siyasi partiler aralarında anlaştılar. Türk-İş, 12 Eylül öncesi dönemin politikacılarının yasaklarının kaldırılması için büyük çaba gösterdi ve istenilen sonucun alınmasında büyük ölçüde etkili oldu. Sizin yasaklarınızı biz kaldırdık. Peki, bizim yasaklarımızın kaldırılması için Partiniz ne yaptı?
Anayasanın öncelikle işçileri ilgilendiren maddelerinin değiştirilmesi ve yasakların ve kısıtlamaların kaldırılması için hangi tasarıyı hazırladınız, hangi kampanyayı açtınız, hangi girişimlerde bulundunuz?
2821 sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası, 1983 yılında, 12 Eylül sonrasında anti-demokratik bir biçimde oluşturulan Danışma Meclisi’nde bile görüşülmeden, Milli Güvenlik Konseyi’nde kabul edilmişti. Böylesine anti-demokratik yasaların değiştirilmesi için ne yaptınız? Hangi yasa tasarısını hazırlayıp sundunuz?
1982 Anayasası bile, Türkiye Cumhuriyeti’ni, ‘insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti’ olarak tanımlamaktadır.
Ülkemizde insan haklarına gereken saygının gösterilmesi için ne yaptınız?
Atatürk milliyetçiliğinin reddettiği çağdaşı her çeşit ırkçılığın, bölücülüğün ve yayılmacılığın reddedilmesi için ne yaptınız?
Ülkemizin demokratikleştirilmesi için hangi somut girişimlerde bulundunuz?
Demokrasinin, işçi-memur haklarının ve sendikal hak ve özgürlüklerin önşartı, laikliktir. Laikliğe ve ulu önder Atatürk’ün temsil ettiği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma amacına yönelik saldırılar karşısında ne yaptınız?
Sosyal devlet, en basit biçimiyle, devletin vergi toplamasında ve yaptığı harcamalarda çalışanlara, emeklilere ve işsizlere sahip çıkmasıdır.
Ücretlilerin sırtındaki vergi yükünün azaltılması, katma değer vergisi oranının indirilmesi; buna karşılık, bankaların, büyük servet ve sermaye sahiplerinin, büyük tüccarların, ithalatçıların ve ihracatçıların, büyük toprak sahiplerinin etkin bir biçimde vergilendirilmesi, vergi kaçakçılığının önlenmesi, zenginlere tanınan vergi istisna ve muafiyetlerinin kaldırılması için hangi girişimlerde bulundunuz? Son vergi yasası görüşülürken, Partiniz, bu isteklerimiz doğrultusunda hangi değişiklik önergesini verdi de reddedildi?
Üreticilerin asgari geçim indiriminin ciddi bir biçimde yükseltilmesi konusunda hangi girişimde bulundunuz?
Devletin eğitim, sağlık, toplu konut, toplu taşım alanlarındaki harcamalarının artırılması için Partiniz ne yaptı?
Asgari ücretten vergi alınmaması konusunda Bakanlar Kurulu’na verilen yetkiyi niçin kullanmadınız. Bu konuda Hükümeti niçin zorlamadınız?
Asgari ücretle çalışan bir işçinin ayda eline geçen 1,5 milyon lira ile bir aile geçindirmek zorunda olduğunu biliyor musunuz? Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının demokratikleştirilmesi ve asgari ücretlilere insanca yaşayabilecekleri asgari şartları sağlayacak bir ücretin takdiri için Partiniz ne yaptı? Hangi yasa tasarısını Meclis’e sundu?
Yolsuzluklara, hırsızlıklara ve rüşvete gerçekten karşı çıktınız mı?
Türkiye’de hukuk devleti anlayışını ve uygulamasını yerleştirmek için ne yaptınız?
Partiniz, enflasyonu önlemek için hangi girişimlerde bulundu, bu konuda Hükümet’e hangi ciddi önerileri götürdü, hangi alternatif ekonomik politikalar üretti?
İşsizliğin önlenmesi ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ana hedefleri arasında yer alan tam istihdamın yaratılması için ne yaptınız, hangi alternatifleri geliştirdiniz? İşsizlik sigortası yasa taslağı konusunda ne yaptınız? Siz bir tasarı hazırladınız mı?
Türkiye’de işçilerin en önemli sorunu, iş güvencesinin bulunmamasıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün iş güvencesine ilişkin 158 sayılı Sözleşmesi TBMM tarafından onaylanmış ve ancak Turgut Özal’ın vetosu ile engellenmişti. Bu sözleşmenin TBMM’nde onaylanmasının uygun görülmesi ve işten çıkarmaları geçerli bir sebebe ve yargı denetimine bağlayacak yasa tasarısının yasalaşması için ne yaptınız? Bu konuda parti programınızda ve seçim bildirgenizde ne yazıyor?
Türkiye’de tüm çalışanlar, uluslararası ve yerli tekelci sermayenin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen bir özelleştirmeden büyük zarar görmektedir. Özelleştirme, sendikasızlaştırma ve daha fazla işsizlik demektir. Partinizin özelleştirmeye karşı tavrı nedir?
Özelleştirmenin bir biçimi olan taşeronlaştırma, işçi ve sendikacılık hareketine büyük darbe indirmektedir. Özellikle belediyelerde taşeronluk yaygınlaşmaktadır. Taşeronlaşma, işçilerin sendikasızlaştırılması ve köleleştirilmesi demektir. Partinizin taşeronluğa karşı tavrı nedir? Partinizin yönetimde olduğu belediyelerde taşeron var mıdır? Yerel yönetim seçimlerinde işbaşına gelirseniz taşeronlara karşı tavrınız ne olacaktır?
Türkiye’de tarım işkolunda 1 milyona yakın ücretli, en temel yasal güvenceden mahrum olarak çalışmaktadır. İlk İş Yasasının çıkarılmasının üstünden hemen hemen 60 yıl geçmesine rağmen, tarım ve orman işçileri bu yasanın kapsamına alınmamıştır. Bu konuda ne yaptınız, Parlamento’da hangi girişimde bulundunuz?
İşverenler, işçilerin koruyucu mevzuat hükümlerinden yararlanmalarını önlemek amacıyla, eve-iş-verme sistemini yaygınlaştırmaktadır. Bugün de yüzbinlerce insan, kendi evlerinde çoluk çocuklarıyla birlikte ücretli köle gibi çalıştırılmakta, ancak yasalar önünde işçi sayılmamaktadır. Bu insanların İş Yasası kapsamına alınmaları için Partiniz ne yaptı?
Sayıları her gün artan özel radyo ve televizyonlarda ücret karşılığı çalışanların 212 sayılı Basın İş Yasası kapsamına alınmaları için hangi girişimlerde bulundunuz?
Türkiye’de yasadışı yerli ve yabancı kaçak işçilik hızla yayılıyor. Çaresiz insanlar, iş sahibi olabilmek ve işte kalabilmek amacıyla, vergisiz ve sigortasız çalışmayı kabullenmeye zorlanıyor. Yabancı kaçak işçilik de sistemli bir biçimde yaygınlaştırılıyor. Partiniz, bu konudaki mevcut yasaların uygulanması için hangi girişimlerde bulundu? Bordroda düşük ücret veya kısa süreli çalışma gösterme uygulamalarına karşı nasıl önlemler geliştirdi ve önerdi?
Kamu kesimindeki geçici işçiler her yıl büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Bu işçilerin daimi kadroya geçirilmesi için ne yaptınız?
Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı işyerlerine ilişkin mevzuat, işçi haklarına anti-demokratik ve çağdışı sınırlamalar getirmektedir. Bunların çağdaş haklara uyumlu hale getirilmesi için Partiniz ne yaptı?
Kıdem tazminatı tavanının kaldırılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Parti programınızda bu konuda ne yazıyor? Bugüne kadar bu konuda ne yaptınız?
12 Eylül’den önce ücretli tatil olan yılda 4,5 günde, bugün ek bir ücret almaksızın çalışıyoruz. Bu günlerin yeniden ücretli genel tatil yapılması için hangi girişimde bulundunuz Partinizin, 1 Mayıs gününün yeniden ücretli tatil yapılmasının yanı sıra, işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak kabulü konusunda bir önergesi oldu mu?
12 Eylül’den sonra toplu iş sözleşmesi ile aldığımız ikramiyelere tavan kondu. Yeraltında çalışan madenciler dışında, kamu kesiminde çalışan işçiler yılda en fazla 112 yevmiye, özel kesimde çalışan işçiler yılda en fazla 120 yevmiye tutarında ikramiye alabiliyor. 12 Eylül’cülerin bu kısıtlamasının kaldırılması konusunda programınızda bir madde var mı? Bugüne kadar bu sorunumuzun çözümü için hangi yasa tasarısını sundunuz?
1981 yılında çıkarılan bir yasa nedeniyle, özel sektör işyerlerinde özel güvenlik görevlisi olarak çalışan işçiler sendikalara üye olamıyorlar. Bu yasanın değiştirilmesi için Partinizin herhangi bir girişimi oldu mu?
Dernekler Yasası ve Toplu ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasının demokratikleştirilmesi için hangi yasa tasarılarını hazırladınız?
Memurların ve sözleşmeli personelin sendikalaşması konusunda tavrınız nedir? Memurların grevli toplu pazarlık ve siyasi faaliyette bulunma haklarının tanınması için programınızda bir hüküm var mı? Partiniz bu konuda somut olarak ne yaptı?
Sıkıyönetim Yasası ve Olağanüstü Hal Yasasında grev hakkını kısıtlayan hükümlerin değiştirilmesi ve bu yasaların demokratikleştirilmesi için girişimde bulundunuz mu?
Çıraklık ve Meslek Eğitimi Yasası, meslek lisesi öğrencilerinin grev kırıcı olarak kullanılmasına olanak tanıyor ve sendikaların eğitim fonlarının bir bölümüne el koymayı öngörüyor. Bu hükümlerin değiştirilmesi için Partiniz bir çaba gösterdi mi?
Bakanlar Kurulu’nun 12.7.1987 tarihli bir kararıyla, ihtiyaç fazlası askerlik yükümlüleri kamu kesimi işyerlerinde işçi gibi çalıştırılabilmektedir. Bu uygulamayı kaldırmak için Partinizin bir girişimi oldu mu?
İşverenlerin lokavt yapabilmesinin Anayasal bir yetki olarak sürmesinden mi yanasınız, lokavtın yasaklanmasını mı istiyorsunuz? Bu konuda Partiniz ne yaptı?
Sendikaların ve sendikacıların siyaset yasağının kaldırılması için ne yaptınız? Yoksa bizim bu konudaki yasaklarımızın sürmesinden ve bizim mevcut siyasi partilere muhtaç olmaya devam etmemizden mi yanasınız?
12 Eylül sonrasında sosyal güvenlik alanındaki kayıplarımız konusunda ne düşünüyorsunuz? Bunları geri verilmesi için programınızda ne yazıyor? Partiniz bu konuda hangi somut adımları attı, hangi önergeleri verdi?
Programınızda, sosyal güvenliğin finansmanına devletin katılması öngörülüyor mu? SSK’nın demokratikleştirilmesi ve devletin finansmana katkısı oranında SSK Yönetim Kurulu’nda temsil edilmesi konusunda Partiniz herhangi bir girişimde bulundu mu?
SSK’yı büyük bir mali bunalım içine sokan en önemli neden olan sosyal yardımın devletimiz tarafından ödenmesi konusunda Partiniz bir yasa tasarısı hazırladı mı?
Emeklilerin, dul ve yetimlerin aylıklarının arttırılması ve emekliler arasındaki farklı uygulamaların sona erdirilmesi konusunda hangi önergeleri verdiniz?
Geçen yıllarda SSK sağlık tesislerine Devletin tazminatsız olarak el koymasını ve bunları özel sektöre kiralamasına ilişkin yasa tasarıları hazırlandı. Partinizin bu konudaki tavrı ne oldu?
İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın, yeni üretim teknikleri ve girdileri göz önüne alınarak, güncelleştirilmesi konusunda bir hazırlığınız var mı?
Çalışma saatleri içinde işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitiminin sağlanması konusunda Partiniz bir kanun tasarısı hazırladı mı?
İşyerlerinde kurulması gerekli olan işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarının demokratikleştirilmesi için önerileriz oldu mu?
İşyerlerinde işçilerin ve sendikaların yönetime katılması konusunda Partinizin bir modeli ve önerisi var mı?
Sendikalı işçilerin çoğunun ücretinin Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından hazırlanan Kentsel Yerler Tüketici Fiyatları Endeksi hesaba katılarak hesaplandığı biliniyor. DİE’de Türk-İş’in bir temsilcisinin bulunmasını ve Dünya Bankası ve IMF’ye ayrıntılı şekilde verilen bilgilerin Türk-İş’e de verilmesini öneren bir yasa tasarınız var mı?
Bizim ödediğimiz vergilerle finanse edilen TRT’nin Yönetim Kurulu’nda, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi, işçilerin temsil edilmesini Partinizin programına aldınız mı, bu doğrultuda girişimlerde bulundunuz mu?
Tasarrufu Teşvik Fonu’nda biriken paranın, işçilerin ve memurların demokratik biçimde seçilmiş temsilcileri tarafından yönetilmesi konusunda tavrınız ne? Bu konuda programınızda ne yazıyor?
Biz işçiyiz.
Hayatımızı, alınterimiz ve beyingücümüzle kazanırız.
Yukarıda bir bölümünü sıraladığımız sorunlar, bizim ve ailelerimiz için son derece önemlidir.
Bizim bu sıkıntılarımıza ve ihtiyaçlarımıza öncelik vermeyenlerin bundan sonra bizim oyumuzu beklemeleri gerçekçi değildir.