ÜCRETLERLE İLGİLİ TASARI ANAYASA’YA AYKIRI MI ?
Ücretlerle ilgili tasarı Anayasa´ya aykırı mı?
Yeni tarifenin dördüncü dilimine giren ve aynı geliri elde eden yükümlülerin vergi yükü, ücret dışı gelir sahiplerinin lehine değişirken ücretlilerin aleyhine değişmiş ve mali güce göre vergilendirme ilkesine aykırı olarak ağırlaştırılmıştır. Ücret geliri elde edenlerin mali gücü ile gelirin niteliği ve kişisel durum arasında bağlantı kurulmamıştır. Yasa koyucu vergi oranlarını belirlerken ücret geliri elde eden yükümlüleVERGİ PORTALI Dr. Ahmet KAVAK ahmet.kavak@tr.pwc.com rin ekonomik ve kişisel durumun göz önüne alacak bir sistem getirmemiştir. Oran, verginin asli unsurlarından olup, mali gücü etkileyen en önemli ölçütlerden biridir. Vergi oranı ile vergiye tabi gelirin niteliği arasında doğrudan bağlantı vardır. Vergilendirmede farklı nitelikteki gelirlerin ayrı vergilendirme yöntem ve oranlarına tabi tutulması, vergi adaletinin sağlanması için gereklidir.
Yasa koyucu vergilendirme yetkisini kullanırken, anayasal kurallara uymak ve vergi yükünün adalete uygun ve sosyal amaçlı dağıtımını sağlamak koşuluyla, gelir, servet veya harcamanın vergilendirilmesinde konulara, nitelik veya miktarlara göre kimi değişik ölçütler getirebilir, gelirin unsurlarına ve miktarına göre ayrı yükümlülükler ve oranlar belirleyebilir. Ücret gelirlerinin diğer gelir unsurlarına göre salt emeğe dayalı olarak elde edilen gelir niteliğinde olması ve vergi baskısının yüksekliği nedeniyle özellikle bu geliri elde edenlerin ekonomik durumları ile vergi oranları arasında doğrudan bir bağlantının kurulmaması ve ücretlilerden vergi alınırken mali gücün göz ardı edilmesi düşünülemez. .
Anayasa’nın 55’inci maddesinde ücretin emeğin karşılığı olduğu, devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Anayasa, ücreti, diğer gelirlerden farklı olarak özel şekilde düzenlemiş, bu düzenlemede ücretin özellikli ve ayrık durumunu gözeterek, Devlet’e "adaletli bir ücret" için tedbir alma görevi vermek suretiyle koruma altına almıştır. Anayasa’nın 73. maddesindeki "mali güç" ilkesi ile 55’inci maddesindeki "adaletli bir ücret elde etme" ilkesi bir arada değerlendirildiğinde, ücret gelirlerinin ücret dışında elde edilen gelirler ile aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir önlem alınmadan ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi, "adalet" ilkesini de zedeler. Bu gerekçelerle 193 sayılı Yasanın 5479 sayılı yasa ile değişik 103’üncü maddesinde ki tarifenin dördüncü dilimde yer alan "…. fazlası yüzde 35 oranında…." ibaresini ücret gelirleri yönünden Anayasa’nın 2 ve 73’üncü maddelerine aykırı bulunarak iptal etmiştir.
Bu iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihten başlayarak altı ay sonra yürürlüğe gireceği de kararda belirtilmiş olup, adı geçen karar 8 Ocak 2010 tarih ve 27456 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. iptal hükmünün yürürlüğe girmesine kısa bir süre kala, konuya ilişkin olarak Meclis’e getirilen torba tasarıda yer verilen düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçeleri kısmen dikkate alınmış ancak son dilimde yer alan ve iptal edilen %35 oranının ne yazık ki ücret gelirleri yönünden aynen korunmuş olduğu görülmüştür. Tasarının belirtilen şekliyle yasallaşması durumunda, aynı gerekçelerle yapılan bu düzenlemedeki Anayasa’ya aykırılık ne yazık ki giderilmiş olmayacağından, yasa hükmünün tekrar iptali söz konusu olabilecektir. Bu nedenle belirtilen yeni tarifede yer alan yüzde 35 oranının ücret gelirleri yönünden yüzde 30 olarak tespit edilmesi hem bu sorunu ortadan kaldıracak hem de Anayasa’ya aykırılık bertaraf edilmiş olacaktır. Kaldı ki, ücret geliri elde edenlerin %98’i yıllık beyanname vermemeleri nedeniyle Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu maddesinde beyanname veren yükümlülere sağlanan bir kısım giderlerin/harcamaların/bağışların beyan edilen gelirden indirimini yapabilme (gelirlerini yüzde 5’i ile sınırlı olarak yaptıklar bağışlar ile gelirlerinin %10’u ile sınırlı olan kendileri, eşleri ve çocukları için yaptıkları sağlık ve eğitim harcamalarını ücret gelirlerinden indiremedikleri gibi) avantajlarından da yararlanamamaktadırlar. Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde 2008 yılından geçerli olmak üzere dikkate alınan "Asgari geçim indirimi" uygulamasının da amaca hizmet ettiğini söylemek mümkün değildir.
Zira asgari geçim indirimi gelirin bir kısmının bu amaçla vergi hesabında gelirden indirilmesi şeklinde uygulanır iken, bizdeki uygulama asgari ücretin yıllık vergisini geçmeyecek biçimde yasada yer verilen oranlarda bulunan asgari geçim indirim tutarının %15 vergisinin ücret gelirinin tamamı üzerinden artan oranlı olarak hesaplanan gelirvergisinden indirilmesi şeklinde uygulanmaktadır ki, buna adının geçim indirimi değil olsa olsa vergi indirimi demek daha gerçekçi ve inandırıcı olur. Yukarıda değinilen iki konunun yanında menkul sermaye iratlarında ve sporcuların vergilendirilmesinde miktar ne olursa olsun tek bir vergi oranının (%15) uygulandığı dikkate alındığında ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde vergi oranının %35 olarak belirlenmesinin ne denli adaletsiz bir vergi oranı olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenler de ücret gelirleri için son dilimdeki vergi oranının %30 olarak tespitini gerekli kılmaktadır.