ÜCRETLİLERİN VERGİ YÜKÜ GELİRLERİNDEN DAHA HIZLI ARTIYOR
Yüksek enflasyon ve dolaylı vergilerdeki hızlı artış ücretlileri vuruyor, en çok da düşük gelirlilerin yaşam maliyetini artırıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in geçen hafta daha adil bir vergi sistemi için adımlar atmaya hazırlandıklarını kamuoyuna duyurmasından sonra, vergi adaletsizliği ile ilgili tespit ve öneriler de öne çıkmaya başladı. Bakan Şimşek’in “Daha adil bir vergi sistemi için çok ciddi adımlar atacağız. Gelecek senenin ikinci yarısından itibaren çok güçlü bir dezenflasyon sürecine gireceğiz. Geçen sene yeni KDV, ÖTV artışına girdik ama gelecek sene bu vergi artışları yaşanmayacak” sözleri geniş yankı uyandırdı. Ücretli hanelerinin yaşam maliyetini dikkate alan beyana dayalı vergi sistemine geçilmesi tartışılmaya başlandı.
Türkiye’de çalışanın vergi yükü bekar, evli-çocuklu fark etmiyor
Çalışanların vergi yüküyle ilgili yapılan son çalışmalardan birine göz atmakta yarar var. Yapılan hesaplamalara göre SGK primleri de dahil edilmiş vergi yükünün atış hızı, ücret gelirleri artış hızını geride bırakıyor. ODTÜ’de Ekim ayında Fikret Şenses anısına düzenlenen Türkiye Ekonomisi Çalıştayı’na Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz, Dr. Mehmet Ali Özyer ve Serap İnci Özyer Koca’nın sunduğu “Türkiye’de ücret üzerinden ödenen toplam vergilerin gelirin yeniden dağılımına olan etkisinin analizi: istihdam üzerindeki vergiler ücretliler açısından ne kadar adil?” başlıklı bildiri önemli bilgi ve tavsiyeler içeriyor. Bildiri, OECD ülke ortalamasının tam tersine Türkiye’de vergi yükünün bekar, evli çocuklu hemen hemen fark etmediğini ortaya koyuyor. Prof. Dr. Yılmaz vergi yükü adaletsizliğini şöyle anlatıyor: “Bekar bir çalışanın vergi yükü oranı OECD ülke ortalamasında 2020 yılı verilerine göre %25’lerden, eşin çalışmadığı ve iki çocuk sahibi olan hanede ücret gelirinde %13’lere kadar düşmektedir. Türkiye’de ise %28 olan oran neredeyse değişmeyerek ancak %27’ler seviyesine inebiliyor.” Bildiriden Maliye’ye yansıyan tavsiye mesajı şöyle: “Ücretlilerde beyan sisteminin olduğu, hanenin asgari yaşam standartlarını sürdürmek için yapmış olduğu harcamaları dikkate alan bir yapı oluşturulması ücretlilerin vergi eşitsizliği açısından önemli.” Prof. Dr. Yılmaz, en alt ücret dilimindeki çalışanların yüzde 83’ünün kayıt dışında olduğuna da dikkati çekiyor. Türkiye’de 7,3 milyon işçinin asgari ücretin altında ücret aldığı hesaplanıyor.
TİSK ve TÜRK-İŞ’in ortak deklarasyonu
Çalışanların vergi yükündeki adaletsizlik ve gelir vergisi dilimlerinin ücretlileri fakirleştiren etkisi konusunda işçi konfederasyonu TÜRK-İŞ ve işveren konfederasyonu TİSK geçen yıl ortak bildiri yayımlamıştı. Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in duyurduğu daha adil vergi sistemi çalışmaları sürerken ortak bildiriyi hatırlamakta yarar var. 2022’de yayımlanan bildiride şu ifade yer almıştı: “Gelir Vergisi tarifesi TÜİK tarafından açıklanan enflasyon veya asgari ücret zamları oranında artırılmamış ve yıllık olarak belirlenmiştir. Bu durum asgari ücret ve asgari ücretin üzerinde ücret geliri elde eden çalışanların bir üst vergi tarifesine daha erken girip, daha fazla vergi ödeyerek daha düşük gelir elde etmelerine neden olmuştur.”
Ankara Sanayi Odası (ASO) kuruluşunun 60. yılını kutluyor
Ekonomi muhabirliğine başladığım yıllarda ASO’nun 8 Kasım 1963’teki kuruluş hikayesini bugün hayatta olmayan eski başkanlar Mümin Erkunt ve Hami Kartay’dan birkaç kez dinlemiştim. İzmir caddesindeki bir apartman dairesinde kurulan ASO’nun nasıl bir hızla büyüdüğünü heyecanla anlatırlardı. Ankara bugün çok önemli bir sanayi kenti haline geldi. ASO Başkanı Seyit Ardıç da bu gelişimi şöyle anlatıyor: “18 Kasım 1963’te 259 sanayici ile yola çıkan Ankara Sanayi Odamız, bugün 13 Organize Sanayi Bölgesi (OSB), 142 Ar-Ge Merkezi, 37 Tasarım Merkezi, 13 Teknoloji Geliştirme Bölgesi, 40 meslek grubu ve 9 bin üyesiyle sadece Ankara’nın değil ülkemizin ekonomisine de yüksek katma değer sağlıyor.” Önceki hafta sonu Cumhuriyetimizin 100., ASO’nun 60. kuruluş öykülerini “Bir Ankara Müzikali”nde Uğur Aslan’ın anlatımıyla ve Tolga Kaya’nın türküleriyle, seğmenlerin Ankara havası gösterileriyle keyifle izledik. Bu vesileyle Ankara’daki sanayi hareketliliğini aktarmakta yarar var. Sanayimizin ortak derdi olan eleman sorunu, içinden geçtiğimiz ekonomik sıkıntılara rağmen Temelli’de 2.OSB’nin devamı niteliğindeki 3.OSB’de altyapı çalışmaları yoğun şekilde sürüyor. Büyük sanayi tesislerini barındıracak yeni OSB’de 350 dolayında parselin tamamı sahipli. Sanayiciler Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin altyapı çalışmalarına verdiği destekten oldukça memnunlar.
Ayaş Domatesiş, Ankara’nın ilk coğrafi işaretli ürünü oldu
Yazın sonuna doğru çıkışını özlemle beklediğimiz, pazar tezgahlarına ulaştıktan sonra tadına doyamadığımız, konserve yaptığımız “Ayaş Domatesi” Ankara’nın ilk AB’den tescil alan coğrafi işaretli ürünü oldu. Ayaş Ziraat Odası’nın başvurusunu kabul edildiğini Türkiye’nin AB nezdinde Büyükelçisi Faruk Kaymakçı da sosyal medya hesabından duyurdu. Ayaş Domatesi tohumunun sertifikasyonu ve kontrollü temini artık daha da önemli hale geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ziraat Odaları, Ziraat Fakültesi bu konuda çalışmalar yürütüyor. ATO Başkanı Gürsel Baran ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ayaş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Erdinç Polat Ateş’i birlikte ziyaret ederek kutladılar. Sayıları 15’e yükselen Türkiye’nin AB’den tescil almış coğrafi işaretli ürünleri şöyle: Gaziantep Baklavası, Antakya Künefesi, Aydın Kestanesi, Aydın İnciri, Bayramiç Beyazı, Giresun Tombul Fındığı, Malatya Kayısısı, Milas Zeytinyağı, Taşköprü Sarımsağı, Çağlayancerit Cevizi, Gemlik Zeytini, Milas Yağlı Zeytini, Suruç Narı, Edremit Zeytinyağı ve Ayaş Domatesi.