YENİ TÜRKİYE
Eski olan her şeyin aynı zamanda kötü ve yanlış, yeni olarak ortaya atılan her şeyin ise mutlak anlamda iyi ve doğru olduğu yönündeki algı ve düşüncelerin, hayatın her alanında genel kabul gören bir durum haline geldiği günleri yaşıyoruz.
Eski" olan her şeyin aynı zamanda "kötü" ve "yanlış", "yeni" olarak ortaya atılan her şeyin ise mutlak anlamda "iyi" ve "doğru" olduğu yönündeki algı ve düşüncelerin, hayatın her alanında genel kabul gören bir durum haline geldiği günleri yaşıyoruz.
"Yeni" kavramının toplumun zihninde kendiliğinden yarattığı olumlu düşünceler, herhangi bir isim ya da kavramın önüne "yeni" geldiği zaman, otomatik olarak toplumun genelinin kullanılan ifadeye sıcak yaklaşmasına neden olabiliyor.
AKP’nin seçim dönemlerinde ağırlıklı olarak kullandığı "Yeni Türkiye" sloganı, ülkede giderek artan ekonomik, sosyal ve siyasal kutuplaşmaya, sistemin her tarafından pislikler fışkırmasına rağmen, halka "Yeni Türkiye" masalları anlatmak, yeni bir pazarlama sloganı olarak öne çıkıyor.
Kuşkusuz her sınıf ve o sınıfın temsilcileri, yürüttükleri mücadelede sadece fiziki güçleri ve mücadele araçlarıyla değil, bazen belli başlı kavramlarda cisimleşen düşünce ve değerleriyle de karşı karşıya gelirler. Sadece fiziki güçlerini değil, değerlerini, fikirlerini, inançlarını ve düşüncelerini de birbirlerine kabul ettirmeye çalışırlar. Bu konuda iktidarın elindeki olanakları kullanarak ve en temel gerçekleri bile ters yüz ederek halkı nasıl kandırdığını anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yok.
AKP ve savunucularının yaşamın gerçekleriyle örtüşmeyen, sadece söylem düzeyinde olan ve en fazla televizyon reklamları kadar etkili olabilen "Yeni Türkiye’sini anlamak için yakın geçmişte yaşananları hatırlamak yeterli.
"Yeni Türkiye", işçi ve emekçiler açısından madenlerde, inşaatlarda insanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda bırakıldığı için iş cinayetlerine kurban gitmek demek. Sendikalaşınca işten atılmak, hakkını aradığı zaman işsiz kalmak, daha fazla sömürülmek demek. Haksızlıklara itiraz ettiğinde fazla baskı ve şiddete uğramak demek. Meseleye sermaye güçleri ile karşıt çıkarlara sahip geniş halk kesimleri açısından baktığımızda, son yıllarda yaşanan bütün olumsuzluklar, hak kayıpları, yaşanan felaketler, iş cinayetleri vb gibi gelişmeler, insanların günlük yaşantısında derin izler bırakan sorunların artık masa başında üretilmiş slogan ya da söylemlerle çözülmesinin vakti geçti.
EĞİTİMde, sağlıkta, çalışma ilişkilerinde bugüne kadar artarak devam eden sorunlar ve yaşanan olumsuzlar, koşulların özellikle emekçi sınıflar açısından katlanılamaz hale geldiğini, iktidar ve yandaşları tarafından sürekli şişirilen balonların, üretilen sloganların gerçeklerin duvarına çarparak paramparça olduğu bir zaman dilimine girildiğinin işaretlerini vermeye başladı.
Yıllardır patronların, maden ocakları ve inşaat sahiplerinin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan, Torunlar inşaat tarafından katledilen işçilere "şehit oldular" diyerek vicdanlarını rahatlatmak isteyenlerin "yeni Türkiye"si iş cinayetlerinin, taşeron çalışmanın yaygınlaşması, güvencesizliğin, angarya çalışmanın artması, emekçilerin 19. yüzyıl çalışma ve yaşama koşullarına mahkum edilmesi anlamına geliyor. Egemen güçlerin her geçen gün başka biçim ve içeriklerle gündeme getirdiği, kimi zaman "yeni Türkiye" gibi sloganlar eşliğinde hayata geçirdiği uygulamalar, emekçilerin çalışma koşulları ve yaşam mücadelesinden son derece uzak vaatler, yaşamın acı gerçeklerinin üzerini örtemeyecek noktaya gelmiş durumda.
İstanbul’da 3 bin inşaat işçisinin tepkisi örgütlü hale getirilip ete kemiğe büründürülmedikçe, işçilerin doğrudan yaşamlarını tehdit eden sorunları yaratan nedenleri ortadan kaldırma mücadelesine aktif bir şekilde girmeleri sağlanmadıkça, masa başında üretilen sloganların zihinlerde yarattığı yanılsamaları ortadan kaldırmak çok zor.