Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
28 Mayıs 2012
YİNE YAVAŞLAMA İŞARETLERİ, AMA BİR FARKLA…

Dünya ekonomisinden yine “yavaşlama işaretleri” gelmeye başladı. Ancak bu kez veriler ekonomik kriz içinde olağan, sıradan bir “genel olarak yavaşlama” olgusundan öte bir duruma işaret ediyor.

YİNE YAVAŞLAMA İŞARETLERİ, AMA BİR FARKLA…

Dünya ekonomisinden yineyavaşlama işaretlerigelmeye başladı. Ancak bu kez veriler ekonomik kriz içinde olağan, sıradan bir genel olarak yavaşlamaolgusundan öte bir duruma işaret ediyor. Dünyanın önde gelen ekonomileri senkronize (eşzamanlı) olarak yavaşlıyor. Bu tehlikeli bir konjonktürün varlığına işaret ediyor.

‘Senkronize’ bir yavaşlama

IMF, bu yıl dünya ekonomisinin toplam büyüme hızının, 2011 yılında gerçekleşen yüzde 3.9un altında kalacağını düşünüyor. Ancak bu sıradan, bazı ekonomiler büyürken bazılarının yavaşladığı bir ortalama yavaşlama hızı değil. Dünya ekonomisinin performansını belirleyen ABD, Çin, AB (Almanya dahil), Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, Avustralya gibi ülkelerin ekonomilerinin hepsi yavaşlıyor (BBC, Wall Street Journal, 24/05/12). Bu yavaşlamanın, özellikle üretim, yatırımlar alanında odaklandığı, AB bölgesi Satınalma Müdürleri Endeksindeki son değişimlerin gösterdiği gibi, talep ve kâr beklentilerindeki kötümserlikten kaynaklandığı görülüyor. BBC ve WSJ, verileri aktarırken gelen verilerin 3 yıl öncesi düzeye, krizin 2009 yılındaki en sert noktasına geri dönmekte olmasından söz ediyorlar. Bu ortamda MSCInın (global borsa endeksi) mart ortasından bu yana yüzde 9 düştüğü görülüyor. Küresel tüketim talebinin düzeyini gösteren bir diğer ölçüt olarak petrol fiyatlarının da bu ayın başından bu yana yüzde 15 gerilediğine dikkat çekiliyor. The Economist Avrupada kredi piyasalarındaki daralmanın daha da kötüleştiğini aktarıyor.

Foreign Policy dergisinde Arthur Kroeber, Çinde nisan ayında yıllık yüzde 12 olarak gerçekleşmesi beklenen sanayi üretimi büyüme hızının yüzde 9.3te kaldığına, 2012nin ilk üç ayında yıllık reel büyüme oranının yüzde 7ye gerilediğine, perakende satışlardaki, banka kredilerindeki ani gerilemelerin Çin yönetimini de şaşırttığına, kaygılandırdığına dikkat çekiyor. (Foreign Policy 22/05/2012)

Wall Street Journal, bu senkronize yavaşlamanın, dünya ekonomisinde kendi kendini besleyen, kırılması zor bir kısırdöngü yaratmaya başlamasından korkuyor. Wall Street Journal korkularında haklı. Kapitalizmin krizlerinin tarihi üzerine doktora tezimi yazarken bu senkronizasyon(eşzamanlık) benim de dikkatimi çekmişti; Büyük Depresyon olarak anılan döneme girerken, gelişmiş kapitalist ekonomilerin büyüme hızları arasında 1923-4ten itibaren başlayan senkronizasyonun, ’27-’29 arasında en yüksek düzeye ulaştığını, ’29-’30 arasında kısmen azaldıktan sonra ’33-’37 arasında yeniden yüksek düzeylere çıktığını gözlemlemiştim. Ondan sonra zaten II. Dünya Savaşına açılan döneme girilmişti. Bu gözlemlerin, daha önce aktardığım 23 yıllık depresyonsenaryosunu (Market Watch, 14/12/2011) da desteklediğini ne yazık ki vurgulamam gerekiyor.

Diğer taraftan, senkronize bir gerileme lokomotifini kaybetmiş bir dünya ekonomisi anlamına geliyor. Bu koşullarda, ülkeler arasında rekabet, anlaşmazlıklar iki yoldan giderek artıyor: Ülke ekonomileri sorunlarını uluslararası alana yansıtmaya, kaynaklara, pazarlara ulaşmaya çalışırken kendi pazarlarını koruma eğilimi güçleniyor. İkincisi, bu ülkelerin hükümetleri, başarısızlıklarını, yükselen toplumsal muhalefeti, dış politika sorunlarından yararlanarak milliyetçilik, yabancı düşmanlığı vb. duyguları körükleyerek etkisizleştirmeye çalışıyorlar.

Uluslararası ilişkiler

Geçen hafta kimi tartışmalar, yaşanan olaylar, bu beklentileri destekleyen, kaygı verici gelişmelere ışık tutuyordu.

Örneğin, Avrupa Birliğinde çok kritik bir dönemde, yapılan G-8 zirvesinden, basiretsizlikten, belirsizlikten öte bir sonuç çıkmadı. Öyle ki Financial Timesın uluslararası ilişkiler yorumcusu Philip Stephense göre, Kısa süre öncesine kadar Batılı güçlerin bu tip toplantıları dünyanın ilgisini çekerdi. Bu günlerde bu toplantılar, Batının ne kadar hızla, ne derecede düşmüş olduğuna dikkat çekiyor”.

Stephens, unutmayalım kidiyor bu yüzyıl başlarken, US ebedi bir hegemon rolündeydi. AB, postmodern, ulus devlet sonrası çok yanlı ilişkilerin modeliydi. NATO Balkanlarda Miloşeviçe haddini bildirdikten sonra, kendini yeni küresel düzenin askeri bekçisi olarak yeniden icat etmişti. On yıl sonra, G-8 karar alamıyor, devletlerin mali krizi AByi dizlerinin üzerine çökertti… Dünyanın en büyük askeri gücü NATO, Afganistandan çıkma telaşı içinde”.

Halbuki Stephense göre, AB ve Avrupanın, küresel ortak alanlarını koruyabilmek için hâlâ birbirlerine gereksinimi var. Ama liderlik, amaç ortaklığı, ABde de bu ittifakı sürdürmek için üzerine düşen harcamaları yapacak niyet ve kaynak yok.

…yeni gelişmeler…

Stephens haklı, ABD ve ABnin küresel ortak alanlarını koruyabilmek için birbirlerine gereksinimi var. Çünkü bu mali kriz ve senkronize gerilemeiçinde, sahada yeni oyuncular var.

Geride kalan 30 yılda ortalama yüzde 10 dolayında bir büyüme hızıyla dünyanın ikinci büyük ekonomisi durumuna yükselen Çin, şimdi bu hızlı büyümenin kaçınılmaz olarak getirdiği, kapasite fazlası, inşaat piyasaları balonu, gittikçe artan kaynak gereksinimi, hızlı kentleşme, yeni ve ücretlerini arttırmaya başlayan işçi sınıfı, dış piyasalarda özellikle ABden gelen talepte daralma gibi sosyoekonomik sorularla yüzleşmeye başlıyor.

Bu koşullarda Çinin, bu köşede de aktarılmış olduğu gibi Afrika, Latin Amerika, Orta Asya, Ortadoğu gibi kaynak alanlarına sermaye akıtarak nüfus transferi yaparak girmeye başladığını görüyoruz. Geçen hafta üç haber bu bağlamda anlamlıydı. Birinci haberde Fabiana Frayssinet, Çin ile Brezilya arasında özellikle enerji alanında hızla artmakta olan işbirliğine, Çin enerji şirketlerinin Brezilyadaki etkinliklerine dikkat çekiyordu (IPS News 23/05). İkincisinde, National Interest, NATO Afganistandan çıkarken Çinin, bu ülkedeki, dünyanın ikinci büyük bakır rezervlerini işlemek, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan, Batı Çin bölgeleri arasında demir yolları ağları kurmak üzere uzun süreli yerleşmeye başladığını aktarıyordu. Üçüncüsü, Financial Timesın Asya uzmanı Kahrine Hille Pekinden, son dönemde, Çinin, tüm başarılarına karşın dünyanın geri kalanında gereken saygıyı görmediğine ilişkin bir kızgınlığın, yabancı düşmanlığının hızla artmakta olduğunu aktarıyordu.

Japonyada önceki hükümetin, Savunma Bakanı Yuriki Koike, Project Syndicat sitesine konan yorumunda, Çinin, çekirdek ulusal çıkar olarak tanımladığı konuları, alanları son dönemde, Güney Çin Denizindeki tüm komşularını tedirgin edecek biçimde genişletmeye başladığından yakınıyordu.

Bu resmi tamamlayacak bir gözleme deAntiWar.comsitesindeki Conn Hallinan imzalı, “Asyanın çılgın silahlanma yarışı başlıklı yorumunda rastladım. Bu yorumda aktarılan veriler, Çinin bu milliyetçi, komşularında kaygı yayan refleksleri, hızla artmakta olan askeri harcamaları karşısında, bölge ülkelerinin hızla silahlanmaya başladıklarını gösteriyordu…

DİĞER HABERLER
POLONEZ İŞÇİLERİ YERİNİ SÖKE SÖKE GERİ ALDI
POLONEZ İŞÇİLERİ YERİNİ SÖKE SÖKE GERİ ALDI

İstanbul Çatalca’da iki ayı aşkın süredir Ürdün sermayeli Polonez iş yerinde sendikal mücadele veren 146 Tekgıda-İş üyesi işçi, fabrika önündeki direniş alanlarını yeniden aldı.

“DİRENİYORUZ AMA POLİS MÜDAHALESİ ÇOK AĞIR OLUYOR. “
“DİRENİYORUZ AMA POLİS MÜDAHALESİ ÇOK AĞIR OLUYOR. “

Sendikaya üye olduktan sonra işten çıkarılan Polonez gıda fabrikası işçilerinin direnişinde iki ay geride kaldı.

DİN, POLİS, YARGI, TÜM İMKÂNLAR SEFERBER EDİLDİ: EN BÜYÜK KORKUSU HALK
DİN, POLİS, YARGI, TÜM İMKÂNLAR SEFERBER EDİLDİ: EN BÜYÜK KORKUSU HALK

Toplumsal desteğini yitirmeye başlayan rejim her itiraz dalgasına karşı seferberlik ilan etmiş durumda. Yargı, polis, mafya, ve son olarak din görevlileri dahil herkes açığa çıkan bu itirazların bastırılmasıyla görevli.

MÜFTÜNÜN DERDİNE BAK! İŞÇİLERE ‘BÖYLE HAK ARANMAZ’ DİYEREK MÜDAHALE ETTİ
MÜFTÜNÜN DERDİNE BAK! İŞÇİLERE ‘BÖYLE HAK ARANMAZ’ DİYEREK MÜDAHALE ETTİ

Sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan ve iki ayı aşkın süredir eylemlerini sürdüren Polonez işçilerine, dün sabah Çatalca Kaymakamlığı önünde Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu, “Böyle hak aranmaz” diyerek müdahale etti.