YÜKSEK TAHSİLLİYE YÜKSEK SÖMÜRÜ
İşsizlik oran ise yüzde 26. Yani, her dört işsizden biri genç. Yüksek okul mezunu işsizlerin çoğunluğunu da kadınlar oluşturuyor. Bu çok önemli sorunun çözümü için siyasi partilere, sendikalara büyük görevler düşüyor. İşsizlerin örgütlenmesi de, ayrı bir konu…
İKTİSADİ ve İdari Bilimler Fakültesi mezunu bir genç, bir özel istihdam bürosu kanalı ile bir iş başvurusunda bulunur. AKP’ye yakınlığı ile bilinen Çalık Grubu’na bağlı Aktif Bank’ta gişe memuru olarak çalışması için yemek parası ile birlikte 750-800 TL. (asgari ücret düzeyinde) bir ücret önerilir. Kurumun insan kaynakları yetkilisi, “Sizle yazılı bir sözleşme yapmayacağız. Çünkü sözleşme yaparsak ayrılmak istediğiniz zaman tazminat verme yükümlülüğünüz olacak, sizi bu yükten kurtarıyoruz” diye bir konuşma yapar.
Üniversite mezunu genç, “O zaman siz de beni işten çıkarırsanız, tazminat ödeme sorumluluğundan kurtuluyorsunuz, benim aleyhime bir durum değil mi?” diye sorar. Yetkili, “İşveren durup dururken çıkarmaz ki, işine yaradığı sürece niçin işten çıkartsın” yanıtını verir. Genç iktisatçı, tatmin olmayıp, işi kabul etmez.
Burada sanki çalışan lehine bir durum yaratılarak sözleşme yapılmak istenmiyor. 4857 sayılı İş Kanunu’na göre, belirsiz süreli hizmet akitlerinde işçi ya da işveren, iş akdini feshetmek istediğinde işçinin o iş yerindeki çalışma süresine bağlı olarak bir ihbar önelinde bulunmak zorundadır.
Bu süre, işçinin iş yerindeki kıdemine göre 2 ile 8 hafta arasındadır. Eğer işçi, sözleşmeyi feshetmek istediğinde önceden bu bildirimde bulunur ve herhangi bir tazminat ödemeden ihbar süresini tamamlayıp işinden ayrılabilir.
Eğer işveren işçiyi işten çıkarmak istiyorsa ya bu ihbar süresi kadar çalıştırır ya da ihbar süresine ilişkin ücreti peşin ödeyerek işçinin işine son verebilir. Bu durum, işçi için de geçerlidir.
Zaten çalışan bir kişi, zorunlu olmadıkça bir iş yerinden ayrılmaz. Bir işçinin işten ayrılmasından çok işverenin işçiyi işten çıkarma durumu daha fazla geçerlidir. Yasa da bu çerçevede işçiyi koruma ilkesinin koşullarını ortaya koyar. Aslında örnekteki işveren, sözleşme yapmamakla ihbar ve kıdem tazminatı ödemesinden kurtulmak istemektedir.
Yine başka bir örnek: Bir gsm şirketi, üniversite mezununa çağrı merkezinde asgari ücret teklif eder, ayrıca yılda 360 saatlik fazla mesai yaptıracağını ve bu mesai için herhangi bir ödemede bulunmayacağını bildirir.
Asgari ücret, “normal bir çalışma günü karşılığı” olarak ödenen ücrettir ve sözleşmelerle buna fazla mesai ücreti dahil edilemez. Burada da fazla mesai ücreti ödenmeyerek ayrı bir sömürü söz konusudur.
Öte yandan Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun bir gence de, çağrı merkezinde 700 TL. dolayında bir ücret önerilir. Üniversite mezunu gençlerin durumu, gerçekten yürekler acısıdır. İşsizlik ayrı bir bela, iş bulunsa bile çok düşük ücrete, ağır çalışma koşullarına ve en temel sosyal haklardan mahrumiyete zorlanıyorlar.
DİSK Araştırma Enstitüsü DİSK-AR’ın işsizlikle ilgili Ağustos 2013 tarihli raporuna göre, resmi işsizlik yüzde 8.8 gözükmesine rağmen iş bulma umudu olmayanların ve işe başlamaya hazır olduğu halde işsiz sayılmayanların dahil edilmesiyle bu oran yüzde 14.7’ye çıkıyor.
Bu bağlamda gençlerin işsizlik oran ise yüzde 26. Yani, her dört işsizden biri genç. Yüksek okul mezunu işsizlerin çoğunluğunu da kadınlar oluşturuyor. Bu çok önemli sorunun çözümü için siyasi partilere, sendikalara büyük görevler düşüyor. İşsizlerin örgütlenmesi de, ayrı bir konu…