YÜKSELEN SÜT FİYATLARI VE ÜRETİCİLER
Ulusal Süt Konseyi (USK), 22 Ocak 2024 itibarıyla 11.50 olan çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatını güncelledi.
Açıklanan çiğ inek sütü alım fiyatı revize edilmeli ve mutlaka yükseltilmelidir. Gerek bilimsel ve teknik kriterler gerekse ekonomik parametrelerle hiçbir şekilde izahı mümkün olmayan ve maliyetin bile altında belirlenen fiyatın yükseltilmesi ülkemiz açısından çok önemli bir konudur.
Çünkü süt, yaşamın devamlılığında çok önemli bir kaynaktır. Süt yoksa doğum yok, yavru yok, popülasyon güvencesi ve hayvansal gıda yani gelecek yok. Ayrıca hayvancılıktan ayrı tutulması mümkün olmayan tarımsal sürdürülebilirlik bu durumdan doğrudan etkilenmekte ve büyük bir gıda krizi bizleri beklemektedir.
ÜRETİCİ GÜVENCEDEN YOKSUN
USK, çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatını 13.50 TL’ye çıkardı. Böylece yapılan artış yüzde 17.4 ile çok düşük bir oranda kaldı. Oysa Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) aralık ayında yaptığı çalışmada 1 litre sütün üretim maliyetini 14.80 TL olarak belirlemiş ve çiğ süt alım fiyatının en az 17.75 TL olması gerektiğini açıklamıştı. Bilimsel olarak 1 litre inek sütü alabilmek için 1.5 kg yem vermek gerektiği üzerine kurulu bir maliyet hesabı yapılıyor. Buna yüzde 20 emek ve refah payı eklenerek sürdürülebilir gerçek ve aynı zamanda zorunlu alt sınır rakamına ulaşılıyor.
Resmi kurumlar tarafından yıllık bazda 2023 için açıklanan en düşük enflasyon oranı yüzde 64.77’dir. Ve yetiştiricinin temel girdilerinin tamamındaki artış oranı bunun çok daha üzerindeyken süt üreticisinin giderek ağırlaşan bu yükü taşıması mümkün değildir. Asgari ücret artış oranı yüzde 49 olarak belirlenirken sağlık başta olmak üzere birçok sosyal hak ve güvenceden yoksun, birçok risk ve tehlike altında olan yetiştiricilerin durumu dikkate alınmalı. Onların yaptıkları işin, toplumun sağlıklı gıda ihtiyacının karşılanması ve ülke ekonomisine katkılarının bir karşılığı olmalı. Hayvansal ve bitkisel gıda üretimi olmadan enflasyonu düşürmek, ekonomik kayıpları ve dışa bağımlılığı azaltmak mümkün değildir.
GIDA KRİZİ TEHLİKESİ
Doğuran, yani süt veren inek, koyun, keçi ve manda adeta birer fabrikadır, hayvancılığın motoru ve ana kaynağıdır. Şalter iner, fabrika kapanır ve ana kaynak kurursa gıda güvenliği ve halk sağlığı tehlikeye girer. Dışa bağımlılık, gıda temininde sıkıntı, yükselen enflasyon ve ekonomik kayıplar artar. Bu alanlara bağlı meslek gruplarının ve gıda sektörü içerisinde yer alan işletmeler dahil tüm çalışanların yaşam dengesi bozulur, işsizlik çığ gibi büyür. Kırsaldan şehirlere artan göç ile birlikte sayıca çoğalan tüketim toplumunun temel ihtiyaçları karşılanamaz ve kent yaşamının sorunları çözülemez hale gelir.
Tarım ve hayvancılığın önündeki en büyük tehlike; desteklerin yetersiz olması, yanlış kullanılması ve üreticinin ithalata kurban edilmesidir. Mesleki uzmanlık alanlarının birikim, görüş ve önerilerinden yararlanılmamasıdır. Yetiştiricinin içinde bulunduğu durum doğru bir şekilde analiz edilerek, yapılacak düzenleme ve koruyucu önlemlerle süt hayvanlarının kesimi engellenmeden ve buzağı ölümlerinin önüne geçilmeden hayvancılığımızın hiçbir sorununa çözüm bulunamaz.
Oysa beslenme ve salgın hastalıklara bağlı artan sağlık sorunları için ayrılmak zorunda kalınan ve kalınacak olunan ödeneğin bir bölümüyle tarım ve hayvancılık ayağa kaldırılır. Canlı hayvan ve et ithalatı için kullanılarak heba edilen milli kaynakla buzağı ölümleri engellenebilir ve ithalat defteri sonsuza dek kapatılabilir. Sonuç olarak gıda üretimi artar işsizlik azalır, ekonomik kayıplar durdurulur ve toplumsal yaşamın her alanınada büyük kazanımlar elde edilir.